Filmin sonu oldukça enteresandı doğrusu, mutlu klasik bir son mu desem, mutsuz klasik bir son mu desem bilemiyorum. Sanırım her ikisi de demek lazım, yoksa her ikisi de değil mi?Son derece güzel bir film olmuş keşke 3. film için bu kadar beklemek zorunda olmasaydık…
birinci flimden sonra wachowski kardeşler işin suyunu çıkardılar bence.reloaded tam bir rezaletti.charlinin melekleri gibi bir şeydi.karete olayının suyu cıkmıştı 3. flimde neo yu jet lee oynasa şaşırmazdım.nefret ettiğim bir sahnede şu mağradaki disco olayıydı.rage nerde diye sordum kendime 1.flimin sistem karşıtı yanı diğer flimlerde yoktu.hatta sanki bu durumu unutturmak istercesine konuyu iyice karışık hale getirmeye çalışmışlar.revolutions’ı izledim 2.ciden daha iyi fakat sıradan bir ekşın flimidir.neo ile trinty arasındaki sıkıcı aşk hikayesinide unutmamak gerekir.flimden çıkınca aşk boş bulunduğunda öpüşmektir gibisinden bir ders çıkarabilirsin.birinci flimdeki şu laf bu duruma çok iyi uyuyor”what is the matrix…control…”
Matrix birinci filmle sonlandırılsaydı daha ii olurdu tabii , çünkü neo her filmde biraz daha abarıyo, uçuyo kaçıo, trinityle pozisyonlar denio. Bu Matrixi sen mi kurtarıcan be neo?
Eskişehir Anadolu LisesiHeeyo Kolejiiz Kolejiiz Kolejiz
İlk filmdeki tablo neydi, Düşmanlar, içinde bulunulan durum vaziyet. Olayların aktarılışı vs vs; Son filme doğru ilk filmin sadık kaldığı kavramlardan sapma olduğu düşüncesindeyim. Smith miydi bütün mesele?
Neo, matrix’in içindeyken üstün güçleresahip, tamam anlarım, bilgisayarprogramının içidir, mantıklı…Ama Zion’da ve Machine’s City deyaptıkları filmin mantık yönünüzayıflatmış bence.
filmin başındaki ayrıntıyı kaçırdın galiba… neo kafasına herhangi bir kablo bağlı değilken matrixte idi…film’i beğenmeyen arkadaşlara soruyorum?-siz ne bekliyordunuz ki? bekledikleriniz olmadı? anlatın da bizim de ufkumuz genişlesin.. pratik olarak yani…
sabah gazetesinin eşekliğinden olsa gerek filmin sonunu “nasıl olsa biz izledik, izlemeyen kalmamıştır” mantığıyla açıklaması, sabahın şanına yakışır bir davranış.. aynı eşekliğin yeri geldiğinde medyaya tavır takınan kişilerce burda da tekrar edilmesi ise düşündürücü…
filmin başındaki ayrıntıyı kaçırdın galiba… neo kafasına herhangi bir kablo bağlı değilken matrixte idi… nasıl becerdi bunu bir..-siz ne bekliyordunuz ki? bekledikleriniz olmadı? mantıklı bir şeyler.. havada asılı kalmayan bir felsefe, iki.. anlatın da bizim de ufkumuz genişlesin.. pratik olarak yani… bunu savunucu olarak sizler yapacaksınız biz değil üçç..ha dört. usluba dikkat.. her zaman böyle aklıselim cevap alamazsın.. 😉
okuma o zaman yaa !!!zorla okutan mı var?bu zihniyeti anlamıyorum,okumak istemediği birşeyi, kendiiradesine sahip çıkamayıp okuyor,başkalarında eşeklik arıyor…
filmle ilgili yorumları okumak için baktım.. başta belirtseydi filmin sonunu söyleyeceğini, tabii ki okumazdım.. sinemadan koşarak çıkıp kesilen bir ahkam gibi duruyor zaten.. pat diye göze sokulan bir şeyi okuma sebebini iradesizlikle tanımlayan zihniyet sayesinde başkalarında eşeklik aramama gerek kalmıyor..
Hatırlarsanız Mimar ikinci filmde Neo’ya söyle sesleniyor : Senin yaşamın Matrix’in programlanmasının doğasında bulunan dengesiz bir denklemden arta kalanlarının toplamı. Normalde matematiksel bir kesinliğin armonisi olabilecekken, en samimi gayretlerime rağmen elimine etmeyi başaramadığım bir anomalinin olası sonucusun.Mimarın amacının aslında ne olduğu bu cümle ile ortaya çıkıyor. Mimar tam bir denge uzmanı ve Matrix içinde yaşanan her şey Mimar’ın matematiksel kesinliğin armonisini yakalayabilme çabasından başka bir şey değil aslında.Mimar bir anlamda Matrix cumhuriyetinin teknik işlerinden sorumlu bir bakan sadece ) Bir olasılığı doğrulamak için yapılacak işler kümesinden sorumlu. Girdileri, çıktıları inceler, gereken analizleri yapar ve elde edilen bu teknik verileri bir grafik üzerine yansıtarak cumhurbaşkanına sunar ) Tüm Matrix filmi boyunca aslında teste tabi tutulan kişi elbetteki Neo’dur.Ancak bu denek için gerekli koşullar sağlanmalıdır.Mimar bu yüzden sisteme oldukça sadık bir şekilde bağlı olan ajanlarından birisini seçer ve işleme başlar.Seçilen bu ajan tabi ki Smith’dir.Neo’nun sistem içinde Morpheus ve ekibi tarafından öldürülmesi sonucu Mimar harekete geçer ve Neo ölmeden önce onun Matrix içindeki kalıcı dijital görünümünü ve beyin verilerinin büyük bir kısmını Matrix anabilgisayarında yani kaynakta saklı tutar.Ardından Neo Smith tarafından öldürüldüğünde Mimar kaynakta saklı olan verileri Neo’ya geri yükler ve tüm sistem onun ölüm sonrası dirilişine şahit olur.Neo yeniden diriliş ardından daha güçlüdür çünkü Neo’ya geri yüklenen kodlar kaynakta Mimar tarafından özenle hazırlanmıştır.Bu kod esasında Matrix sınırları dışında dahi algısal gerçeklik ortamlarında (real world) oldukça etkilidir.Neo’nun taşıdığı bu kodun iki görevi vardır.Birincisi Neo’nun ilk programı yeniden kurmasına yardımcı olmak ikincisi ise Neo’nun Smith ile ilk filmdeki son kavga sonucunda Neo’daki kodun bir kısmının Smith’in veri bankasına aktarılmasını sağlamak.Neo bunu Smith’in içine girip onu parçaladığında farkında olmadan gerçekleştiriyor.Sonrasında Mimar Matrix içinde yok edilmiş ancak kaynakta saklı duran Smith’e Neo’nun taşıdığı kodun tam aksi bir kodu yeniden yüklüyor.(reload)Artık Smith Neo’nun tam bir karşıtı olarak karşımıza çıkıyor.Mimar için artık dengeleme çalışması başlıyor.Diğer yandan anne Kahin ise olaylara daha sezgisel bir açıdan yaklaşıyor.İnsan ruhu için önemli olan verileri insana daha yakın bir hal alarak gidermeye çalışıyor.Kek yapıyor, sigara içiyor vs. İnsan üzerindeki analizlerini bir insan formunda teste tabi tutuyor.Sati denen küçük kız çocuğu ise aslında insana en yakın olan yapay zeka ve tamamen kahinin bir ürünü.Bu arada Smith gücünü Neo’nunkine denk kılmak için bir yandan çoğalıyor bir yandan sisteme zarar vermeye başlıyor.Bu Mimar için yine bir başarısızlık olurken Kahin için sistemi kurtarmak için yeni bir fırsat oluyor.Kahin Simith’in taşıdığı kodu kopyalanma yoluyla bilerekten kendi bünyesine dahil ediyor.Bu kod ise artık tamamen kahine ait oluyor.Bu arada Smith ortaya çıkan korkunç bir güç ile tam zıttı olan Neo’ya meydan okuma cesaretini kendinde buluyor.Kahin zaten insanoğlundan yana olduğu için sonunda Neo ile karşı karşıya geliyor.Neo Mimarın kodunu Smith ise Kahinin kodunu taşımaktadırlar.Bir anlamda anne ile babanın bir rekabeti şeklinde yaşanıyor bu kavga.Sonunda Kahinin kodu Mimarın kodu üzerine yazılınca denklem eşitlik kazanıyor.Neo bu esnada taşıdığı kodun geçici olarak yayımını sağlayıp Matrix programını yeniden kuruyor.Böylece ortaya ilk filmdeki ilk Matrix benzeri kusursuz bir program ortaya çıkıyor.Neo’ya ne olduğu sorusuna gelince barışın fazlaca uzun sürmeyeceği düşünülerekten özel bir bölümde saklanıp daha zonra Zion’u yeniden inşa etmek üzere 16 dişi 7 erkek seçmek üzere görevlendirilecek.İlk filmde hatırlarsanız Morpheus şu sözleri söylüyordu: Matrix içinde doğan bir adam vardı.İlk kişiyi gene o kurtardı.Bu sözler yeni versiyonu yüklenmiş olan Matrix’ten tamamen yok edilmiş olan Zion’a çıkan 23 kişi için ilk kurtarılış olmaktadır.Aslında tüm Matrix hikayesi Kahin ile Mimar’ın insanoğlu üzerinde oynadıkları tehlikeli bir denge oyundan başkası değildir…Amaç bir zamanlar kendilerini hakir gören insanın yerini almak ve insanoğlunun kontrolünü sağlamak…Enerji ise hikaye…The End…orjinali
Çünkü ilk filimdeki sisteme karşı olan, son sahnesinde etrafındaki insanları kurtaracağı izlenimi veren neo, resmen sıçtı. Gitti bide düşmanla işbirliği yaptı. Onca pilde ortalıkta öylece kala kaldı. Ruhlarında isyan taşıyan bizlerede 2 ve 3’ten nefret etmek kalıyor.
neo Machine’s City’e gidip o karşısına çıkan şeyi -her ne idiyse – bir güzel pataklayıp uçarak zion’a gelmeliydi sonrada bütün sentinelleri kollarından tutup etrafında iki tur çevirerek duvara fırlatıp parçalamalıydı… o zaman hep beraber, cümbür cemaat, 2 ve 3’ten nefret etmezdik. di mi?
neo insanları zaten kurtardı. kaldı ki, düşmanla “işbirliği” değil “anlaşma” yapmıştır. bir çok şey asılı kalsa da, en son eleştirilecek nokta, neo’nun makinalarla “uzlaşıp” kendini feda ederek -ölüm ile değil dengeleyici unsur olarak matrix’in bir parçası olmasını kabul etmesi-, en azından bir süreliğine insanlara yaşama şansı tanımasıdır…
ve ölüm bir kez akla düştü mü işte o zaman o gece bitmez.
Niye dellendinki? Mesela insan beyni bana göre o kıçı kıytırık makinadan her zaman ve her zaman için daha üstündür. Biraz araştırma yaparsan bunu anlayacaksın. Neo o muhteşem beynini ona verilen seçilmişliğin gücü ile kullanarak birşeyler yapıp, tüm pilleri kurtarsaydı ben o zaman mutlu olabilir ve filimi sevebilirdim. Sen bu halini sevmek istiyorsan sev. Bende mi sevmek zorundayım?
Yani filimin sonunda yaptığı şeyi yapmasaydı, sonu daha mı farklı olacaktı? Yoooo… Vaçovski kardeşlere bırakırsan konuyu ajan smit zaten o gücüyle neo’yu gebertecekti. Neo için ölüm kaçınılmazdı yani. Bide haklısın tabi pilleri kurtardı.Güldürdün beni akşam akşam.
ya ne yapmasını isterdin ki? her durumda, Vaçovski kardeşlere bırakırsak -ki bunun dışında yapılabilecek birşey yok- “ölüm” kaçınılmazsa daha farklı ne yapmasını bekleyebilirsin ki?
bir de ajan smith’in gebertebileceğini nerden biliyosun ki? sen demedin mi “insan beyni bana göre o kıçı kıytırık makinadan her zaman ve her zaman için daha üstündür.“
pilleri kurtardı demedim hiçbir zaman. insanları kurtardı dedim. kaldı ki pillerin de tercih yapması için olanak sağladı. boşuna gülmüşün anlıycağın. ama gülmek güzeldir, boşver.
ve ölüm bir kez akla düştü mü işte o zaman o gece bitmez.
Film BENCE modern bir Romeo ve Juliet hikayesiydi. Ne yazik ki filmimizin Neo’su ustun yeteneklerle lanetlenmis bir kisiydi. Filmin basinda Romeo, Juliet’inden habersiz sekilde sakin sakin yasiyordu. Sakin demekle duygusal acidan sakin demek istiyorum, yoksa kendisi malumunuz underground alemlerinin cozum uretmekte nam salmis bir kisisi (hacker,coder,cracker). Zaten bu olmayani oldurma yeteneginden oturu bu goreve secildi. Gorevi kabul etmesinin nedeni sadece zeki insanlarda gorulen sonsuz merak ve daha sonralari keske olmasa dedigi ustun yeteneklerinin dogurdugu tatminsizlik ve bunun getirdigi arayisti. Sonucunda kirmizi hapi yuttu Neo kardis.Neo, Turk olsaydi kitap okur hayati degistirdi. Hatta kitabin kapagina bakar yine hayati degisirdi. Neyse Neo’muzun hayatinin degismesi uzun sureli bir Morpheous ve arkadaslarinin aydinlatma harekatiyla oldu. Adamlar Neo’ya sistemi anlatip durdular, Neo nihayetinde agaclardan kurtulup ormani gorebildi (bak sen). Dahasinda Morpheous efendinin (sofor) ikna turlari sonucunda kendisininde orman muhendisligi yapabilecek bir yetenek olduguna ikna oldu (end of birinci filmin yarisi).Fakat sorun suydu, yetenek var ama isin sonun getirebilecegine dair inanc kendisinde yoktu. Yani Neo kardesimiz sistemin heybeti karsisinda okyanustaki findik kabugu kadar caresizdi (zavalli bir filika). Morpehous abisinin telkinlerine ragmen bu konuyu kafasinda cozemedi. Yardimci olsun diye Oracle’a goturduler, o da cocugun kafasini iyice allak bullak etti.Neo “buyuk gercegi” gordukten sonra matrix’e geri donup, o sefil yasama devam edemezdi. Matrix’in disindaki ustun transformer gorevini yapabilecegine de kendini ikna edemiyordu. Iki dunya arasinda kalmisti. (acimayin sakin)Derken Trinity kisisi geldi sahneye. Neo Trinity’e tutuldu ve filmin gidisati o an degisti. Neo-Trinity askinin buyuklugunu ilk filmin sonundaki Neo’nun Trinity askindan olumden geri donmesiyle gorduk. (end of part 1)Matrix disinda ebediyete kadar mutlu ve bir hayat surdurmek imkansizdi. Zaten bahcesinde hanimelleri yetisen, pembe pancurlu evleri yoktu ve de Neo’un elleri cok buyuktu boyle bir yasam icin. (heyt be) Neo ve Trinity ikilisi kendilerine yukleyen misyonun farkinda farkinda yasamaya devam etmeye calistirlar. Asil problem Neo’ya bu misyonun agir gelmesiydi. Neo bir an dunyayi degistirebilecegine ikna oluyor, bir an sonra ajan smith’in temsil ettigi “hayat sacma ve bos, su olumlu-ayrilikli dunyada yasamissin da ne olmus” felsefesine gecis yapiyordu (Neo bunalimli bir kisidir). Neo bu ikilemle savasirken dayandigi tek guc Trinity idi (amiyane tabirle, powered by Trinity, Trinity inside). Bunu filmin icinde tekrar tekrar goruyoruz (Pershephone’un sozlerini hatirlayalim ve birlikte olmek icin machine city’e gidislerini dusunelim). Smith’in hiclik felsefesi yabana atilir bir felsefe degil. Bir cok ustun yetenekli kisinin bu hiclik felsefesinin esaretine girip hayatlarini kendi istekleriyle bitirdigini bizler de biliyoruz (ornek vermeyelim). Hele ki bireyselligin en ust noktada yasandigi ABD’de bulunan Wachovski biraderlerin; toplu intihar eylemlerini, seri katilleri, okul cinayetlerini, sarbon olaylarini yasaya yasaya ABD’de kendini ve cevresini yok etme egilimin artigini gozlemlediklerini dusunebiliriz. Bireyselligin getiridigi yalnizlik, yabancilasma ve hiclik duygularindan bahsediyoruz. Biraderler bu yuksek yogunlukta yasanan bireyselligin sistemin kendisinden tureyen ve one gecilemeyen bir yan etki oldugunu da dusunuyorlardir muhtemelen. Aynen makinalarin bir anamolisi olan Smith gibi, ABD sisteminin anamolisi bu yok etme durtusu (bkz. Michael Moore’un Oscar alan filmi). Neo karakterinin makinelere (ve dolayisiyla insani makinelestiren unsurlara) karsi savasinin felsefi dayanagi sevgi – sefkat duygulari. Bu sevgi de Trinity kizimiz uzerinde sekillendi. (Efenim unutmayiniz ki Dostoyevski ve Z. Livaneli soyle demisler “Dunyayi guzellik kurtaracak ve hersey bir insani sevmekle baslayacak” bkz. Budala ve Ada)Ikinci filmimiz Neo’nun kendi kendisiyle yaptigi bitmez tukenmez ic-savaslardan ibaretti. Neo Ajan Smith’in felsefine karsi direndi durdu ama hicbir zaman ustun gelemedi. Hep bir kacis buldu.Ucuncu filmimizde Neo karakterimiz sevgilisinin yaninda seyirtmeye devam ediyor (bi nisan takarlar dedik ama olmadi). Ayrica degisik miktardaki asklarinda nelere kadir olabilecegini Wachovski kardesler bizlere gostermeye ve hatta behemahal gozumuze gozumuze sokmaya calistilar. (Morpheous ve eski sevgilisi kumandan bayan; Zenci navigator arkadas ile roket imal edip, atan esi)Anlayabildigimiz kadariyla makineler mormal sartlar altinda matrixcileri 3-5 defa alt edebilecek guce sahipler. Zaten matrixciler de makinesiz yasamin insanlar icin imkansiz oldugunu biliyorlar. Makinelerin onlara, onlarin da makinelere muhtac oldugunu kendileri de itiraf ettiler (bkz. ikinci filmdeki channcellor-neo konusmasi). O zaman filmde amaclanan kurtulus neydi ki ? Bence insani ozelliklerimizi paramparca etmeye baslayan makinelesme etkisine karsi bir dur sesi cikarabilmekti. Makinelesmenin bu sekliyle cigrindan ciktigini dusunuyorlardi.Neo kardesin acmazlarindan biri de buydu. Yok etmek istedigi makinelere bagimli oldugunu icin icin biliyordu. Neyse efenim biraz ileri sararsak, Neo sonunda sistemin kalbine gidip sistemle acik acik pazarlik etti. Dedi ki “Ey ulu sistem operatoru, senin sistemin guclu, senin sistemin efficient, senin sistemin productive ama sistemin elde olmayan nedenlerden kendi kendini yok ediyor. Sistemin ogeleri yasamamayi tercih ediyorlar. Sistemin varolus amaci insanlari toplu sekilde yasatmak olduguna gore, bu boyle giderse sistem kendi kendisinin fisini cekmeyecek mi ?” (mealen anlattim) Iste bu anda sistem “Ok.” dedi. “Insanlarin uzerindeki baskiyi azaltip, ozgurlugu artiracagim (fransa gibi olsun) ama bunun karsiliginda sen de ustun yeteneklerinle su Ajan Smith’in felsefesinin hakkindan geleceksin” dedi. Boylelikle sistemle – insanlar arasinda bir orta noktada bulusulmus oldu. Neo’nun acmazlari bu sekilde cozuldu. Filmin sonunda bu barisin ne kadar surebilecegi cilgin makinalarin ne zaman cozutacagi da konusuldu, o yuzden mutlak bir mutlu son yok gelecekte (zaten bu bilim kurgu filmlerinin tamami karamsardir arkadaslar).Sonra Neo kardesimiz Ajan Smith’le savasmak uzere yola koyuldu. Ama bu Neo eski Neo degildi. Neo’yu hayata baglayan tek bag da kopmustu. Trinity yoktu (hungur). Ajan Smith’le Neo’nun savasini anlatmaya gerek yok. Ajan Smith argumanlarini one surdu de surdu. Neo’nun bunlara verecek yaniti yoktu (belki de biz bilmiyoruz) ama Neo birader *inadina* savasmayi surdurdu, her dustugunde tekrar ayaga kalkti. Acaba Neo’yu bu derece savasmaya iten sey neydi ? Bilemiyoruz… Ajan’imizin sozlerinin Neo uzerindeki etkisini savasin fiziksel gidisatindan anlayabiliyoruz. Neo’nun gokten dususu, “everything with a beginning has an end” sozlerini cevapsiz birakmasi… (cok adi adam bu Smith).Pek acikli bir 21 yuzyil ask filmiydi. Wachovski biraderler arabesk taktikler kullanip Neo’yu kor ettiler ya bu kadar da olmaz dedik salonca…
“bence filmin en can alıcı repliği mimardan geldi. wachowski ler şimdiye kadar makinelere karşı yaptıkları tüm eleştirileri yıkarak son filmin son dakikalarında insanlara büyük bir gol atmışlardır.
ben insan mıyım?
aslında burdan yola çıkarak bi devam filmi hatta devam üçlemesinin olabileceğini öngörebiliriz. çünkü makineler ne kadar barışa sadık kalsalar da insanların döneklilk(!) yapması kuvvetle muhtemel… çünkü hala esirler ve neo nun makineleri yendiğini zannediyolar ki aslında kazın ayağı hiç de öyle diil. yani morpheus hala esir olduklarını anladığında tekrardan bir “the one” arayışına girip (ki benim tahminimce küçük kız yeni “the one” dır) matrix’i hepten yok etmeye çalışabilir.
neo nun ölmesi ve matrix’in de varlığını devam ettirmesini göz önüne alırsak savaşı makinelerin kazandığını söyleyebiliriz. yani neo zion’u kurtarmış görünse de aslında sonuca baktığımızda bu işe giriştiği zamandan bir adım bile ileriye gidememiş, üstüne üstlük canından da olmuştur (matrix hala varlığını sürdürmektedir) …… mi acaba ??
elbette öyle değil. evet, neo makineleri ortadan kaldıramamıştır onların bi daha asla zion’a saldırmamalarını da garanti altına almıştır. çünkü makineler için sadece iki seçenek vardır. evet ve hayır (1 ve 0) işte mimarın sözünün önemi burda anlaşılıyor. makineler seçimlerini yaparak neo’ya smith’i öldürmesi halinde insanlarla barış yapacaklarını söyleyerek aslında kendi sonlarını da hazırlamış olurlar. çünkü makinelerin mimarında ima ettiği gibi seçimlerini değiştirme şansları yoktur. bu yolda mantık yürüterek devam edersek insanların ilerleyen yıllarda uyanan insanlarla nüfuslarını daha da arttırarak matrix’i tamamen ortadan kaldıracaklarını söyleyebiliriz. yani barışı yine insanlar bozacaktır, her zaman olduğu gibi.” nereden okuduğumu unuttuğum bir yorum…
bunun en büyük dayanağı ise 1. filmde yer alan ajan smith’in morpheus ile konuşmasıdır. hatırlarsak, ajan smith insan soyunu memelilerden ayırarak virüslere benzetmiştir. orada denildiği gibi memeliler sadece yaşadığı yerlere uyum sağlarlar, insanlar ise yaşadıkları yerleri kendilerine göre düzenler, hiçbir fayda sağlamayacağını görürse orayı terkeder. mimar’ın söylediklerini birleştirirsek böyle bir ihtimalin kuvvetlice olduğunu düşünebiliriz(im). her ne kadar “biraderler” 4. filmi çekmeyeceklerini açıklasalar da…
ve ölüm bir kez akla düştü mü işte o zaman o gece bitmez.
matrix modern bir ask filmidir tezime, manik-depresif nitelikli bir saldiri geldi. Dopamin eksikliginden dolayi manik-depresif oldugunu soyleyen Tuba Akyol, matrix uzerine yazdigi yazida sunlari soylemis. Dikkat edilmesi gereken nokta, matrix’teki sevgi-ask olaylarini klise olarak niteleyen Tuba hanimin bir sonraki baslikta sevgi-nefret gibi uc duygulari duyamadigini, bunun nedenin de dopamin eksikligi oldugunu aciklamasi. Ilginc bir yaklasim, ilginc bir yorum, hizli bir tekzip.
yorumlar
cnn-türk’te tanıtımı denk gelmişti. muhteşemdi..
Filmin sonu oldukça enteresandı doğrusu, mutlu klasik bir son mu desem, mutsuz klasik bir son mu desem bilemiyorum. Sanırım her ikisi de demek lazım, yoksa her ikisi de değil mi?Son derece güzel bir film olmuş keşke 3. film için bu kadar beklemek zorunda olmasaydık…
birinci flimden sonra wachowski kardeşler işin suyunu çıkardılar bence.reloaded tam bir rezaletti.charlinin melekleri gibi bir şeydi.karete olayının suyu cıkmıştı 3. flimde neo yu jet lee oynasa şaşırmazdım.nefret ettiğim bir sahnede şu mağradaki disco olayıydı.rage nerde diye sordum kendime 1.flimin sistem karşıtı yanı diğer flimlerde yoktu.hatta sanki bu durumu unutturmak istercesine konuyu iyice karışık hale getirmeye çalışmışlar.revolutions’ı izledim 2.ciden daha iyi fakat sıradan bir ekşın flimidir.neo ile trinty arasındaki sıkıcı aşk hikayesinide unutmamak gerekir.flimden çıkınca aşk boş bulunduğunda öpüşmektir gibisinden bir ders çıkarabilirsin.birinci flimdeki şu laf bu duruma çok iyi uyuyor”what is the matrix…control…”
BİTTİ SONUNDA EZİYETneo’da mortoyu çekti, zion da kurtuldu, smith de gitti.biz sağ onlar niyazi
hazırlıklı ol, mimarın son sözü pek iç açıcı değildi…
7.si çöktüyse 8. kurulur merak etmeyin..nasıl diyorlardı? ölenler ölür, kalan sağlar bizimdir..
Matrix birinci filmle sonlandırılsaydı daha ii olurdu tabii , çünkü neo her filmde biraz daha abarıyo, uçuyo kaçıo, trinityle pozisyonlar denio. Bu Matrixi sen mi kurtarıcan be neo?
İlk filmdeki tablo neydi, Düşmanlar, içinde bulunulan durum vaziyet. Olayların aktarılışı vs vs; Son filme doğru ilk filmin sadık kaldığı kavramlardan sapma olduğu düşüncesindeyim. Smith miydi bütün mesele?
Neo, matrix’in içindeyken üstün güçleresahip, tamam anlarım, bilgisayarprogramının içidir, mantıklı…Ama Zion’da ve Machine’s City deyaptıkları filmin mantık yönünüzayıflatmış bence.
filmin başındaki ayrıntıyı kaçırdın galiba… neo kafasına herhangi bir kablo bağlı değilken matrixte idi…film’i beğenmeyen arkadaşlara soruyorum?-siz ne bekliyordunuz ki? bekledikleriniz olmadı? anlatın da bizim de ufkumuz genişlesin.. pratik olarak yani…
sabah gazetesinin eşekliğinden olsa gerek filmin sonunu “nasıl olsa biz izledik, izlemeyen kalmamıştır” mantığıyla açıklaması, sabahın şanına yakışır bir davranış.. aynı eşekliğin yeri geldiğinde medyaya tavır takınan kişilerce burda da tekrar edilmesi ise düşündürücü…
filmin başındaki ayrıntıyı kaçırdın galiba… neo kafasına herhangi bir kablo bağlı değilken matrixte idi… nasıl becerdi bunu bir..-siz ne bekliyordunuz ki? bekledikleriniz olmadı? mantıklı bir şeyler.. havada asılı kalmayan bir felsefe, iki.. anlatın da bizim de ufkumuz genişlesin.. pratik olarak yani… bunu savunucu olarak sizler yapacaksınız biz değil üçç..ha dört. usluba dikkat.. her zaman böyle aklıselim cevap alamazsın.. 😉
okuma o zaman yaa !!!zorla okutan mı var?bu zihniyeti anlamıyorum,okumak istemediği birşeyi, kendiiradesine sahip çıkamayıp okuyor,başkalarında eşeklik arıyor…
filmle ilgili yorumları okumak için baktım.. başta belirtseydi filmin sonunu söyleyeceğini, tabii ki okumazdım.. sinemadan koşarak çıkıp kesilen bir ahkam gibi duruyor zaten.. pat diye göze sokulan bir şeyi okuma sebebini iradesizlikle tanımlayan zihniyet sayesinde başkalarında eşeklik aramama gerek kalmıyor..
Hatırlarsanız Mimar ikinci filmde Neo’ya söyle sesleniyor : Senin yaşamın Matrix’in programlanmasının doğasında bulunan dengesiz bir denklemden arta kalanlarının toplamı. Normalde matematiksel bir kesinliğin armonisi olabilecekken, en samimi gayretlerime rağmen elimine etmeyi başaramadığım bir anomalinin olası sonucusun.Mimarın amacının aslında ne olduğu bu cümle ile ortaya çıkıyor. Mimar tam bir denge uzmanı ve Matrix içinde yaşanan her şey Mimar’ın matematiksel kesinliğin armonisini yakalayabilme çabasından başka bir şey değil aslında.Mimar bir anlamda Matrix cumhuriyetinin teknik işlerinden sorumlu bir bakan sadece ) Bir olasılığı doğrulamak için yapılacak işler kümesinden sorumlu. Girdileri, çıktıları inceler, gereken analizleri yapar ve elde edilen bu teknik verileri bir grafik üzerine yansıtarak cumhurbaşkanına sunar ) Tüm Matrix filmi boyunca aslında teste tabi tutulan kişi elbetteki Neo’dur.Ancak bu denek için gerekli koşullar sağlanmalıdır.Mimar bu yüzden sisteme oldukça sadık bir şekilde bağlı olan ajanlarından birisini seçer ve işleme başlar.Seçilen bu ajan tabi ki Smith’dir.Neo’nun sistem içinde Morpheus ve ekibi tarafından öldürülmesi sonucu Mimar harekete geçer ve Neo ölmeden önce onun Matrix içindeki kalıcı dijital görünümünü ve beyin verilerinin büyük bir kısmını Matrix anabilgisayarında yani kaynakta saklı tutar.Ardından Neo Smith tarafından öldürüldüğünde Mimar kaynakta saklı olan verileri Neo’ya geri yükler ve tüm sistem onun ölüm sonrası dirilişine şahit olur.Neo yeniden diriliş ardından daha güçlüdür çünkü Neo’ya geri yüklenen kodlar kaynakta Mimar tarafından özenle hazırlanmıştır.Bu kod esasında Matrix sınırları dışında dahi algısal gerçeklik ortamlarında (real world) oldukça etkilidir.Neo’nun taşıdığı bu kodun iki görevi vardır.Birincisi Neo’nun ilk programı yeniden kurmasına yardımcı olmak ikincisi ise Neo’nun Smith ile ilk filmdeki son kavga sonucunda Neo’daki kodun bir kısmının Smith’in veri bankasına aktarılmasını sağlamak.Neo bunu Smith’in içine girip onu parçaladığında farkında olmadan gerçekleştiriyor.Sonrasında Mimar Matrix içinde yok edilmiş ancak kaynakta saklı duran Smith’e Neo’nun taşıdığı kodun tam aksi bir kodu yeniden yüklüyor.(reload)Artık Smith Neo’nun tam bir karşıtı olarak karşımıza çıkıyor.Mimar için artık dengeleme çalışması başlıyor.Diğer yandan anne Kahin ise olaylara daha sezgisel bir açıdan yaklaşıyor.İnsan ruhu için önemli olan verileri insana daha yakın bir hal alarak gidermeye çalışıyor.Kek yapıyor, sigara içiyor vs. İnsan üzerindeki analizlerini bir insan formunda teste tabi tutuyor.Sati denen küçük kız çocuğu ise aslında insana en yakın olan yapay zeka ve tamamen kahinin bir ürünü.Bu arada Smith gücünü Neo’nunkine denk kılmak için bir yandan çoğalıyor bir yandan sisteme zarar vermeye başlıyor.Bu Mimar için yine bir başarısızlık olurken Kahin için sistemi kurtarmak için yeni bir fırsat oluyor.Kahin Simith’in taşıdığı kodu kopyalanma yoluyla bilerekten kendi bünyesine dahil ediyor.Bu kod ise artık tamamen kahine ait oluyor.Bu arada Smith ortaya çıkan korkunç bir güç ile tam zıttı olan Neo’ya meydan okuma cesaretini kendinde buluyor.Kahin zaten insanoğlundan yana olduğu için sonunda Neo ile karşı karşıya geliyor.Neo Mimarın kodunu Smith ise Kahinin kodunu taşımaktadırlar.Bir anlamda anne ile babanın bir rekabeti şeklinde yaşanıyor bu kavga.Sonunda Kahinin kodu Mimarın kodu üzerine yazılınca denklem eşitlik kazanıyor.Neo bu esnada taşıdığı kodun geçici olarak yayımını sağlayıp Matrix programını yeniden kuruyor.Böylece ortaya ilk filmdeki ilk Matrix benzeri kusursuz bir program ortaya çıkıyor.Neo’ya ne olduğu sorusuna gelince barışın fazlaca uzun sürmeyeceği düşünülerekten özel bir bölümde saklanıp daha zonra Zion’u yeniden inşa etmek üzere 16 dişi 7 erkek seçmek üzere görevlendirilecek.İlk filmde hatırlarsanız Morpheus şu sözleri söylüyordu: Matrix içinde doğan bir adam vardı.İlk kişiyi gene o kurtardı.Bu sözler yeni versiyonu yüklenmiş olan Matrix’ten tamamen yok edilmiş olan Zion’a çıkan 23 kişi için ilk kurtarılış olmaktadır.Aslında tüm Matrix hikayesi Kahin ile Mimar’ın insanoğlu üzerinde oynadıkları tehlikeli bir denge oyundan başkası değildir…Amaç bir zamanlar kendilerini hakir gören insanın yerini almak ve insanoğlunun kontrolünü sağlamak…Enerji ise hikaye…The End…orjinali
Çünkü ilk filimdeki sisteme karşı olan, son sahnesinde etrafındaki insanları kurtaracağı izlenimi veren neo, resmen sıçtı. Gitti bide düşmanla işbirliği yaptı. Onca pilde ortalıkta öylece kala kaldı. Ruhlarında isyan taşıyan bizlerede 2 ve 3’ten nefret etmek kalıyor.
neo Machine’s City’e gidip o karşısına çıkan şeyi -her ne idiyse – bir güzel pataklayıp uçarak zion’a gelmeliydi sonrada bütün sentinelleri kollarından tutup etrafında iki tur çevirerek duvara fırlatıp parçalamalıydı… o zaman hep beraber, cümbür cemaat, 2 ve 3’ten nefret etmezdik. di mi?
neo insanları zaten kurtardı. kaldı ki, düşmanla “işbirliği” değil “anlaşma” yapmıştır. bir çok şey asılı kalsa da, en son eleştirilecek nokta, neo’nun makinalarla “uzlaşıp” kendini feda ederek -ölüm ile değil dengeleyici unsur olarak matrix’in bir parçası olmasını kabul etmesi-, en azından bir süreliğine insanlara yaşama şansı tanımasıdır…
Niye dellendinki?
Mesela insan beyni bana göre o kıçı kıytırık makinadan her zaman ve her zaman için daha üstündür. Biraz araştırma yaparsan bunu anlayacaksın. Neo o muhteşem beynini ona verilen seçilmişliğin gücü ile kullanarak birşeyler yapıp, tüm pilleri kurtarsaydı ben o zaman mutlu olabilir ve filimi sevebilirdim.
Sen bu halini sevmek istiyorsan sev. Bende mi sevmek zorundayım?
hem zaten sevip sevmemene birşey demedim!… bana ne icabında…
her neresinden anladıysan, sana sev diye birşey demedim ki. ve bende sevip sevmediğime dair birşey de söylemedim.
“piller” için birşey yapsaydı diyorsun, e zaten “piller” için birşey yaptı, kendini feda etti. sen de geçmişin burda, erman toroğlu misali…
benim itiraz ettiğim, adam kendini feda etmiş, kalkmışsın buna işbirlikçi diyosun.
Yani filimin sonunda yaptığı şeyi yapmasaydı, sonu daha mı farklı olacaktı? Yoooo… Vaçovski kardeşlere bırakırsan konuyu ajan smit zaten o gücüyle neo’yu gebertecekti. Neo için ölüm kaçınılmazdı yani.
Bide haklısın tabi pilleri kurtardı.Güldürdün beni akşam akşam.
ya ne yapmasını isterdin ki? her durumda, Vaçovski kardeşlere bırakırsak -ki bunun dışında yapılabilecek birşey yok- “ölüm” kaçınılmazsa daha farklı ne yapmasını bekleyebilirsin ki?
bir de ajan smith’in gebertebileceğini nerden biliyosun ki? sen demedin mi “insan beyni bana göre o kıçı kıytırık makinadan her zaman ve her zaman için daha üstündür.“
pilleri kurtardı demedim hiçbir zaman. insanları kurtardı dedim. kaldı ki pillerin de tercih yapması için olanak sağladı. boşuna gülmüşün anlıycağın. ama gülmek güzeldir, boşver.
Film BENCE modern bir Romeo ve Juliet hikayesiydi. Ne yazik ki filmimizin Neo’su ustun yeteneklerle lanetlenmis bir kisiydi. Filmin basinda Romeo, Juliet’inden habersiz sekilde sakin sakin yasiyordu. Sakin demekle duygusal acidan sakin demek istiyorum, yoksa kendisi malumunuz underground alemlerinin cozum uretmekte nam salmis bir kisisi (hacker,coder,cracker). Zaten bu olmayani oldurma yeteneginden oturu bu goreve secildi. Gorevi kabul etmesinin nedeni sadece zeki insanlarda gorulen sonsuz merak ve daha sonralari keske olmasa dedigi ustun yeteneklerinin dogurdugu tatminsizlik ve bunun getirdigi arayisti. Sonucunda kirmizi hapi yuttu Neo kardis.Neo, Turk olsaydi kitap okur hayati degistirdi. Hatta kitabin kapagina bakar yine hayati degisirdi. Neyse Neo’muzun hayatinin degismesi uzun sureli bir Morpheous ve arkadaslarinin aydinlatma harekatiyla oldu. Adamlar Neo’ya sistemi anlatip durdular, Neo nihayetinde agaclardan kurtulup ormani gorebildi (bak sen). Dahasinda Morpheous efendinin (sofor) ikna turlari sonucunda kendisininde orman muhendisligi yapabilecek bir yetenek olduguna ikna oldu (end of birinci filmin yarisi).Fakat sorun suydu, yetenek var ama isin sonun getirebilecegine dair inanc kendisinde yoktu. Yani Neo kardesimiz sistemin heybeti karsisinda okyanustaki findik kabugu kadar caresizdi (zavalli bir filika). Morpehous abisinin telkinlerine ragmen bu konuyu kafasinda cozemedi. Yardimci olsun diye Oracle’a goturduler, o da cocugun kafasini iyice allak bullak etti.Neo “buyuk gercegi” gordukten sonra matrix’e geri donup, o sefil yasama devam edemezdi. Matrix’in disindaki ustun transformer gorevini yapabilecegine de kendini ikna edemiyordu. Iki dunya arasinda kalmisti. (acimayin sakin)Derken Trinity kisisi geldi sahneye. Neo Trinity’e tutuldu ve filmin gidisati o an degisti. Neo-Trinity askinin buyuklugunu ilk filmin sonundaki Neo’nun Trinity askindan olumden geri donmesiyle gorduk. (end of part 1)Matrix disinda ebediyete kadar mutlu ve bir hayat surdurmek imkansizdi. Zaten bahcesinde hanimelleri yetisen, pembe pancurlu evleri yoktu ve de Neo’un elleri cok buyuktu boyle bir yasam icin. (heyt be) Neo ve Trinity ikilisi kendilerine yukleyen misyonun farkinda farkinda yasamaya devam etmeye calistirlar. Asil problem Neo’ya bu misyonun agir gelmesiydi. Neo bir an dunyayi degistirebilecegine ikna oluyor, bir an sonra ajan smith’in temsil ettigi “hayat sacma ve bos, su olumlu-ayrilikli dunyada yasamissin da ne olmus” felsefesine gecis yapiyordu (Neo bunalimli bir kisidir). Neo bu ikilemle savasirken dayandigi tek guc Trinity idi (amiyane tabirle, powered by Trinity, Trinity inside). Bunu filmin icinde tekrar tekrar goruyoruz (Pershephone’un sozlerini hatirlayalim ve birlikte olmek icin machine city’e gidislerini dusunelim). Smith’in hiclik felsefesi yabana atilir bir felsefe degil. Bir cok ustun yetenekli kisinin bu hiclik felsefesinin esaretine girip hayatlarini kendi istekleriyle bitirdigini bizler de biliyoruz (ornek vermeyelim). Hele ki bireyselligin en ust noktada yasandigi ABD’de bulunan Wachovski biraderlerin; toplu intihar eylemlerini, seri katilleri, okul cinayetlerini, sarbon olaylarini yasaya yasaya ABD’de kendini ve cevresini yok etme egilimin artigini gozlemlediklerini dusunebiliriz. Bireyselligin getiridigi yalnizlik, yabancilasma ve hiclik duygularindan bahsediyoruz. Biraderler bu yuksek yogunlukta yasanan bireyselligin sistemin kendisinden tureyen ve one gecilemeyen bir yan etki oldugunu da dusunuyorlardir muhtemelen. Aynen makinalarin bir anamolisi olan Smith gibi, ABD sisteminin anamolisi bu yok etme durtusu (bkz. Michael Moore’un Oscar alan filmi). Neo karakterinin makinelere (ve dolayisiyla insani makinelestiren unsurlara) karsi savasinin felsefi dayanagi sevgi – sefkat duygulari. Bu sevgi de Trinity kizimiz uzerinde sekillendi. (Efenim unutmayiniz ki Dostoyevski ve Z. Livaneli soyle demisler “Dunyayi guzellik kurtaracak ve hersey bir insani sevmekle baslayacak” bkz. Budala ve Ada)Ikinci filmimiz Neo’nun kendi kendisiyle yaptigi bitmez tukenmez ic-savaslardan ibaretti. Neo Ajan Smith’in felsefine karsi direndi durdu ama hicbir zaman ustun gelemedi. Hep bir kacis buldu.Ucuncu filmimizde Neo karakterimiz sevgilisinin yaninda seyirtmeye devam ediyor (bi nisan takarlar dedik ama olmadi). Ayrica degisik miktardaki asklarinda nelere kadir olabilecegini Wachovski kardesler bizlere gostermeye ve hatta behemahal gozumuze gozumuze sokmaya calistilar. (Morpheous ve eski sevgilisi kumandan bayan; Zenci navigator arkadas ile roket imal edip, atan esi)Anlayabildigimiz kadariyla makineler mormal sartlar altinda matrixcileri 3-5 defa alt edebilecek guce sahipler. Zaten matrixciler de makinesiz yasamin insanlar icin imkansiz oldugunu biliyorlar. Makinelerin onlara, onlarin da makinelere muhtac oldugunu kendileri de itiraf ettiler (bkz. ikinci filmdeki channcellor-neo konusmasi). O zaman filmde amaclanan kurtulus neydi ki ? Bence insani ozelliklerimizi paramparca etmeye baslayan makinelesme etkisine karsi bir dur sesi cikarabilmekti. Makinelesmenin bu sekliyle cigrindan ciktigini dusunuyorlardi.Neo kardesin acmazlarindan biri de buydu. Yok etmek istedigi makinelere bagimli oldugunu icin icin biliyordu. Neyse efenim biraz ileri sararsak, Neo sonunda sistemin kalbine gidip sistemle acik acik pazarlik etti. Dedi ki “Ey ulu sistem operatoru, senin sistemin guclu, senin sistemin efficient, senin sistemin productive ama sistemin elde olmayan nedenlerden kendi kendini yok ediyor. Sistemin ogeleri yasamamayi tercih ediyorlar. Sistemin varolus amaci insanlari toplu sekilde yasatmak olduguna gore, bu boyle giderse sistem kendi kendisinin fisini cekmeyecek mi ?” (mealen anlattim) Iste bu anda sistem “Ok.” dedi. “Insanlarin uzerindeki baskiyi azaltip, ozgurlugu artiracagim (fransa gibi olsun) ama bunun karsiliginda sen de ustun yeteneklerinle su Ajan Smith’in felsefesinin hakkindan geleceksin” dedi. Boylelikle sistemle – insanlar arasinda bir orta noktada bulusulmus oldu. Neo’nun acmazlari bu sekilde cozuldu. Filmin sonunda bu barisin ne kadar surebilecegi cilgin makinalarin ne zaman cozutacagi da konusuldu, o yuzden mutlak bir mutlu son yok gelecekte (zaten bu bilim kurgu filmlerinin tamami karamsardir arkadaslar).Sonra Neo kardesimiz Ajan Smith’le savasmak uzere yola koyuldu. Ama bu Neo eski Neo degildi. Neo’yu hayata baglayan tek bag da kopmustu. Trinity yoktu (hungur). Ajan Smith’le Neo’nun savasini anlatmaya gerek yok. Ajan Smith argumanlarini one surdu de surdu. Neo’nun bunlara verecek yaniti yoktu (belki de biz bilmiyoruz) ama Neo birader *inadina* savasmayi surdurdu, her dustugunde tekrar ayaga kalkti. Acaba Neo’yu bu derece savasmaya iten sey neydi ? Bilemiyoruz… Ajan’imizin sozlerinin Neo uzerindeki etkisini savasin fiziksel gidisatindan anlayabiliyoruz. Neo’nun gokten dususu, “everything with a beginning has an end” sozlerini cevapsiz birakmasi… (cok adi adam bu Smith).Pek acikli bir 21 yuzyil ask filmiydi. Wachovski biraderler arabesk taktikler kullanip Neo’yu kor ettiler ya bu kadar da olmaz dedik salonca…
“bence filmin en can alıcı repliği mimardan geldi. wachowski ler şimdiye kadar makinelere karşı yaptıkları tüm eleştirileri yıkarak son filmin son dakikalarında insanlara büyük bir gol atmışlardır.
ben insan mıyım?
aslında burdan yola çıkarak bi devam filmi hatta devam üçlemesinin olabileceğini öngörebiliriz. çünkü makineler ne kadar barışa sadık kalsalar da insanların döneklilk(!) yapması kuvvetle muhtemel… çünkü hala esirler ve neo nun makineleri yendiğini zannediyolar ki aslında kazın ayağı hiç de öyle diil. yani morpheus hala esir olduklarını anladığında tekrardan bir “the one” arayışına girip (ki benim tahminimce küçük kız yeni “the one” dır) matrix’i hepten yok etmeye çalışabilir.
neo nun ölmesi ve matrix’in de varlığını devam ettirmesini göz önüne alırsak savaşı makinelerin kazandığını söyleyebiliriz. yani neo zion’u kurtarmış görünse de aslında sonuca baktığımızda bu işe giriştiği zamandan bir adım bile ileriye gidememiş, üstüne üstlük canından da olmuştur (matrix hala varlığını sürdürmektedir) …… mi acaba ??
elbette öyle değil. evet, neo makineleri ortadan kaldıramamıştır onların bi daha asla zion’a saldırmamalarını da garanti altına almıştır. çünkü makineler için sadece iki seçenek vardır. evet ve hayır (1 ve 0) işte mimarın sözünün önemi burda anlaşılıyor. makineler seçimlerini yaparak neo’ya smith’i öldürmesi halinde insanlarla barış yapacaklarını söyleyerek aslında kendi sonlarını da hazırlamış olurlar. çünkü makinelerin mimarında ima ettiği gibi seçimlerini değiştirme şansları yoktur. bu yolda mantık yürüterek devam edersek insanların ilerleyen yıllarda uyanan insanlarla nüfuslarını daha da arttırarak matrix’i tamamen ortadan kaldıracaklarını söyleyebiliriz. yani barışı yine insanlar bozacaktır, her zaman olduğu gibi.” nereden okuduğumu unuttuğum bir yorum…
bunun en büyük dayanağı ise 1. filmde yer alan ajan smith’in morpheus ile konuşmasıdır. hatırlarsak, ajan smith insan soyunu memelilerden ayırarak virüslere benzetmiştir. orada denildiği gibi memeliler sadece yaşadığı yerlere uyum sağlarlar, insanlar ise yaşadıkları yerleri kendilerine göre düzenler, hiçbir fayda sağlamayacağını görürse orayı terkeder. mimar’ın söylediklerini birleştirirsek böyle bir ihtimalin kuvvetlice olduğunu düşünebiliriz(im). her ne kadar “biraderler” 4. filmi çekmeyeceklerini açıklasalar da…
matrix modern bir ask filmidir tezime, manik-depresif nitelikli bir saldiri geldi. Dopamin eksikliginden dolayi manik-depresif oldugunu soyleyen Tuba Akyol, matrix uzerine yazdigi yazida sunlari soylemis. Dikkat edilmesi gereken nokta, matrix’teki sevgi-ask olaylarini klise olarak niteleyen Tuba hanimin bir sonraki baslikta sevgi-nefret gibi uc duygulari duyamadigini, bunun nedenin de dopamin eksikligi oldugunu aciklamasi. Ilginc bir yaklasim, ilginc bir yorum, hizli bir tekzip.