“İki kalas bir heves” diyerek hala genç ve dinamik olan bu adam 1933 yılında Trabzon Akçaabat’ da doğdu. Benim için inanılması zor bir adam. Mimikleri ile her türlü hale ve şekle girebilen Günaydın, elli yılı aşkın bir süredir hayatımızda.Tiyatroya olan tutkusunu “Tiyatroda beni en çok etkileyen, ahşaptır. Öyle güzel ahşaptır ki mis gibi kokar. Tiyatroya ilk girdiğimde o kokuyu aldım. Dedim ki, tevekkeli değil, ustalar, “iki kalas bir heves” derlerdi. İşte o kalasların kokusu sinmiş tiyatroya, benim hevesimle birleşmiş. O koku, hiçbir yerde olmayan bir kokudur. Vazgeçemeyeceğim budur.” şeklinde anlatmıştır içindeki hevesin. (İKİ KALAS BİR HEVES). Emine ALGAN’ ın sorularına cevap veren bir Erol GÜNAYDIN var kitapta.Hayatı boyunca bir çok tiyatro oyunu, film ve dizide oynamış olan GÜNAYDIN’ ın en önemli özelliği Türk tiyatrosunun en iyi meddahlarından biri olması.
Meddah Erol GÜNAYDIN
O dönem Muhsin ERTUĞRUL’ un batı tiyatrosuna olan güveni ve bağlılığı 1950′ li yıllarda açtığı Küçük Sahne’ de de bu oyunların oynamasını sağlamıştı. Amerikan ve Fransız tarzı oyunlar Türk oyunlarının önüne geçmişti. Dünkü Çocuk, Örümcek, Arpa Ambarı bunlardan bazıları idi.Galatasaray lisesi çıkışlı olan GÜNAYDIN, lisede Ahmet Kutsi TECER ile çalışmış ve Anadolu Seyirlik oyunlarının, geleneksel tiyatronun tadına varmıştır. Yabancı oyunlardan sıkılma durumundan ise kitabında şöyle bahseder : “O bize -Ahmet Kutsi TECER- Şair Evlenmesi’ ni oynattı, onunla başladık. Sonra bir Andaval Palas oynadık, arkadan da Çehov’ un oyunlarından oynadık. Fakat Galatasaray’ dan çıkıp profesyonel tiyatrocu olunca bu sefer artık merakımız da başladı. “Neden hep Jack’lı, Jim’ li, Jonh’ lu oyunlar oynuyoruz da Ahmet’ li Mehmet’ li oyunlar oynamıyoruz” diye.Bu merak ve tabi ki içinde olan gerçek yetenek GÜNAYDIN’ ı meddahlık yolunda yürümeye götürür. O dönem ve çocukluğunda bir çok meddahı izleme şansı bulmuş olan bu güzel insan-Hakkı KARADAYI, Meddah Surusi (dinlemiştir)- günümüzdeki stand-up gösterilerinin de aslında meddahlık olduğunu ancak bu mesleği yapanların kendilerine meddah denmesinden pek hoşlanmadığı çünkü meddahlığı “eski ve külüstür” buldukarını düşünmektedir ki ben de kendisine katılırım.Stand- up deyince akla gelen ilk insan tabiki Cem YILMAZ’ dır ve GÜNAYDIN’ a göre Türkiye’nin yeni dönem en en iyi meddah adayıdır.Meddahlığı bu kadar iyi bilen ve seven GÜNAYDIN, bunu sadece televizyonda yapmıştır. Sahneye taşıdığı yerler ise özel olarak çağrıldığı mekanlardır. Yani meddahlığı ile ilgili olarak uzun soluklu gösterileri yada turneleri olmamıştır. Bunu ise : ” Bem sıkılıyorum tek başıma oynarken, canım sıkılıyor, biri daha olması lazım yanımda” diye açıklamaktadır.Sahnede sıkılması, yanında birilerini istemesi, onun içi içine sığmayan ve oyun metinlerine çok da bağlı olmadığını ortaya koymaktadır. Bu sebepten en yakın arkadaşı Altan ERBULAK ile oynadığı oyunlarda muhakkakki doğaçlama yaparak , iki dakika olan sahneyi en az beş dakikaya çıkardığı olmuştur. Çünkü oyun içinde oyun sevmekte ve içinde yaşattığı çocuğu asla büyütmemektedir.Erol GÜNAYDIN ile ilgili olarak bundan daha fazlasını isteyenlere tavsiyemdir İKİ KALAS BİR HEVES. Babası soyadlarını neden değiştirdi? “Hayatımın GÜNEŞİ” dediği çok kıymetli eşini nasıl kıskandı da aynı hastalığa yakalandı?
Meddah Erol GÜNAYDIN
Kısacası bir insan ömüre nasıl olur da bu kadar güzel, tatlı ve aynı zamanda meşakkatli anıyı sığdırır onu anlatıyor o güzel gülümsemesi ve fotoğraflarıyla.Kaynak : İKİ KALAS BİR HEVES (Bir Erol GÜNAYDIN kitabı) – EMİNE ALGAN
yorumlar
(SEN TİYATROCU MUSUN HANDAN?)ve hep sesiyle anımsıyorum Erol Günaydın’ı nedense. ve “aynı hastalık” tüylerimi ürperten bir olay. nasıl olur? anlayamıyorum. insan ölümünü seçmenin yanında kendisini ölüme götüren hastalığını seçebilecek kadar üstün mü?ve bütün ölümlere intihar deme olasılığımız nedir?
Sayılırım:) az buçuk bir eğitim aldım. Çok severim, birkaç oyun oynadık kendi aramızda. Hakkında her yerde çok konuşurum. Bu adam tarzım, en çok sevdiğim, malesefki sahnede hiç izleyemediğim. Umarım kötü birşeyin yoktur (aynı hastalık?). Meddah yapmış bunu. Çok sevmiş eşini, herşeyiyle ve istemiş aynı kaderi, sahip olmuş. Televizyonda bir programda karısının yanında anlatırken bu hikayeyi gözlerindeki mutluluğu gördüğümde çok şaşırmıştım. Kitapta okurken de aynı his vardı ama buruk. Çünkü GÜNEŞ’ i gitti oyun bozuldu…
hayır.herhangi bir hastalık yok. birkaç biyografik romanda rastladım. çok etkilendim.
Yazından öyle bir anlam çıkardım ki… tersi çıkması çok iyi.
Ben bu sanatçıyı hiç sevemedim, Hala sorarım kendime ”neden” diye..Ama Arap bacıyı severim, Tevfik Gelenbe yi..