İspanya İç Savaşı‘nın başladığı 1936 yılının başlarında, İngiltere’nin Liverpool şehrinde yaşayan ve Britanya Komünist Partisi üyesi olan David, Cumhuriyetçilerin direnişine destek olmak için İspanya’ya gider. Ancak burada kendi partisinin de üyesi olduğu Stalin önderliğindeki Komintern’e üye İspanya Komünist Partisi’yle değil, anti-stalinist POUM (Birleşik Marksist İşçi Partisi)’la tanışır ve POUM’un açtığı cephelerde savaşmaya başlar.Bir süre sonra Stalin önderliğindeki SSCB, iç savaştaki milislere yardım göndermeyi redderek, herkesin Halk Cephesi liderliğindeki düzenli orduya katılmasını zorunlu kılar. Ancak POUM bunu kabul etmez. Silah ve erzak yardımı alamayan POUM’un güçsüzleşmesi David’i rahatsız eder. Silahların bakımsızlığı nedeniyle yaşadığı bir kazadan sonra POUM’u terk ederek düzenli orduya katılır.Ancak düzenli ordunun devrimci ruhtan uzak, bürokratik yapısı David’i hayal kırıklığına sürükler. Yeniden POUM’a katılır.Birçok cephede savaşan POUM Halk Cephesi hükümeti tarafından yasa dışı ilan edilir. Partinin liderleri işkencelerden geçirilip öldürülürken, David’in bulunduğu grup da tutuklanır. Sonuç ise Franco’nun 40 yıllık iktidarına yol açan faşizmin zaferidir.

Film, David’in 2000’li yıllarda hastalanarak ölmesiyle başlar. Ölümünün ardından torunu David’in mektuplarını ve topladığı gazete küpürlerini inceler. Bu mektup ve gazeteler üzerinden geçmiş olaylara bağlanılır.David’in, cephede tanıştığı Blanca’yla yaşadığı aşk da dahil, savaşan militanlar arası ilişkiler de filme samimiyet kazandırmış diyebiliriz.İşçilerin, göçmenlerin ve ötekilerin hayatlarını filmlerinin konusu yapan Ken Loach, bu sefer kendisinin de tarafı olduğu tarihsel bir ayrışmayı konu edinmiş. İspanya’da güçlenen devrimci harekete karşı Hitler ve Mussolini destekli faşist bir saldırı örgütleyen Franco’nun durdurulması için bütün ilerici halk seferber olur. Milis tarzı savaşla Franco’yu birçok cephede gerileten güçler açıkça SSCB’nin ihanetine uğramıştır. SSCB kontrolündeki KP ve Sosyalist Parti, Franco’yla savaşmayı bırakıp komünistlere ve anarşistlere saldırmıştır.

Filmin içindeki olgu ve olaylara, filmin genel olarak yaklaşımı göz önüne alındığında filmin Türkçeye çevirisi yanlıştır diyebiliriz. Çevirinin doğrusu “Toprak ve Özgürlük” olmalıdır. Çünkü filmde “ülke” kavramına herhangi bir vurgu yokken, toprağın kolektifleştirilmesi filmde devrimin bir önkoşulu olarak sunulur.