Köy düğnlerinde meydanı aydınlatan kocaman bir ateş vardır. Maşala, adı meşaleden gelse gerek. Ateş aynı zamanda meydanda sergilenecek seyirlik oyunların sahasını da aydınlatmaktadır. Oyunda rol alanlar, arap, külcü, değnekçi, doktor, politikacı, kadın giysili erkek dansöz vb. oyunculardır. İzleyiciler bazen kahkahadan kırılır, bazen de kadın giysilerinde erkekleri ilgiyle izlerler. Bu oyunlara da meydanda yakılan ateşten dolayı maşala derler.Köy düğnlerinde tam bir imece uygulanır. “Düğün el ile, harman yel ile…” diye söylenen sözün doğruluğunu görmek için köy düğünleri iyi bir örnektir. Akrabalar, komşular, tüm köy halkı düğünlere katılırlar. Hatta birbirine küs olanlar bile düğünlere katılmadan edemezler. Maşala zamanı da köylülerin sabırsızlıkla bekledikleri eğlencedir. Genellikle düğünün son gecesi düzenlenir. Kına gecesi diye adlandırılan gece de oynandığı çoktur.

Meydanı aydınlatan ateşin etrafında, davul zurna eşliğinde halk oyunlarıyla başlar maşala. Bu arada seyirlik oyunların hazırlıkları sürmektedir. Elini yüzünü kurumla (is) boyayan oyuncu araptır. Erotik giysilerle hazırlanan köle dansözdür. Tabi ki bu kadın giysili, güzel oynayan bir erkektir. Eski keçe parçasından deve başı hazırlanır. Eski kilimlerden deve örtüsü hazırlanmış, devenin ayakları kilimin altında görünmeyen erkeklerdir. Sırtlarına küçük ekmek tekneleri bağlanmış birkaç kişi de kaplumbağa olarak hazırlanır. Önlüğü kırmızı boya ile kanlekeleri yapılmış doktor ve aletleri de hazırdır.

Değnekçi (bazı yörelerde tongur denir), Düğnün ve oyunların düzeninden sorumludur. Çantasındaki külleri etrafa savurarak külcü sahneyi boşaltır. Deve etrafındakileri ısırmaya çalışarak, deveci ve köle ile sahneye çıkar. Etraftakiler ısırılmamak için etrafa kaçışırlar. Bu hareket oyuna ilgiyi daha da kamçılar. Ortada arap köle kızı över, artırmayla köle satışını başlatır. Oradan buradan abuk sabuk artırıcıların çoğaldığı bir zamanda biri, kölenin marifetini görelim der. Davul zurna ile meydanda gençlerle birlikte oynatırlar. Bir ara köle kızı gençler kaçırırlar, arap da bağıra çağıra koşarak sahneden ayrılır.Çenesine abartılı bir şekilde çarşaf saran, dişi sızlayan hasta bağırarak ortaya gelir. Çıkardığı sesler daha çok yabani hayvan sesleridir. Doktoru çağırmaktadır. Kanlı önlüğüyle doktor gelir. Bir güzel muayene eder. Yardımcısından aletlerini getirmesini ister. Aletler gelir bunlar keser, testere, balta kazma gibi şeylerdir. Hastayı bağırtarak başlar diş çekmeye. Her bir aleti de kullanmayı unutmaz. Sonunda, hastanın eline bir at nalı vererek geçmiş olsun der.Çiftçi tarlasına kelem (Lahana) ekmiştir. Meydana çarşaflara bürünmüş adamlar dizili otururlar, bunlar lahanadır. Sırtlarında hamur tekneleri bağlı birkaç kaplumbağa gelir lahanaları yerler. Baba çiftçinin aklına ektiği lahanalar gelir, oğul çiftçiye tarlaya bakıp gelmesini söyler. Az sonra oğul, bağırarak gelir, lahanaları kaplumbağa yemiştir. Koşarak gidip, öfkeyle kaplumbağaları sırt üsyü çevirirler. Baba oğul kara kara düşünürken, İyi yürekli biri kaplumbağaları kurtarır. Tarla sahibine de kızgındır, “oh olmuş” gibilerden söylenir. Bir oyun havası da kaplumbağalar için çalınır, oynayarak sahneden ayrılırlar.Maşalada, insanların ilgisini çekecek, onları güldürecek bir çok sözler ve diyaloglar vardır. Bunlar tamamen doğaçlamadır. Oyuncunun becerisi, maşalanın zenginliğidir. Bu oyunlardan sadece birkaçını sizlerle paylaşmak istedim. Yolunuz bir köy düğününe düşerse ve o köyde hala maşala geleneği varsa büyük zevkle izleyeceğinizden eminim.