bildirgec.org

Man On The Moon

exorientelux | 27 April 2008 20:18

Amarika’da sevenlerinden çok nefret edenlerinin bulunduğu Andy Kaufman’ın hayatını anlatan Man On The Moon filminin yönetmeni Milos Forman. 1999 yapımı film, gösterildiği yıl hakkettiği ilgiyi ne yazık ki göremedi. Bunda Jim Carrey adını duyup da Ace Ventura, The Mask, Cable Guy, Liar Liar ya da Dump and Dumper gibi bir film bekleyenlerin hayal kırıklığı rol oynamıştır diye düşünüyorum. Oysa Jim Carrey’nin Truman Show’daki performansıyla verdiği sinyalleri doğru algılayan hayranları için bu film hiç de şaşırtıcı olmadı. Daha doğrusu şaşırttı, çok iyi bir senaryo ve Jim Carrey’nin muhteşem oyunculuğuyla. Hep güldüren adam olarak kafadan komedi kategorisinde kabul edilen J. Carrey (öyle ki bu filmdeki oyunculuğuyla Altın Küre alan Jim Carrey’ye ödülü en iyi komedi dalında verildi), bize oyunculuğunun buz dağındaki görünmeyen kısmını bu filmle göstermiş oldu. (Sonradan çektiği komedi filmlerinin yanında Eternal Sunshine Of The Spotless Mind ya da The Number 23 gibi filmler de Jim’in bu halinden memnun olduğunu gösteriyor sanırım.)

Tema müziği olarak R.E.M’in aynı adlı şarkısı kullanılan filmin bir güzel tarafı da ,az önce de yazdım, Scott Alexander ve Larry Karaszewsk tarafından yazılan senaryosu. Filmi izlediğinizde ne kadar başarılı bir iş ortaya çıkardıklarını görebilirsiniz. Bir de senaryonun gerçek bir yaşam öyküsüne dayandığını düşünürsek, Andy Kaufman, film gibi yaşamış diyebiliriz, komik ama belki de daha çok trajik bir film gibi. Bizde de yayınlanan Taxi adlı komedi dizisiyle ünlenen Andy Kaufman, kısa yaşamında (35 yaşında akciğer kanserinden öldü.) hem sevilmeyi hem de nefret edilmeyi beceren “garip” (bu tabir bana aittir, başka kelime bulamadım.) adamlardan biri. Filmi izlerseniz ne demek istediğim daha iyi anlaşılacaktır sanırım, çünkü filmin dolayısıyla Andy’nin sürprizleri hiç bitmiyor. Zira devamlı şaşırtan, gerçekle gerçek olmayan arasındaki çizgiyi kaldıran, “Sayıyla mı verdiler seni ya hu!” diye tabir ettiğimiz tiplerdenmiş kendisi. Tek kişilik gösterileri (stand up diye de söylenir bazı yörelerde) sıradışıymış, bir ara kadınlara meydan okuyup onlarla güreştiği bir şov programı yapmış. Andy Kaufman’ın, daha önce adını duymamış, ilk bu filmle onu tanıyan benim gibiler için sevilesi ya da nefret edilesi biri mi olduğu muallakta kalıyor. Ama zeki olduğu , farklı olduğu kesin. Daha doğrusu bu dünyadan olmadığı. Film için (ve Andy Kaufman için tabii) Man On The Moon’dan daha uygun bir isim olamazdı.http://www.youtube.com/watch?v=2L9RtSw943A&feature=related

Yorum yapabilmek için giriş yapmış olmalısınız.

man on the moon

indianropetrick | 13 December 2004 14:03

j.verne’nin aya seyahatinden çok sonra hatta cyrano de bergerac’ın da aydan düşmesinden de sonra bir gece vakti evde bezgin bezgin oturup download manyaklığını bırakmak için bir rehabilitasyon merkezi kurulabilir mi diye düşünürken şarkılar ard arda geldi bi öykü oldu.moon over bourbon street, dancing in the moonlight, fly me to the moon, man on the moon, walking on the moon, moon dance, red hot moon, bark at the moon, to the moon and back, tears from the moon

, blow out the stars, turn off the moon

…konuşurken kekeleyen ve derdini ancak şarkı söyleyerek anlatabilen bir kekeme samimiyetiyle aktarılmıştır.

yorumlar

tamilgerillası | 16 December 2004 18:18

mehtabın en iyi nereden seyredilebileceğini düşünüp “mehtabiye” yapmış bir ecdadın soyuyuz. şarkı da neymiş :)ayrıca moon river’ı koymamışın.

pagan | 17 December 2004 11:45

efendiler; mehtaba gereken önemi verip kendisini kutsayan bir neslin ahvadıyız. ayrıca moon over bourbon street ne güzel bir vampir hikayesidir gibi gelir bana bazı bazı.

indianropetrick | 17 December 2004 13:21

‘dan sonra moon river olabilirdi evet. gözyaşları ırmak oldu aktı baabında:) tabi aralara türkçe parçalar da konulabilirdi hikayeyi güçlendirmek, ne kadar şen olduğumuzu göstermek için; “biz heybeli’de her gece mehtaba çıkardık” gibi.

Yorum yapabilmek için giriş yapmış olmalısınız.