Lars and the Real Girl‘ü izlerken ilk başlarda biraz sıkılıp izleyip izlememe arasında kararsız kalmıştım. Sonra birden konu öyle bir hâl aldı ki filmin sonunu getirmeden hayatta uyuyamam dedim, iyi ki de demişim.

Lars Lindstrom, oldukça çekingen, insanlarla ilişki kurmakta zorlanan biridir. Abisi ve yengesi Lars’ın bu durumuna üzülmekte, onu insanların arasına karışması için cesaretlendirmeye çalışmakta fakat pek başarılı olamamaktadırlar. Birgün Lars’ın onları kız arkadaşıyla tanıştırmak istemesiyle önce çok sevinir sonrasında da şok olurlar. Çünkü Lars’ın internette tanıştığını ve adının Bianca olduğunu söylediği kız arkadaşı, porno sitesinden sipariş edilmiş cansız bir mankendir. Ve Lars, onun canlı bir kadın olduğuna ciddi ciddi inanmakta ve öyle davranmaktadır. Geçirdikleri şoku henüz atlatamadan Lars’ı hemen doktora götüren abi Gus ve yenge Karen, doktorun sözleriyle bir kere daha ne yapacaklarını şaşırırlar zira doktor Lars’ın hastalığının ciddi olduğunu, terapi süresince Bianca’ya gerçek bir kadınmış gibi davranmaları gerektiğini söyler. Aile içinde belki tolere edilebilecek böyle bir durumu çevrelerine açıklamak ve onların iş birliğini sağlamak da böylece Gus ve Karen’a düşer elbette. Acaba kasaba halkı Lars’ın bu durumuna nasıl bir tepki verecektir?

Yönetmenliğini Craig Gillespie‘nin yaptığı Lars and the Real Girl‘de; Ryan Gosling, Emily Mortimer, Paul Schneider, Patricia Clarkson, Kelli Garner üzerlerine düşeni fazlasıyla yerine getiriyorlar. En iyi orijinal senaryo dalında Oscar adaylığı bulunan filmin başrol oyuncusu Ryan Gosling ise özellikle izlenmeye değer.