yerel,özel,kamu demeden tüm bankaların yöneticilerine üstün başarı belgesi verilmesi gerektiğini düşünüyorum… bir de üstüne herbirinin alınlarına okkalı birer aaaaferin öpücüğü kondurmalı…kredi kartı madurlarının sayılarının hızla artmasına , kart sahibi bankaların yaşanan olaylar sonucunda tüm saygınlıklarını kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya olmalarına rağmen , ne yapıp edip , hala kredi kartlarına müşteri bulmayı başarabiliyorlar ya… pes yani…
öylesine usta birer pazarlamacı haline dönüşmüşlerki , inanılmaz güzellikte ve orjinallikte , rengarenk , en kart düşmenı kişileri bile cezbediverecek kartlarla , biz saf ne yaptığını bilmez ahaliyi bir güzel kandırıp parmaklarında oynatmaya devam ediyorlar…
Ekranlaradan bangır bangır yaptıkları mide bulandırıcı reklemlarından gördüğümüz kadarıyla son numaraları da kartların kimliğimizi yansıtmasının gerekli olması… bak sen şu işe… o kadar eksik ve zayıf karakterliyiz ki , allı pullu kredi kartlarımız olmazsa şu iki günlük dünyada eriyip gideceğiz… dümdüz kart sahibi olursak bir tarafımız eksik kalacak… mazallah Allah çarpıverir , yerin dibine dibine gireriz…
yok çok flexible , aman fotoğrafınız eksik olmasın , yetmedi mi , bebeğinizin , köpeğinizin , en sonunda da sıktığımız imiğinizin fotoğraflarını koyalım… daha daha ne numaralar , ne takla attırmalar… bir de üstüne şu kadar kuruş para puan , chip puan , bonus lira… oooohhhh deymeyin keyiflerine,,, işte avuçlarındasınız , başladılar bile sizi hooop o kucaktan bu kucağa oynatmaya…bir de nereden ele geçirdiklerini anlayamadığımız telefon numaralarıyla , müşteri hizmetleri , teyp kayıtları yada sms mesajlarıyla gün boyu bizi sıkıntıdan sıkıntıya sokmaları yok mu… eskiden istemeden bile yollanan kartlarla avlanırken , Allahtan artık yasa ile bunun önüne geçmeyi başardılar bir nebze…
en son söyleyeceğimi en başta söyledim dostlar… bu yazı bütün banka yöneticilerinın başarılarını takdim yazısıdır… tüm ceoları ve müdürleri bir kez daha kutluyor , biz enayileri türlü türlü oyunlarla kandırmaya devam edebildikleri için helalinden alınlarından şapur şupur öpüyorum…
yorumlar
yeni evimize doğalgaz bağlayalım dedik yaklaşık 3.000 TL tutuyor, TV miz bozulduğu için almak istediğimiz yeni TV yaklaşık 1500 TL, ve bunun haricinde bir sürü ıvır zıvır hiçbirinin ücretini nakit ödemem mümkün değil kredi kartı kullanmadığım için taksitte yapmıyor hiçkimse..aslında enayi değiliz ama bizi kredi kartı kullanmaya mecbur bırakıyorlar.. sonra sırtımızdan geçinen o bankalar devlete kredi veriyor hasankeyfin yok edilmesi için..
Kredi kartı borçlarının 20 milyar lira civarında ifade edildiği bir ülkede yaşıyoruz. Yine şahıs ve şirketlerin bankalara borcu ise GSMH’nın yarısının üzerinde olduğu bir ekonomik tablo. Bu, bize ekonominin borçla döndüğünü açıkça gösteriyor. Bunun yanına, tüketim bilinci oluşmamış, tüketim üzerine kurulu bir sosyal yapı eklendiğinde; kredi kartlarının sosyal ve ekonomik hayat döngüsünde nasıl önemli bir rolü olduğunu anlayabiliriz.Peki kredi kartının bu derece önemli konuma getirilmesinin arkasında başka bir sebep yok mudur? Borç altına sokulan bir toplumun itaat altına alınması daha kolay olmaktadır. Böylece; iş hayatında, politik meselelerde, sosyal ilişkilerdeki bir takım olumsuzlukları, toplum daha kolay kabullenebilir. İlk başlarda bir prestij abidesi olarak sunulan bu araç, şimdi ise başka atraksiyonlar ile süslenerek toplumun her kesimine empoze edilmektedir. Sonrası ise; bağımlılaştırılmış, sömürülmeye açık bir toplum.http://www.kredikartiforum.com/visa/kredi-karti-kutuphanesi/124-kredi-karti-tarihcesi.html
bu ülke komünizm mantığından kurtulsa ne güzel olacak.banka sanki devletin. devletin para kuyusu var sanki.bankaların bir marketten, kasaptan, temizlik şirketinden ne farkı var güzel kardeşim.sayfalarca sözleşme imzalarken enayi miyiz.al işte yukarıda ahkamda yazmış brother. diyor ki nakitim yok ama 1500 tl televizyon alacam.mecburmuş. nasıl bir mecburiyet bu ya.bu enayi mecburiyeti değil bu aptallık mecburiyeti.nakitin yoksa hiç alma.zaten senin nakitin yoksa ve sen 1500 e tv alıyorsan 3 ay sonra kamyon dayanır kapına alırlar tv yi artık ne varsa evde. tv lik olacak kadar çıldırırsın.ne elmanın suçu varne elma ağacınınpazar buysaniye hep yüzeyi konuşuyoruz niye hep son damlayı niye hep ezberlediğimizi konuşuyoruz.niyeenayi diye tabir ediyoruz biziaptal demek varken kendimize.niyebence düşünmeyi havale etmek için.başkaları düşünsün.banka düşünsün. utansın.devlet düşünsün. kanunları değiştirsin.hep başkaları düşünsün.biz düşünmeyelim.biz aldığımız 1500 lik tv nin karşısına 3 ay kurulalım kurum kurum kurulalım televizyonum var diyeo zaman uyanığız.zil çalınca enayiyiz.ama en özünde aptalız.ya yazarın kredi borcu var sıkıntıda yazmış böylece içini dökmüş olmuşya da kendince hesap yapmış buralar enayi dolu bu konu herkesi ilgilendirir.of yine duygu sömürüsü yazısı. düşünmekten uzak. öğrenilmesi gereken bir cümle yok.
1500 tl’ye alınması şart olan yeni televizyon, kimliğimizi yansıtması şart olan kredi kartı… hepsi aynı kapıya çıkar. evet, enayi olmayalım, paramızı akıllıca harcayalım, iyi hoş da, hırsızın hiç mi suçu yok? sabah akşam elindeki bütün imkanlarla bize nasıl bir hayat yaşamamız gerektiğini pompalayıp dururken çok mu masum yani bu sistem?
sistem kimsistemi kim oluşturuyorbiz değil miyiz sisteminsanın kendi bağırsağını suçlaması gibi bir durum bubağırsak benim değil mi
Bu konuya, kişisele indirgeyerek bakmak ne kadar doğru olabilir? Önemli olan yazıda sunulan düşüncelrdir, yazarın durumu değil. Ayrıca yazıda hiçbir ajitasyon da yapılmadan, toplumu sarsan bir konu hakkında değerlendirilmeler sunuluyor. Böyle bir konu ilgi çekmediği zaman, insanların toplumsal duyarlılığının sorgulanması gerekir bence.İkinci olarak kapitalizm ve onun değer yargıları, sadece, sosyalizmi/komünizmi yüceltmek için eleştirilmez. Eğer ki kapitalist sistem bizim; ne yiyeceğimizi, ne yapacağımızı, ne izleyeceğimizi, ne zaman güleceğimizi, kiminle evleneceğimizi… belirliyorsa, yani bizlerin hayatı üzerinde bir hegemonyası varsa; doğal olarak eleştirmeye ve daha ideal bir düzen için sorgulamaya hakkımız vardır. Bunu komunizm propagandası olarak algılamamak gerekir.Bankaların marketten, kasaptan, temizlik şirketinden… birçok açıdan farkı var. Diğer ekonomi kurumlarından biri olmazsa kapitalizme birşey olmaz. Fakat ekonomik sistemden bankacılık kaldırılırsa, kapitalizm diye birşey kalmaz. Bir marketin, toplum üzerinde bağımlılık oluşturacak gücü yoktur, lakin bir bankanın elinde bu güç fazlasıyla vardır.Diğer bir nokta ise tüketim konusunda toplumun bilinç düzeyidir. ‘nakitin yoksa alma’ gibi bireyi hedef alan yargılar bu sorunu asla çözmez. Bunun yerine toplumun bütününü hedef alan düzenlemeler, uygulamalar gereklidir. Eğer; aylık gelirin bir kaç katı limiti olan kartlar veriliyorsa, sorgulanması gereken başka şeyler de vardır. Toplumu aptal yerine koymak yerine, birilerinin toplumu nasıl algıladığını sorgulamalıyız.
Visa’nın, Mastercard’ın, Amex’in giremediği, daha doğrusu, ülke yöneticilerinin sınırlarından içeri sokmadığı ülkeler de var dünyada. Buralara yolu düşen turistler dahi kredi kartlarını kullanamıyorlar. (ancak bankadan nakit avans çekebilirler) Bu ülkelerin Insanları neye ihtiyaçları varsa, dikkat edin ihtiyaç diyorum, (lüks değil) sadece onlar için para biriktirip satın alıyorlar, buna rağmen insanların yüzleri Türk insanından daha çok gülüyor. Türkiye’de herşeyin krediyle olduğunu duyunca şaşırıyorlar. Gözlemlediğim bir başka olgu; bu ülkelerde tamir sektörünün cok gelişmiş olduğu. Insanlar eski ya da bozuk eşyalarını atmayıp tamir ettirerek kullanıyorlar.Eskiden bizim ülkemiz de böyleydi. Bütün bu bozulmanin nedeni israf alışkanlığından kaynaklanıyor. Maalesef bizim insanımız mutluluğu israfla, (gereksiz harcamayla) bulacağına inandırılarak bu tuzağa düşürüldü.
”İkinci olarak kapitalizm ve onun değer yargıları, sadece, sosyalizmi/komünizmi yüceltmek için eleştirilmez. Eğer ki kapitalist sistem bizim; ne yiyeceğimizi, ne yapacağımızı, ne izleyeceğimizi, ne zaman güleceğimizi, kiminle evleneceğimizi… belirliyorsa, yani bizlerin hayatı üzerinde bir hegemonyası varsa”Peki diğer türlü kim belirleyecek?
İnsan kendi hesabını kendi yapmazsa, herşeyi düzene bırakırsa, özgür düşünmek mümkün olabilir mi..Lütfen daha akılcı çözüm önerileriyle gelin..
Kapitalizm topluma, örgütlü ve bilinçli olarak, nasıl daha fazla kâr edebilirse o şekilde yön vermeye çalışıyor, ve tabii başarılı da oluyor. Amacına ulaşmak için rüşvet, adam kayırma, bölgesel çatışmaları kışkırtma gibi sizin tek başınıza hiçbir şekilde karşısında duramayacağınız yöntemlere başvurmaktan çekinmez.Muazzam bir güçle üzerinize gelen kapitalizme karşı, “Siz de akıllı olun o zaman. Paranızı akıllıca harcayın.” vs. gibi önerilerle gelmek bizi hiçbir çözüme ulaştırmaz. Bunu sanki bireysel bir mücadele alanıymış gibi göstermek sadece kapitalizmin işine yarar.
Kollektif yöntem kafası çalışan insana haksızlık getirir..”Topluca bırakalım kredi kartlarını, kendi ekmeğimizi kendimiz yapalım diyorsanız o başka”..Toplum bilinci gelişirse düzen topluma uyum sağlar, bu bireysel düşünmeye engel olmaz..
Kredi kartını bir ayın sonunda tüm borcunu kapatabilen kullansın, zaten bunun içindir bu yöntem..Doğal yaşamak harika bir duygu, insanlar bu konuda tamamıyla bilinçlerini kaybetmış vaziyetteler, hatta bulacak durumda bile değiller..Heyyyy, kendinize gelinSloganım: Kredi kartlarını çöpe at, en fazla 3 ay zorluk çekeceksin, bu kendini kaybederek yaşayacağın bir ömürden daha iyi değil mi..
Kapitalizm, topluma, bilincini kaybedersen seni yerim, diyor, akıllı olursan aklına akıl katarım, diyor..
İnsan, tüketim konusunda, düşünce olarak gerçekten özgür mü ya da bir takım yollarla bilinç altına empoze edilen bir takım düşünceler doğrultusunda mı davranıyor? Televizyonda dönen sayısız reklamlar, gençliğe dayatılan moda kavramı, toplumun tüketim konusunda özgürce düşünmesini engelliyor. Şimdi tüketmesinler diyenler olabilir, ama soruna geniş açıdan da bakılırsa sadece ‘tüketmesinler’ demek hatalı olur.Hızlı değişen teknolojiler, ekonomiler, ilişkiler v.s. insan yaşamındaki bir takım metaları da değişim sürecine sokuyor. Bu bir gelişim olarak algılanıyor. Mesela 3G çıktıktan sonra bu özelliği taşıyan telefonlara olan ilgide görüldüğü gibi bir toplumsal odak oluşturuluyor. Bu öyle bir sunuluyor ki, artık mevcut koşullar içerisinde o bir ihtiyaç gibi görülüyor.
Bu söz saçma gibi gelebilir ilk başta ama biraz değerlendirme yapınca doğruluk payı olduğu görülecektir. İnsanın gün boyunca yaptığı davranışların ne kadarı kendi özgür düşüncesinin ürünüdür? Kendi iradesi ile yaptığı gibi görünen bazı şeyler bile gizli bir empozenin ya da zorlamanın sonucunda oluşabilir. Kredi kartı ile ‘öncelikli ihtiyaç olmayan bir eşya’ almak gibi. Eeğer ortada bir sorun oluşuyorsa, elbette böyle davranan insan da suçludur ama tek başına değil.
”HBOZTOPRAK DİYOR Kİ, (12 Ağustos 2010 10:29)Televizyonda dönen sayısız reklamlar, gençliğe dayatılan moda kavramı, toplumun tüketim konusunda özgürce düşünmesini engelliyor”Gençler bir cep telefonu alabilmek için 2 ay çalışmak zorunda kalsalar, bilinç değişir mesela..Anne baba kredi kartı kullanıp ellerine vermese..Bu tür yöntemler geliştirilse çok daha iyi olur..
İşte, sorun sadece bireyden kaynaklanmıyor ve çözüm de sadece bireye yapma, etme diyerek olmuyor. Toplumun algısal olarak değişmesi gerekir.
onu bunu bilmem ama 15-16 yaşlarında her gördüğünü isteyen daha kişiliği oturamamış genç insanları en son model spor arabalara vs vs özendirirsen o çocuk biraz büyüdüğünde ufak bir güç eline geçtiğinde tümünü istediği şeyi elde etmek için tüketir. kredi kartı da bir nevi güçtür, zamanında sahip olmak istediği ama olamadığı şeylerin hepsine sahip olabilmek için.
sevgili bele aynı banka sisteme telefonumu kaydetmeyip sonra da o kaydetmedikleri numaradan beni zırıl zırıl kampanya için arayan banka. söylemeden edemedim.
Bu ahkama fazlasıyla katılıyorum.
1- yazıda ajitasyon var. buyurun:
bu bir ajitasyondur. iyi*ki*de alnından demiş.2- toplumu sarsan bir konuda değerlendirmeler yapılmamış yazıda.sadece yazar bu konuda ne düşündüğünü yazmış.3- toplumu sarsan böylesi bir konuda yaklaşım böylesine ezberlenmiş bir yaklaşım olursayani kurban yani zavallı yaklaşımı olursatoplumu sarsan bu durum sarsmaya devam edecektir. bu toplumun savunma mekanizmasıyla ilgilidir.böylesine hassas ve rakamsal ve reel bir konuda duygusallığın yeri yoktur.biz enayiziz sabvunmasına zavallılığına gerek yoktur.3- sistemi:örneğin kapitalizmi veya sosyalizmi insanların üstünde düşünmek sepete girmek için yol açar. saçmadır.bu yolla kişilerin cinselliği bile sisteme dayandırılabilir. bu durum istatistiki manada kabul edilebilir belki ya duygusal manada?4- bir bankanın temizlik şirketi ve marketten ve kasaptan farkı yoktur.nasıl kasaptan et alıp para ödüyorsanbankadan para alınca para ödersin.evet özel düzenlemelere özel denetimlere tabidir.bağımlılık ve gereksinim farklı şeylerdir.banka bir market gibi gereksinimdir.bağımlılık konusu ise paranın varlığı ile ilgilidir banka ile ilişkilendirilmemeli.5-
evet biraz binbir gece masalı okumamızda fayda görüyorum.ne yiyeceğimize karar veren kiminle sevişeceğimize karar veren düzeni eleştirebilmeyi istemekmümkün müne zaman güleceğimize karar veren mekanizma kendisini eleştirmemize izin verir mişimdi gülebilir miyim.HADİ GİDELİM ALICE, HEIDI BİZİ İFTARA BEKLİYOR.
MESELELERE BİR TABANCA BİR DEMET ÇİÇEK BİR KUTU AĞRI KESİCİ KAYITSIZLIĞIYLA KATILABİLİR MİYİZ?ÖYLE YA,RUHSATLI VEYA RUHSATSIZ OLMAK TABANCAYI ASLA İLGİLENDİRMEZ.ASLOLAN ONU MADDİ VARLIĞIDIR,KİMİ DELİP GEÇTİĞİ, MERMİNİN MESELESİ DEĞİLDİR..NE ALA,İFTARA LEON’DA GELECEK MİR’İMGLOBAL İFTAR YAPACAZ..
Bu büyük punto modasına bi bakiim dedimfena durmuyomuş..
Sistem elbette insanların üzerindedir. Bugün kaç kişi yapmak istediği mesleği yapıyor, kaç kişi sevdiği ile evleniyor….?Birşeyleri sisteme bağlamak; ne bireyin iradesini yok saymaktır ne de Kader’i inkar etmektir. Ama bugün bir insan bile aç yatıyorsa bunun öncelikli sebebi kapitalist sistemdir. O kişiyi o konuma koyan bu mekanizmadır. İnsanoğlu bireysel olarak davranış ve düşüncelerinde özgürdür ama bu, toplumsal mekanizmanın belirlediği ekonomik ve kültürel çizgiler içerisindedir.
Benim kasdettiğim bağımlılık sisteme duyulandır. Sistemin, insanı, bireysel bir metaya dönüştürmesini kabullenme nedenidir. Bağımlılığın temel unsuru paradır, çünkü şu anda dünyadaki en büyük beşeri otorite ne devletler ne de ordulardır. En büyük beşeri otorite paradır. Her yerde, herşeyde o vardır. Ve dünyada onu yöneten, elinde tutan, işleten ve insanlar üzerinde daha fazla tahakküm elde etmek için kullanan bir ‘mekanizma’ da vardır.
İnsan sistemin beklentilerini karşılayabildiği sürece geçici mutluluklar ile ödüllendirilir. Ama insan bazen mekanizmanın beklentilerine cevap vermeyi reddebilir. İnsan sistemin kendinden ne algığını merak ettiği sürece sistem de sorgulanabilir. Eğer ki; sistem kişinin insanlığını alıyorsa, verdiği bütün hazlar, mutluluklar geçici birer avuntu olur sadece.Bu değerlendirme anarşizm olarak algılanmamalı, önce de söylediğim gibi kapitalizm sadece karşıt bir ideolojiyi yüceltmek için eleştirilmez.
YARATAN HER DAİM ÜSTTEDİR.SİSTEMİ İNSAN YARATTIYSA İNSANI ALLAH.BUNU DİNİ ANLAMDA SÖYLEMİYORUM. NASIL DİNİ MANADA KADERCİLİK VARSA SİZİN YAKLAŞIMINIZDA SİSTEMSEL KADERCİLİK…
BU AÇIKLAMA DA YERYÜZÜNDE VAR*** OLMUŞ ***OLAN*** OLACAK TÜM SİSTEMLERLE ALAKALI. KONUYA HAS DEĞİL. VE GAYET NORMAL.
DÜNYADAKİ EN BÜYÜK OTORİTE BİLGİDİR. PARA VEYA GÜÇ VE BENZERLERİ SONUÇLARIDIR. KAPİTALİZM VEYA DİĞER SİSTEMLER ŞU TARİHTE BİLGİNİN ESİRİDİR.SİSTEMLER NASIL OLUŞUR.YA BİR-ŞEY YAPARAKYA DA BİR*ŞEY YAPMAYARAK.ÖYLEYSEKİŞİLERİN BİLİNÇSİZLİĞİ APTALLIĞI BİLGİSİZLİĞİ AHLAKSIZLIĞI SÖZ KONUSUYSABU DEĞİL KAPİTALİZMDE ESKİ ÇAĞLARDA BİLE ÖRNEK BULABİLİR.
SABAHTAN BERİ BUNU ANLATMAYA ÇALIŞIYORUM.AMA BUNUN İÇİN GEREK KADERCİLİKTEN GEREK KURBAN AĞLAKLIĞINDAN SIYRILMAK GEREKİR.
ALGILANMASI MÜMKÜN MÜVE SON OLARAK EKLEMEM GEREKİRSE,SORUN KAPİTALİZM,BANKALAR,DEĞİLAHLAK YOKSUNLUĞUDUR.İRADE EKSİKLİĞİTASMA SEVERLİKTİR.SORUN KREDİ MESELESİDİR.TÜM İNSANLIK HATTA DOĞA BİLE KREDİ ÖRNEKLERİYLE BEZENMİŞ.DÜNYANIN VAROLDUĞU ZAMANLARA DEĞİN. İLİŞKİLERİMİZDE KREDİ, İNANÇLARIMIZDA KREDİ, GÜVENİMİZDE KREDİ, EKONOMİDE KREDİ,
ALGILANMASI MÜMKÜN MÜVE SON OLARAK EKLEMEM GEREKİRSE,SORUN KAPİTALİZM,BANKALAR,DEĞİLAHLAK YOKSUNLUĞUDUR.İRADE EKSİKLİĞİTASMA SEVERLİKTİR.AERC+1000
geçenlerde minibüste önüme oturan yaşlı adam haklı çıktı öyleyse. bu toplumu cep telefonu bozdu.
Sistem insanın üstünde demek ile kasdettiğim beşeri manadadır. Elbette İlahi olarak tek üstün varlık Allah-u Teala’dır. İnsanı da sistemi de yaratan O’dur.
Günümüz ekonomik yapısı içerisinde ne yazıkki bilgi, paranın tamamlayıcısı olarak görülüyor. Hoş birşey değil ama paranın gölgesinde kalmış durumda ne yazıkki. İçinde yaşadığımız dönemin toplumsallığı ‘bilgi toplumu’ olarak adlandırılıyor. Tıpkı, tarım ya da sanayi toplumu gibi ekonomik bir merkeze oturtulmuş ‘bilgi’ kavramı. Bilmek amaç değil, daha fazla para kazanmak için salt bir araçtır.
Günümüz insanların ahlaki ve zihinsel yapısının şekillenmesinde kapitalizm etkili olmuyor mu? Yaşanan ahlaksızlıklar ve cahilliklerin temel nedeni sistem yani kapitalizm değildir midir?Bence toplumun ahlaksal ve bilişsel durumu sistemden soyutlanamaz. Tamam bireyler suçludur ama bireyleri bu suça iten altyapı da sistemde mevcuttur.
:)ASLINDA SÖYLENECEK ÇOK ŞEY VARSEN SİSTEMİN KÜLTÜRÜNÜ TOPRAĞINA DAVET ETMİŞİN,GÜÇLÜ HAYVANLAR GİBİ DAVRANACAKSINÖĞRENECEKSİN HAYATTA KALMAYIKOYNUNA GİRENLE ÖĞRENECEKSİN YATMAYITEŞEKKÜR EDECEKSİN ÖNÜNE ARKANA KONULANLARA..DİŞLERİNİ BİLEYECEKSİN KEMİRMEK İÇİN..REÇETELİ REÇETESİZ NE VARSA TÜKETECEKSİNŞÜKREDECEKSİN KAPİTALİZMİN SANA VERDİĞİ BİREYSEL ÖZGÜRLÜĞE,BİLECEKSİN Kİ, ELİNDEN TUTAN YOK DÜNYANINFİYAKALI YARIŞ ATLARI GİBİ KOŞACAKSIN,DIRDIR ETME!21.YY İNSANLARI GİBİ NE YAŞIYORSA ONU YAŞAYACAKSIN..
yahu konuşuyoruz zemini yok.ben kim yaratırsa o üsttür diyorum dine bağlamıyorum işi.makina yaratırsın sen üstsün.sistem üretirsin sen üstsün.ben tüm insan insanlık diyorumsen insanları birey toplum diye ayırıyorsun.ve toplumu kim yarattı insan. insan üsttür. anlaşılması zor ama öyle.şimdi eleştirdiğim tek şey sonucu sisteme bağllamak. kapitale veya başka şeye.hep sistemler olacaktır. din bile sistem olabilir yer yer.en büyük sistem iki sistem vardır. (bireysel olarak)sinir sistemi ve ahlak sistemi.bakınız tarihimize.bu ulus bastırıcı ne sistemler gördü. bu toplumu insan insan birbirine yapıştıran neydi.ahlakı değil mi.konu fakirlik zenginlik para değil. kişinin kendi ayarından çıkması. kendi yarattığının katilin olması.ahlaksızlık yapacaksın. 12 taksitle tatile gideceksin. TEN RENGİ DONLA yatacaksın şezlonga. geleceğinden çalacaksın.sonra bilgi amaç değil. para bilginin üstünde.sonra altyapı vs.sadece banka mıkredi kartı mıkredi mi çek misistem geleceğimizden çalmamızı isteyebilir. sistem arabanızı çalmak isteyebilir. sistem ailenizi toplumunuzu bozmak isteyebilir. ödüllendirebilir. cezalandırabilir.herkes bir*şey isteyebilir.ya sen sen ne istiyorsun.insandan bir domuz gibi bahsetmek hoş mu. düşünemez. etkilenir. taciz edilir, sistemin mahkumudur, kilitlidir, çıkamazöyleyse insan, tartışmaya ne hacet.bunlar benim düşüncelerim.her*gün keyifle sistemler bozuyorum.her*gün keyifle sistemler kuruyorum.ödeyemeyeceğim hiç*bir bedele sulanmıyorum.
çevir sokaktan sor bakim endüstri-kapital ne demek bilen var mı ?Karma bir diktatörlük.Gemini kurtaracaksın arkadaş,gemini..Bu öle hergün ana haber seyretmekle,spk takip etmekle olmuyor işte.Önce sen “adam” olacaksın sonra etrafını adam edeceksin.yolu yok.kıçının üstünde bile oturamayan bir nesil yetişiyor.her işte bir hayr vardır de, daha hayırdır.Bak ben de hergün devrimler yapıyorum yıkıyorumolmadı yenisini 🙂
Çok ince bir nokta yakaladınız; insan/insanlıkEvet ben ‘insan’ kavramını kullanmadım, bunun yerine birey, toplum, kişi gibi kavramları kullandım. Bunun sebebi de kapitalizm içinde kişinin ne olarak algılandığı ile ilgilidir. Bugün kişi, bir ‘insan’ olarak mı algılanıyor yoksa bireysel bir meta olarak mı? Sanki varmışçasına insan ve insanlık gibi kavramlardan bahsetmek samimi olmayacaktır.Pragmatizm öyle bir sardı ki dünyayı; artık kişi ne kendisini insan olarak görüyor, ne de dışındakileri. Herşey birer nesne olarak görülüyor ve salt katma değeri ile değerlendiriliyor. İnsan ürettiğinin değil, ürettiği makinalar, binalar, arabalar… insanlığın katili oluyor ne yazık ki.Ahlaksal yozlaşma konusu ise, sistemin dayattığı değer yargılarından soyutlanarak ele alınabilir mi? İş dünyasında ya da sosyal ilişkilerde ‘ahlak’ ne kadar belirleyici oluyor ki. Bilmem kaç taksitle tatile giden birinin davranışı mı yoksa onu bu tuzağa düşüren bankacılık mevzuatı mı ahlaksal olarak irdelenmesi gerekir.
Buradaki ahkam fırtınasını kaçırmışım, süper..
mesele bireysel değil toplumsal bir meseledir üstelik sadece ülkemizle de sınırlı değildir. insanları intihara kadar götürmüş , literatüre “kredi kartı batağı” şeklinde bir kavramın girmesine neden olmuş bir meseleye bu kadar tepeden bakmak, kişiselleştirip saldırgan bir üslup kullanmak öncelikle bu insanların anısına saygısızlıktır.ifade ettiğim şey anlaşılmama yada yanlış anlaşılma olasılığı neredeyse bulunmayan birşeydi ama bir kez daha açıklayayım.”Ticaret” der Türk Dil Kurumu “Kazanç amacıyla yürütülen alım satım etkinliği”dir. benim karşı çıktığım şey etkinliğin kendisi değildir, hiçbir ilgisi olmadığı halde bu etkinliğe taraf olup alışverişten pay alan üçüncü şahıslardır sözkonusu olan. üstelik onların taraf olmadığı bir alışverişi gerçekleştirmek neredeyse imkansız. Evime TV alıp almamam, o TV nin karşısında çekirdek çitletip çitlememem yalnızca benim sorunumdur. konuyu buraya kadar indirgemek, tartışmayı bunun üzerinden yürütmek sorunun ciddiyetinin farkında olunmadığının göstergesidir.
Kredi kartı, doğum günü hediyesi değildir..İnsanların sevgilerini bile kredi gibi verdiği bu devirde, kredi kartı tabii ki kimsenin yanına kar kalmayacaktır..
vayyy söylem süperiore
Banka’nın yanına kar kalabilir aslında..
Katılıyorum, katipalizm, üretimi yozlaştırdığı gibi günden güne tüketimi de yozlaştırıyor. Bugün alınan bir ürün üzerinden rant elde eden 4-5 kesim oluyor. Bir çiftçinin 100 liraya ürettiği ürün piyasada 500 liraya satılıyor. Üreten, yani çiftçi kazanmıyor asla. Kazanan?
Ben artık avlanıyorum,Ne kart,ne ödeme,ne kredi,deniz ile iyi geçin umutlusun.toprağa bir şey dayatma mutlusun..