Adımlarımı düşünmeden atmanın tadına vardığım o yıllarda, aslında ayakkabılarımı da atıp koşmanın özgürlüğünü, hiçbir kötü dikene değişmezdim..Güneşin, pencereyi camı aşıp bedenime ısrarla verdiği sıcaklığı, hiçbir yalancıya değişmediğim gibi..Herkesin yolu başkadır değil mi sevgilim, bunu yeni aldığın arabanı, koşarak bana göstermeye geldiğin sabah, saçlarımı rüzgara bıraktığımda hissetmiştim..Nasıl da tutmuştun bacağımı, düşmeyeyim diye, ne masumduk o yıllar, değil mi..Hatırlar mısın, düğüne gideceğimiz o gece, askılı elbisem dekolte diye, beni eve götürüp üzerimi değiştirmemi istemiştin, sonra ağladım diye beni şalla boğmuştun..İlk öpüşünü, hatırlar mısın sevgilim, ” Beni arama” deyip arabandan indiğimde, trafiğin ortasında peşimden gelip, ” Vişneli pastanı unuttun” demiştin, gülmüştük..Hatırlar mısın sevgilim, yıllar sonra kızının yüzünde, hem seni hem de onu gördüğümde, yüzümdeki halini..Hatırlama..
yorumlar
yazının beğenildiği nasıl ifade ediliyor burada. beğendim ben bu yazıyı
başlığın sol tarafındaki yıldıza bir kere tıklarsanız yazıyı tutmuş olursunuz.
tıkladım ne oldu şimdi
en altta siz görüneceksiniz tutanlar diye
tamam şimdi anladım teşekkür ederim
🙂 güzel yazmışınız beğendim. tutuyorum hemen
olmadı yaa.
olmuş işte 🙂
Düşen insanı, elinden, kolundan, omuzundan tutarlar benim bildiğim. Bacaktan neye tutmuş ki? 🙂
Teşekkürler, beğenmenize sevindim..Tea, hiç hayal gücün yok malesef, yolda düşmemek için demedim, arabanın tepesinden sarkarken, demek istedim..
Arabanın tepesinde ne işin vardı yaa? nerden bileyim.
Hikayede geçiyor ya, Tea cım..Pink Martini ile boğayım şu bloğu..
lily allen videosu yaraşır buraya..
Haklısın, Smile:)
Müslüm Gürses Gitmez bu bloğa biliyorum ve eklemiyorum. 🙂
jilet ten dolayı gitmez, insanların duygularını kötüye kullandığı için gitmez, başka nedeni yok..Kötü olan herşeye karşıyız..Gülen yüzler görmek isteriz çevremizde..
Mühürümü basıyorum pbk.
Hatirlamamak imkansiz…Sen imkansizsin…sensizlik imkansiz…
Can alıcı bir son…Ağlamak istedim
ben de…eline sağlık..ta nerelere gittim
Issız Adaİl MareKahvekokusuLilly sizi seviyor..
düşeni kaldırırken göz göze geleceksiniz. Düşen kaldırana teşekkür edecek, belki bir kahve ısmarlıyacak derken..
ne kadar masum ne kadar insanca ve ne kadar vurucu yazmissiniz…
Teşekkür ederim, artniyetsiz yorumları çok özlemişim..
şahane
Picasso, resimlerin anlamlarını açıklamaktan sıkılırmış, ben de sıkılıyorum, bırak savrulsun fikirler..
yazıdaki göze batan cümleler aşağıda belirtilmiştir.bunları hariç tutarsak fena değil.Güneşin, pencereyi camı aşıpyeni aldığın arabanı, koşarak bana göstermeye geldiğin sabahpencere ne? cam ne?araba koşarak gelerek mi gösterilir hızla gelerek mi?
latino, bir ara yeni bir yazı yazayım da benimkini de eleştir bi’ zahmet.canım çekti.
ben pbk’nın eleştirmeniyim…
çok fena kıskandım şimdi.
transfer edebilirsin ama sözleşmem bitiyor, az kaldı
o zamana kadar kim öle kim kala.
Sorgulama hakkın olmadığını farzet, sadece hisset..
haytaazrail DİYOR Kİ, (12 Kasım 2009 10:51)özgürlük zaten değişilmemesi gereken bir duygudur.Bunu başarabilen var başaramayan var göreceli, savunduğun fikir bir kere..”2..Güneşin, pencereyi camı aşıp bedenime ısrarla verdiği sıcaklığı, hiçbir yalancıya değişmediğim gibi.( ne alaka? bu nasıl bir betimleme anlamadım)”Bu betimlemeyi anlamamış olman, betimlemenin yanlış olduğu anlamına gelmez, senin anlamadığın anlamına gelir, bunu da belirtip kendi içinde çelişmişsin..Dedim ya açıklama yapmaktan sıkıldım, ama yaptım..
hatta bozuk yemek ye,hisset yeter ki, sorgulama 🙂
senin betimlemelerini anlamayanlarla muhatap bile olma pbk
betimlemeler de güzel yazı da güzelya da ben anlamıyorum yazıdaneline sağlık pbk
sen şimdi bütün bunnardan bunu mu anladın
şu işe bak! uzman, uzman olduğu konuda kendini koruyamamış
Sorgulama hakkın olmadığını farzet, sadece hisset..
sürümcemeli bir yaşam sitili benimse serkeşlikten haz alma mood’una kaptır kendini
pbk, hayta’nın anlamadığı betimlemeyi ben açmak istiyorum; “Güneşin pencereyi cami aşıp bedenime ısrarla verdiği sıçaklığı, hıçbir yalancıya değişmediğim gibi..”derken anlatılmak istenen ;İnsanın kendi iç dünyasına doğru derin bir yolculuğa çıkması halinde, dış dünyanın çıkarcı ilişkilerinin anlamsızlığını keşfederek bir güneş ışığıyla bile yaşama sevincini bulabilme halidir. (kanımca)
çok güzel açtınız, sanırım haytada artık anlamamazlıkta ısrar etmeyecektir halâ
sende cok yasa hayta:) her zaman sen mi bizi guldureceksin, biraz da biz guldurelim:))
yannız suiza, pbk’nın betimlemesine açılım getiriken, ışığın pencereden mi camdan mı yoksa herikisinden de mi girdiğinden bahsetmemiş,
mascal, konuyu soyle dusunmeni tavsiye edecegim: bir salon cam cercevesi dusun, iki tarafinda acilip kapanan kanatli pencere var, ortasi yekpare cam ve iki yan taraftaki kanatlar acik, gunes hem iki taraftaki acik kanatli pencereden hemde ortadaki yekpare camdan iceri giriyor, bilmem anlatabildim mi?? bununla birlikte anafikir onemlidir herzaman. Bilmem anlatabildim mi??
şu an tam manasıyla anladım, kanatlı pencereler ve yekpare cam, tamamdır anladım şindi
Mascal, bazen alayina isyankarsin, bazende cok anlayislisin, senin en cok bu yanini seviyorum
”hatasız kul olmaz” felsefesini özümsemişsiniz,ne mutlu!
sadece onu degil, felsefenin ozunu ozumsemisim mascal
fevkalâde özümseyicisiniz bu durumdaharikulade bir duruş!
aynen, ozumseyislerimle seni ve hayta’yi bile ikna edebiliyorum, demek ki ozumsemenin faydasi cook
gayet tabii…
sayın pillibebekkuyuda( daha kısa bir ism bulamadınızmı kuzum) şiiriniz sizin ruh halinizi yansıtıyor ama sanki eksik olan birşeyler de yok değil,yani ben pek zevk alamadım.
”tefillin DİYOR Kİ, (12 Kasım 2009 19:18)şiiriniz sizin ruh halinizi yansıtıyor”Hangi şiir acaba ?
Hayta
demiş ya,sanki doğru demiş…Pbk,senin tam da “bir kötü diken özgürlüğüme engel olamaz” demek istediğini seziyorum,öyle varsayarsak herhangi bir akor bozukluğu mevcut evet…Ama yazının güzelliğini bozmuyor,arada kaynamayı becermiş çünkü…Önemli olan arada kaynayan teknik hatalar yapabilmek hem…Bu da bi meziyet..
o arada ”bir kötü diken” desem, cümle düşer, keskin etkiyi azaltırım..O hataları yapmasam, yazar olurdum..
Tefillin,bence eksikliğini hissettiğin şey şu:Böyle okurken duygusallık,romantiklik ve samimiyet bileşimi damarlarında tam dolanacak gibi oluyor derkenn,tvlerde gösterilen filmlerin en acıklı sahnelerinde araya giren sinir bozucu reklamlar gibi,bu yazının da arasına “şalımla boğmuştun hani” tarzında bir komedivarilik,havayı bozan bir iki cümle giriyor;bu cümlelerin ardındaki cümle sayısı da,bu hava değişimini toparlamaya yetmeyecek kadar kısa olunca da almak istediğin tat damağında kalıyor gibi birşey oluyor sankii…Di mi:D
Ama komedi olmayan hiçbirşeyi sevmem ki ben, okuru çizgisinden çıkarmak istemiyor, duygusallığı yarıda kesiyorum..Peki o zaman, Hafif org ta, kelimeleriyle, cümleyi keskinleştirebilen, istediği etkiyi yaratan, derinlikten yüzeye düzeyden derinliğe bir çırpıda geçebilen bir yazar gösterin, örnek alayım..
Fitil.
Düzgün cümle kuruyor, iyi konu seçiyor, cümlelerde beni etkileyen vuruculuk yok..Sıradan geçiş yapıp, gereksiz detayları çok uzatıyor, okuyucuda hiçbirşey bırakmıyor..
‘Hatırlar mısın sevgilim…’ diye başlayan umut dolu cümlelerden sonra ‘hatırlama’ diye gelen tek kelimelik cümlecik, bana erkek taifesinin ne menem mahlukat olduğunu yeniden anımsattı.Hiç uğraşmayın, zaten hatırlayamazlar.Aman hatırlamasınlar zaten.Neyi hatırladılar ki.Unutuldum gittim.
Boşver Kuduzcum, anılara taparım, onlar varolmanın ve hayatın tadını çıkarmanın gerçek filmleridir, bellekte kurulan sinema salonları ücretsizdir..