Birinci Dünya Savaşı, 1914-1918 yılları arasında yaşandı. İkinci Dünya Savaşı ise 1939 ve 1945 arasında gerçekleşti. Bu iki savaşta milyonlarca kişi öldü. Biz, dünya savaşlarını görmedik. Ama biz katliamlar gördük. Biz masum insanların, ülkelerin çıkarları için nasıl öldürüldüklerini gördük. Peki bir şey yapabildik mi? Hayır. İnsanların ölmemesi için bir şey yapamadık ama en azından para için, güç için, kontrol için ya da dinleri yüzünden ölen insanları unutmayarak, neler olduğunu bilerek mezarlardan gelen sessiz çığlıkları biraz olsun durdurabiliriz.Çeşitli kaynaklara göre 20. yüzyılın ayırt edici özelliklerinden biri bu yüzyılda yaşanan katliamlardır. Her alanda yaşanan devrimsel ilerlemelere rağmen ırksal, dinsel ve etnik katliamlarından bu çağı karanlıklaştırdığı öne sürülmektedir. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra, 20. yy.ın en büyük katliamı, ben henüz 11 yaşında bir çocukken Avrupa’nın göbeğinde yaşandı, adı Srebrenica’ydı.

Ölülerine ağlayan kadınlar
Ölülerine ağlayan kadınlar

Bilmeyen bilsin, duymayan duysun! Herkesin gözü önünde, BM Koruma Gücü UNPROFOR’ un güvenli bölge ilan ettiği yerde, bir gecede 10 bin Boşnağın öldürüldüğü yerdir Srebrenica (Srebrenitsa). Masum insanların kemiklerinin hala toprağın altından çıktığı, mezarsız ölülerin, ağlayan kadınların, babasız çocukların mekanıdır Srebrenica…

Peki nasıl? Bosna Savaşı, 1992-1995 yılları arasında sürmüştür. 1993’ün Nisan’ında tam bir Sırp kuşatması altında bulunan Boşnak kenti Srebrenica, BM tarafından ‘güvenli bölge’ ilan edilmiş ve bölgeye asker sevk edilmiştir. Güvenliği kendisinin sağlayacağı gerekçesiyle UNPROFOR Boşnakların elindeki silahları toplamaya başlamıştır. Böylece Boşnaklar gittikçe savunmasız bırakılmıştır. Ayrıca sonraki iki yıl içinde insani yardım konvoyları da bölgeye girememiştir. 6 Temmuz 1995’te Sırplar kenti ele geçirmek için ‘Krivaya 95’ operasyonunu başlatmış ve BM gücü olan 30 kadar Hollanda askerini rehin almıştır. Hollanda taburu ise pasif davranarak istemeye hak ve yetkisinin olduğu hava desteğini ancak şehrin düşmesine bir gün kalmışken talep etmiştir. Ancak, Sırpların ellerindeki Hollanda askerlerini öldürecekleri tehdidi üzerine hava saldırıları iptal edilmiş ve 11 Temmuz 1995’te Sırp komutan Mladiç Srebrenitsa’ya girmeyi başarmıştır.

Keyifle sigarasını içen, savaş suçlusu Mladiç
Keyifle sigarasını içen, savaş suçlusu Mladiç

“Türklerden intikam almanın zamanının artık geldiğini” düşünen Mladiç kente girdiği gece soykırımı başlatmıştır. 16-70 yaş arasındaki 8 bin Boşnak erkek depolara, okullara, ambarlara doldurularak kurşuna dizilmiş, kadınlar tecavüze uğratılmış, insanların bazıları diri diri gömülmüş ve ölenler toplu mezarlara gömülmüştür. Kaçmaya çalışan Boşnak asker ve sivillerden çoğu keskin nişancılarca, bir kısmı da yakalanarak öldürülmüştür. Katliamın ayrıntılı bir şekilde önceden tasarlanmış olması dehşet vericidir. Boşnakları taşımak için otobüsler, toplu mezarları kazmak için kazı makineleri önceden temin edilmiş, katliam yerleri önceden belirlenmiştir.Katliam başlamadan önce Boşnaklardan silahların toplanması, soykırımı gerçekleştiren Sırp konvoyunun benzinini Hollandalı askerlerin sağladığı iddiası ile o dönem kamuyonu bayağı meşgul etmiştir. Yaşananların ardından Hollanda’da Wim Kok hükümeti istifa etmiştir.Bazı Batılı ülkeler rehin birkaç askerlerinin hayatını kurtarmak pahasına bu soykırıma göz yummuşlardır. Dönemin BM Genel Sekreteri Boutros Gali’nin “Boşnaklar barış istiyorsa önce kendileri silah bırakmalıdırlar”, şeklinde konuşması sanırım binlerce Boşnağın bu savaşta katledilmesine Batı’nın yaklaşım tarzını zaten özetlemektedir.Bugün Mladiç hala bulunamamış (!), bu olay sadece yıldönümü olan 11 Temmuz’larda hatırlanan çoğu kişinin bilmediği, bilse de ilgilenmediği bir geçmiş halini almıştır. Nazilerin yaptığı Yahudi soykırımı yüzlerce filme, kitaba, konuşmaya konu olmuşken, Srebrenica neden kimin umrunda olsun ki? Bizim umrumuzda olsun, ölenleri unutmayalım, göz yumanları bilelim, kimin ne olduğunu bilelim. Evet, dünyada güzel şeyler var ama, böyle şeyler de var. Bunlara kapatmayalım gözümüzü, kulağımızı. Bizim umrumuzda olsun…

Not: Soykırım ile ilgili çarpıcı resimleri buraya koymayı uygun görmedim. Internet’te fazlasıyla bulunabiliyor (ne yazık ki).