Korku filmleri… Tonla türü var korku filmlerinin, bilirsiniz. En ucuz fikirlerden biri -ki bu fikir, geçtigimiz yillarda çok revaçtaydi- bir katil olur, ancak her nedense sürekli yüzünü gizler, filmin sonunda açar yüzünü. Tabi filmin sonuna kadar tahmin yürütürüz biz de, güzellik yarismalarindaki birinciyi önceden tahmin etme misali. Ancak bu tip filmlerde, genelde hiç tahmin edemeyecegimiz birileri çikar karsimiza, biz de her seferinde “Aaaaa!” tepkisini vermekten alamayiz kendimizi. Günümüz Teen’lerinin Scream filmi ile tanistigi bu tarz filmlere, son zamanlarda ara verildi. Sanirim artik is yapmiyor.Türlerden bir digeri, yaratikli, canavarli (!) filmlerdir. Belki de insanlari korkutmanin en basit yoluydu bir zamanlar. Hayatlarinda görmedikleri ve göremeyecekleri bir ucubeyi filmde insanlara saldirirken görmek, korkutucu olabiliyor. Tonla film var bu tarz. Ancak son yillarda, bu tarz filmlere rastlamak pek mümkün olmuyor. Makalemin konusu, içerisinde yaratikimsi varliklarin geçtigi filmler. Screenshot’larin içerigi de, filmdeki yaratiklardan olusuyor. Ancak bazi filmlerin konusu, temelde bu yolla korkutmak olmasa da, içerisinde bu ögeyi içerdigi için eklemis olabilirim listeye. Sonra kavga çikmasin. Kendimce filmin konusundan da özetle bahsederim, eger konusunu net hatirliyorsam. Korku filmlerini de tartisalim bu vesileyle.Bram Stoker’s Dracula:
Bram Stoker’in Drakula’sinda, yönetmen Francis Ford Coppola, orjinal Drakula efsanesine geri dönüyor ve buradaki gotik modernizm’den muhtesem bir saheser yaratiyor. Filmde bastan çikarici Transilvanya prensini (Gary Oldman), uzun zaman önce kaybettigi güzel Mina (Winona Ryder) olarak yeniden hayata gelen aski Elisabeta’yi bulmak için Dogu Avrupa’dan 19. yy. Londra’sina yapacagi zorlu seyahatte izleyeceksiniz. (Filmin VCD kutusunda yazan konusundan bir bölümü aktardim).Evil Dead (Kötü Ruh)
5 kisi, tatil yapmak için bir dag evine gider. Ancak gittikleri bu evde, onlari bir sürpriz beklemektedir. Evde, eskiden kalan insanlar, bir ses kaydi birakmislardir ve bu kayitta, bir kisi, ormanin uyuyan büyüsünün nasil uyandirilacagini anlatmaktadir. Evde bulduklari bir kitaptaki sözler, tersten okununca, ormanin büyüsü, insanlara bulasmaktadir. Evde eskiden kalanlar, kitapta yazanlari tersten okumuslar ve bunlari kaydetmislerdir. Eve yeni gelen 5 gencimizden biri ise, bu bant kaydini dinler ve dinledigi zaman, artik hiçbir sey eskisi gibi olmayacaktir. Evde yasayanlardan salak olani, disaridan bir ses duyar ve gecenin o vaktinde, ormanda kimsecikler yokken disariya çikar ve o sesin nereden geldigini aramaya koyulur. Ve sonunda ormandaki agaçlar, bu kisiye tecavüz ederler. Böylece büyü, ilk kisiye bulasmistir. Böyle böyle sirayla evdeki herkese büyü bulasir. Igrençligin en yüksek seviyede oldugu, izlerken midenizin bulanmasi çok kolay olan bu film, zamaninda pek çok ülkede yasaklanmis, kimi ülkelerde pek çok sahnesi kirpilarak görücüye çikmistir. Filmin bazi karelerinin kesik olmasina ragmen bu kadar mide bulandiriciysa, kesilen karelerde neler var, merak etmeden kendimi alamiyorum. Filmin iki devam filmi çekildi. Ikinci filmi hala seyredemedim, ancak üçüncüsünde ilk iki filmde basina gelenlerden dolayi delirmis karakterimiz ASH’in ilk iki filmle dalga geçtigini görüyoruz. Bildigim kadariyla filmin yönetmeninin (Sam Raimi) en son filmi, The Gift.“It” (“O”)
Filmin kitabini da okudugum için, kitaptan da faydalanacagim konusunu yazarken. Bazi seyler havada kaliyor çünkü filmde. Bir kasabada, 28 yilda bir, bir dizi olay yasanmaktadir ve o yillarda, çocuklar bir bir ortadan kaybolmaktadir. Yüzyillardir süregelen bu olayin gerçeklestigi yillardan birini izliyoruz filmde. Yine kasabadaki çocuklar bir bir yok olmaktadir. Genelde palyaço seklinde, zaman zaman da insanlarin korktugu sekillerde görünen bir varlik, çocuklari öldürmektedir. Hayatta kalmayi basarabilen 6 çocugun yollari bir sekilde kesisir ve bunlar arkadas olurlar ve yaratiga karsi savas açarlar. Bir sürü olay olur ve savasi kazanirlar. Ya da öyle zannetmektedirler. Birbirlerine söz verirler, eger bir daha bu yaratik ortaya çikarsa, kim nerede olursa olsun, tekrar yaratigi öldürmek için geri geleceklerdir. 28 yil geçer, yaratik yine ortaya çikar. Kasabada, bu 6 kisiden kalan sadece 1 kisi vardir ve bu kisi, digerlerine ulasarak kasabaya çagirir. Sonra bu kisiler kasabaya gider ve yaratiga karsi savaslarini yinelerler. Biz de bunu izleriz.
Yillar önce Star’da oynamisti bu film. Çok korkmustum, hatirlarim. Simdi izledigimde o kadar da korkmuyorum. Güzel film ama. Mümkünse DivX’ini edinin, piyasadaki VCD’lerde filmden bazi kareler eksik sanirim.Pet Cemetary (Hayvan Mezarligi)
Stephen King’in romanlarindan filme uyarlananlar (uyarlanmamis olani var mi?) arasinda en begendigim film bu oldu. Izlerken sizi çok fazla geren bir film. Bu film, aslinda yaratiklarla korkutmak için yapilmis filmlerden degil. Ama ne bileyim, eklemek istedim buraya. Filmimizin konusu ise söyle. Bir mezarlik düsünün ki, oraya gömdügünüz her sey canlaniyor. Ancak canlandiklarinda, eskisi gibi olmuyor. Genelde oraya hayvanlar gömülüyormus.. Iste filmde, bu mezarliga gömülenler ve sonrasi ile ilgili birkaç olay var. Filmin konusundan çok ayrintili bahsetmek istemiyorum, lütfen bu filmi izleyin. Filmde bir kedi, mezarliga gömülüyor, sonra kedi canlandiginda üç buçuk atiyorsunuz. Alt tarafi bir kedi diyorsunuz, ama korkuyorsunuz. Peki o mezarliga bir insan gömülürse??.. Seviyorum ben bu filmi.Rose Red (Rose Red Konagi)
Filmleri alfabetik olarak dizmeme ragmen arka arkaya Stephen King’in romanindan uyarlanan filmler geldi tesadüfen. Neyse, konusunu yazayim filmin. Perili oldugu öne sürülen bir konagi incelemeye giden bir grup arastirmacinin hikayesi. Film 4 saat olmasina ragmen (TV için çekilen bir dizi olsa gerek), izleyenleri hiç sikmiyor. Mesela piyasada bulabileceginiz, 6 saatlik Mahser filmini (ki o da bir TV dizisi), izlerken çok sikiliyorsunuz. Çünkü çok çok basarisiz bir film. Ancak kitabini okuyanlardan kime sorsam, mükemmel oldugunu söylüyorlar. Bunun hatrina filmi alayim dedim, ama 6 saatimin bosa geçtigine üzülüyorum simdi. Rose Red filminde ise, sindire sindire anlatiliyor her sey. Pek çok olay oluyor. Fena bir film degil. 4 saatiniz varsa izleyin.Shining (Cinnet) (1997 yilinda çekilen)
Öncelikle bu filmi, Türkiye’de Cinnet adiyla, kitabini da Medyum adiyla piyasa sürenlere ne desem bilemiyorum. Neden Shining diye birakmadilar veya tam karsiligiyla çevirmediler, bunu anlamak çok zor. Diger yandan, bu filmi de yaratikla korkutma amacini gütmeyenler sinifina sokmam gerekecek. 1997 yilinda, TV için çekilen versiyonundan resim yerlestirdim. Ancak, bir de 1980 yilinda, Stanley Kubrick tarafindan çekilen versiyonu var ki, o bambaska bir film. Ikisinin de farkli tatlari var. 1980 yilinda çekilen film, biraz daha zorlasaydi, filmin kitabindan bagimsiz bir film olacakti. Ancak yine de, Kubrick, kitabi kendince yeniden yorumlamis filme aktarmis. Bence çok basarili olmus. 1980 yilinda çekilen filmi ilk izledigimde, resimdeki teyzenin çiktigi sahnede (resimdekinden daha farkli ve bu teyzenin çiktigi sahne ’80 yilindaki filmde çok çok etkileyici olmus) korktum çok, filmi durdurup odadan disari çiktim ve bir iki dakika evdekilerle muhabbet ettim. Sonra yeniden filme devam ettim. Çok etkilendiydim o sahneden. ’80 yapimi olan filmde, Jack Nicholson, mükemmel oyunculuguyla, yönetmen Kubrick ise Kubrick’ligi ile göz dolduruyor. ’97 yilinda çekilen filmde ise, kitapla birebir gidilmis ve ortaya 3 saatlik, çok iyi bir film çikmis bence. Iki filmi birbirinden ayirmam lazim, çünkü konulari gerçekten farkli. Aradaki farklar ve iki filmle ilgili yorumlari okumak için, eksi sözlügün ilgili bölümüne bakmanizi öneririm.Night of the Living Dead (Yasayan Ölüler) (1990)
Birdenbire, sebepsiz yere hortlayan ölülerin saçtigi dehset. 1968 yilinda çevrilen filmi temel alarak yeniden çekilen bir film.Return of the Living Dead (Yasayan Ölülerin Dönüsü)
1968 yilinda çekilen Night of the Living Dead filminin büyük ses getirmesi üzerine çekilen devam filmi. Biraz komik bir film, biraz da ürkütücü. Film, “bu filmde anlatilanlarin tümü gerçektir” sözüyle basliyor. Filmin konusu ise, ABD ordusunun, ölüleri canlandirabilecek bir kimyasal silah üretmesi ve bu sayede ölülerden bir ordu kurma düsüncesi üzerine kurulu. Kimyasallarin tasindigi variller, bir morgda saklaniyor. Bir aksilik oluyor ve varillerden birindeki gaz, havaya karisiyor, ve ne tesadüf yagmur yagiyor, tam mezarligin üzerine. Bu sebeple beyinden baska yemegi kabul etmeyen seçici ölülerimiz canlaniyor ve önüne geleni yemege basliyorlar. Filmde sürekli kiçi açilan bir ablamiz var, o sahneler çok güldürür beni. Buram buram 80 kokan film.—————————–Iste böyle arkadaslar. Aslinda eklemek istedigim birkaç film daha var, ama yoruldum artik. Korku filmlerinden hoslanan kaç kisi var bu sitede, bilmiyorum. Çocuklugumdan beri, bikmadan usanmadan korku filmi izlerim. Teknolojinin gelismesiyle, korku filmi arsivlemeye basladim 3 yil önce. Hala da devam ediyorum bu filmleri toplamaya. Gelecekte korku filmleri üzerine bir kitap çikarmayi veya sinema dergilerinde makaleler yazmayi düsünüyorum. Ama daha zaman var tabi buna 🙂 Korku filmleri tarihi üzerine yazilar okuyorum buldukça. Bu konuda bilgilenmeyi istiyorum.Iyi seyirler.
yorumlar
bu yazıyı dün yazmıştım aslında, ama dün yazıyı göndermek için hafif’e girdiğimde içerik ekleme kısmında makale kategorisinin olmadığını gördüm. Bugünü bekledim, bugün de içerik ekleme kısmında makale kategorisi olmayınca, öğle saatlerinde makaleyi bir htm dosyası olarak hazırladım ve hazırladığım htm dosyasını da mimledim. Şimdi internete girdiğimde, gördüm ki, içerik ekleme kısmında makale var. Ben de mimi silip, makale olarak ekledim yazıyı. Yazının mim halindeyken girilen iki ahkamı vardı. O ahkamlar da silinmiş oldu.. Ahkam girenler, yeniden ahkamlarını girerlerse sevinirim.
“hafif’i anlamak” amacli incelemelerim sonucunda bu tip yazilarin anasayfa yerine rehbere gitmesi ve uzerinde surekli degisiklik yapilabilmesi kolayligiyla sunulmasi fikrini cikarttim. 🙂 (zor olmadi)ana sayfadakonusu “ana amacımız web‘deki hayatlarımız üzerine okumaya değer şeyler üretmek, ve bunlar hakkında ileri geri konuşmak” olan yazilarin bulunmasi arzu edildigi kanatine vardim. Bu blog’un taniminada uyuyor.
birkaç film daha var gerçekten. mesela Elm Sokağı serisindeki Freddy bunlardan biri. İlk film muhteşemdi ama diğerleri bir tür komedi olarak sinema tarihinde yerini aldı. Genelde kan, ucube gösterilen filmlerden çok hiçbirşey göstermeyen filmlerden daha çok etkilenmişimdir. Mesela Se7en’ı izlerken (meğer film Kevin Spacey’in üzerine kuruluymuş) ya da Hitchcock’un Arka Pencere filmini izlerken gerildiğim kadar gerilmedim hiçbirinde.Chucky hariç.:)) Bi tek bu film hakkında birşey diyemiyorum. Niye bu kadar tırstığım hakkında hiçbir fikrim yok. Yani salak bir bebeği katil olarak gösteriyorlar. Ama ne bileyim korkuyorum izlerken, yalan söyleyemem.
Chucky’nin son filmi. Kendisiyle dalga geçen bir film o da. Filmdeki iki bebeğin seviştiği sahneyi, ara ara izler, gülerim 🙂 Ama filmin sonunda tırsmıştım ben. Bebeğin doğurma sahnesini iyi yapmışlar..Anlattım filmi şimdi, hiç sürprizi kalmadı. 🙂
çakinin gelini iyi filmdi, korku kategorisine alınabilir. Üstelik bebek modellemeleri harikaydı. Bende ayrı bir yeri vardır, tekrar tekrar izleyebilirim.
askeri okulda usturayı alıp da berberi doğradığı sahneyi hiç unutmam. amma korkmuştum ya.
müteveffik film eleştirmenimiz pink yine döktürmüş, bu durumda bana da mütecaviz pink eleştirmeni olmak düşüyor,..bir konu hakkında birkaç lakırdı edeceksen önce o konu hakkında birşeyler bilmek illaa ki lüzumludur. “dur kartonetleri aynen buraya yazayım” kalibresindeki yazılarda bile durum ne yazık ki budur. ama buna mütekabil sen “Night of the Living Dead”den bahsedip de, oldukça kıyak orijinali yerine plan plan kopyalanmış iğrenç bir yeni çevriminden konuya girersen okuyucu seni nasıl ciddiye alır ey pink?1968’de çekilen “Night of the Living Dead”in ses getirmesi üzerine çekilen devam filmi yorumunu bahşettiğin “Return of the Living Dead”in ise o filmle bir alakası yoktur, daha ürkütücü filan da değil, hepi topu komiktir. oysa ki o filmin ses getirmesi üzerine çekilen filmler “Dawn of the Dead” ve “Day of the Dead” hem ürkütücü, hem de esaslı bir solcu olan George A. Romero’nun bazen gizli, bazen alenen sergilediği politik tavrı ile oraya buraya giydirmesinden dolayı bir de manalıdır.böylece pink’in “ölü üçlemesi”nden kaldığını ifade ettikten sonra sonra birkaç noktaya daha değinelim. “klasik korku filmlerini mi zikretsem, modern korku filmlerini mi” şeklinde zuhur eden bir muallak içinde çırpınan yazar, Stephen King filan gibi mevzulara girerek kalibresini belirlemiş zaten. kimse de klasik korku filmi deyince Boris Karloff’lu “The Bride of Frankenstein”, Vincent Price’lı “The Fall of the House of Usher”, Bela Lugosi’li “White Zombie”, “Creature from the Black Lagoon” (ben de itiraf edeyim, kimliydi hatırlayamadı şimdi) ya da Max Schreck’li “Nosferatu” yorumu beklemiyordu yazardan sanırım zaten yaşı itibarıyle, ancak Kubrick’in Shining’i ile tv filmi olan 97 mamülü Shining’i kıyaslama gafleti fena halde çuvallamaktır takdir edersiniz ki.Evil Dead’in ikincisini izlemeden atip tutmak da görgüsüzlüktür. zira üçüncü film ne kadar maytapsa, ikincisi o kadar mühimdir. ilk filmi bile izlediğinden şüpheli olduğum yazar, Ash’in kendi eliyle kavga ettiği sahneyi görmemişse nasıl kendini korku filmi makalesi yazacak kadar kalifiye bulmaktadır diye düşünmek de bedbaht bir fikirdir, zira kendisi mevzubahis filmi “iğrenç” diye niteleyebilecek çapta bir eleştirmendir eni konu.korku filmi diyeceksek bahsi geçmesi gereken filmler elbette bunlar değildir. ancak bu yazıda o filmleri zikretmek de günah kabilinden sayılacağından hayırlı dahi olmuş diyebiliriz yazarımızın cühela halleri,.. yazarımıza mümkünse bundan sonra film eleştirmemesini, günümüzde film eleştirmenin ciddi bir iş olarak kabul edile geldiğini hatırlamasını, eleştirecekse de yaşına ve kapasitesine uygun teen slasherları kendine konu seçmesini temenni eder, konu hakkında dergi ve kitap çıkarma suretiyle yayın dünyasına duhul etme hayal baloncuğuna ise -ne kadar korku filmi sevsek de yumuşak kalpli insanlar olduğumuzdan- dokunmamayı yeğleriz, ama yine de bu fikrini bir kez daha tedkik etmesini de öneririz,.. hem ne de olsa kendisi usta bir hikaye yazarıdır, başka konularda da yazmak ismini eskitmek olacaktır,..saygılar,…
Korku filmlerinin kult versiyonlarindan olan bu filmin blog icinde gecmemesi beni gercekten sasirtti. 1973 yilinda cekilen orjinalinden sonra turk yapimi exorcisten bile korkmus bir insan olarak dusuncem; dini icerikli korku filmleri bu sektorde her zaman yer bulacaktir.
Pink-yazı güzel olmuş,helal!Ben de küçüklüğümden beri korku filmi tutkunuyumdur,yani altıma da etsem,uykum da kaçsa izlerim:)Ama bana çoğu zaman o öcülü böcülü filmler korkutucu gelmemiştir.Daha gizemli filmlerden hep daha çok tırsarım-ya da daha gerçeksi şeylerden…Mesela ”Öldüren Oyun”u(Long Time Dead) çok beğenmiştim-bi de tam yerinde sinemada elektirikler kesilmişti,belki bunun da etkisi wardır:)Filmde bir grup arkadaş eğlence olsun diye cin çağırıyorlar,sonrasını tahmin edebiliyosunuzdur.Gizli gerçekleri,görselliği,ses efekleri ve şaşırtıcı sonuyla-ki ben sonuna bayılmıştım çoğu kişinin tersine-güzel bi film…Mesela Pink Scream’dan bahsetmiş,o filmler çok baydı artık ama izlemeyi sewenlere ”Ölümcül Bedel”i önerebilirim.Bu arada izlediğim en saçma korku filmi ”Katil Asansör” mü neydi-çok alem filmdi falla,bi asansöre canlı hücreler geçiyo bu da elalemi işi gücü yok,öldürüo;) tawsiye etmiorum bunu:)
Vic, içine baby 700 falan mı girdi? Tam da korku filmleri üzerine böylesine harikulade ve derinlemesine bir analiz okumuşken böyle exorcist tripleri yaptırtmayın ya adama, destur destur destur.
Yazarımıza teşekkür etmek istiyorum her ne kadar eksik yanlarının olduğu söylensede(pek bilgim olmadığı için ben katılıyorum yada katılmıyorum diyemicem) benim için oldukça bilgilendirici oldu. Yalnızca seyretmekle yetinen ve biri olarak korku filmleri ile ilgili yazıların ve tavsiyelerin devamını bekliyorum hem belki bende biraz bilgilenmiş olurum.
“Bu konuda bilgilenmeyi istiyorum.” demişsin. Doğru söylemişsin. Buna ihtiyacın var. Yolun uzun yani. VicVega ile aynı kanaatteyim.Omen‘den Phantasm‘dan Exorcist‘ten Hallowen‘den 13.Friday‘den bahsetmeden bu yazı olmamış gözüküyor malesef.
Sonra ne bilim John Carpenter var, The Fog var, var oğlu var yani.
Konu çok daha derin ve çok fazla metafor var. Örneğin sadece bir exorcist filminin incelenmesinde bile şeytanın neden bir kızın içine girdiği, bir ara pederi berteraf etmek için neden şuh tavırlarda bulunduğunu falan bilmek lazım.
arkadaşlar, ahkam kesmeden önce, makalenin konusunu lütfen iyi kavrayalım. ben genel olarak tüm korku filmlerinden bahsetmedim makalede. ben korku filmleri türlerinden sadece bir türü üzerine bir makale yazdım ve örnekler verdim. Makalenin amacı da, bu tür hakkında bilgi vermek değil, bu türe ait filmlerden screenshot’lar göstermektir. Bunu yazının en başında da belirttim.
“Makalemin konusu, içerisinde yaratıkımsı varlıkların geçtiği filmler.”
demişsin. Benim saydığım filimlerin hepsinde yaratıkımsılar var elbette (tabi senin bakış açınla).
Mesela ; Shining’eki kadını göstermişsin. 97 yılındakini izlemedim ama, eskisinde sadece bir sahnede ortaya çıkan ve aslında sadece bir hayal olan, üstelik arkasındaki metaforun, özgür bırakılmış kadın cinselliğinin ne kadar tiksindirici birşey olduğunu anlattığı şeyi nasıl yaratıkımsı olarak algıladığın gibi.
Ya da herneyse ya. Amacım kırıcı olmak değil. Bende beraber birşeyler paylaşalım istiyorum sadece. Eğer amacımız yaratıkımsı değil yaratık filimleri ise Godzilla ya da Alien’lardan konuşabiliriz.
rare horror films.
bence sen mr.bean sın
hahahaha
Bir çok korku filmi irkilme-rahatlama-irkilme-rahatlama şeklinde ilerler, hatta yeni nesil Scream, I Know What You Did Last Summer türü korku filmlerinde bir moda olarak bu işin boku çıkarılmıştır. Bence bu anlatım çok bayağı ve ucuz, ayrıca yapılması da gayet kolay gibi görünüyor, şöyle ki:Kamera kadının yüzüne yavaş yavaş yaklaşsın, kadın endişeli bi tavır takınsın, müzik gerilsin, kadının yüzü tüm ekrana kaplasın, sonra BÖCÜK, yani kuvvetli bi ses efekti eşliğinde kadının hemen arkasında beliren adamımız, birden ve tüm ekranı kaplayacak şekilde. Ya da durun şu daha güzel, bi ölü var, tipler bunu görsün, bi süre bakıp yanından geçip gitsinler, -ama en sondaki kadın biraz işkillendi mi ne, bi iki saniye daha bakmaya devam etti gitmeden-, sonra kamera ölüye yaklaşsın, müzik gerilsin ve BÖCÜK, yani ölü kuvvetli bi ses efektiyle birlikte gözlerini açar, buyur..İşte The Shining’de bu ucuz numaraların hiçbiri yoktu, onun yerine şöyle bişey yapılmıştı, filmin her anı normal korku filmlerinde korkunun patladığı irkilme sahneleri kadar gergindi, diğer bir ifadeyle, filmin her anında gerginlik tavizsiz bir şekilde en üst noktada tutulabilmişti; bence bu çok çok zor bir iş, ama gayet güzel başarılmış..
Odum patlar! Yaratikli olanlara, hele hele hayaletli olanlar rahatsiz eder. Ilkokulda gunduz vakti evil ded izlemisti arkadaslar ben sadece seslerden ve parca parca goruntulerden bile feci tirmistim. Sonra korku filmleri ile gerilim filmleri arasindaki farki cozdum buyuyunce.The shining bu konuda benim icin bi donum noktasi oldu. Her karesi ile oyle gerildim ki, bitince hisettigim rahatlik unutulmaz bir an olmustu. Hele o baltayla karisina saldirip, banyonun parcalanmis kapisinin araligindan kafayi sokup “Honey’ I am Home” deyisi kadar korkunc bisi olamaz ve cinnetin hakikaten nasil bisi oldugunu apacik veriyor film.Buna benzer bir tadi sasilacak derecede basarili buldugum mothman prophecies, (richard gere oynuyordu) filminde yasadim. Cok ama cok iyidi. Koltuga cakilmistim.Basarili bir korku veya gerilim filmi adama filmi sonuna kadar gozu acik izlettiren filmdir derim. Gozumu kapayacaksam odum patlayacaksa eh yani… bozuk bir yemek gibi. Sonuna kadar yemezsin bile bile di mi kardes?
konuyu böyle geniş tutunca her filmden bahsetmek zor tabii. yoksa tuğla kalınlığında bir kitap olur herhalde.ancak the shining gerçekten müthiştir diyorum. the fog ise (benim hayatımı kaydıran bir filmdir ve edgar allan poe hayranlığımın sebebidir.)
birtane izlemiştim sisle birlikte eski gemicilerin ruhları geliyordu ve öldürüyordu herkesi. bu stephan king indi sanırım… şayet o ise ben hiç beğenmemiştim. belkide kötü görüntü kalitesi yüzündendir.merak ettimşimdi yaw 🙂
onu diyorum, çevrildiği yıla göre gayet tırsıtıcı idi ki yalnış hatırlamıyorsam ilkokuldaydım seyrettiğimde. s. king uyarlaması mıdır bilemiyorum; benim poe’dan kastım girişidir filmin:all that see or seemis dream within a dreamdiyordu. çok etkilemişti beni o çocuk kafasıyla; daha sonra poe şiiri olduğunu falan öğrenmiştim falan.
bilgilendirdiniz merakımı giderdiniz :)ben daha 2 ay önce seyrettiğim için verdiğim paraya acımıştım wala 🙂 ama doğru zamanıyla değerlendirmek lazım.poe yu ise bana sevdiren tamil serserisi ve morg sokağı cinayeti dir 🙂
tamil ayh poe dediniz de hızımı alamadım : buradan bahsi geçen hikayeyi; buradan da the mystery of marie roget ve buradan da poe’ya ait ne varsa okuyabilirsiniz diyorlar.tamil mi? o ağustosta gideceği yerde tabelaları, tan gazetesini falan okur herhalde:) nıhahaha…
benim için çok daha rahat olacak sanırım :Dbu arada uzun zamandır elimdeki kitapları pdf e çevirmek istiyorum ama o şevki bulamadım kendimde.bi kaç kişi daha olsa hep beraber gaza gelsek dökümanları aktarsak böyle sanal ortama süper olur.not: bak söylemedi deme pagan o tamileşei ya tuzla/gölcük/bursa yada istanbul içinde bi yerde olucak. demedi deme 🙂
alakadar, güzel bir linkha bi de bugün 28 days later’ı izledim ve ciddi anlamda korktum. hastalıklı insanların canavar gibi birbirlerine saldırmaları beni ürküttü.
Esasen ben de pek kıymetli validem sayesinde bu makale üzerine ihtisas yapabilecek kadar çok korku filmi izlemişimdir.Yazıda geçen bütün filmleri izledim.Biraz ahkam keseyim velhasıl :)Bram Stoker’s Dracula bence kesinlikle korku filmi değil, o bir aşk filmi. Evil Dead;o filmi değerlendirirken içinde “iğrenç” kelimesi kullanan bir kişi, korku filmi izleyicilerine hakaret etmiş olur!Hele ilk film beni gerim gerim germiş, aylarca uykusuz bırakmış, 100 defa izlesem aynı etkiyi gösterecek kadar korkunç bir filmdir ki, bu korku filmi klasiğine laf edecek kimse alnı karışlanası bir kimsedir!Pet Cemetery; iyi filmdir, hatta bence Stephan King’in sinemeya uyarlanmış en iyi filmidir. Ve bence o kedi, adamdan çok daha korkunçtur! Rose Red; daha yeni izledim, itiraf ediyorum çok sıkıldım. Hiç beğenmedim, perili evler beni pek korkutamıyor.Shining; vcd’den Kubrick versiyonunu izlemiştim, itiraf ediyorum, bundan da korkmamıştım. Biraz gerilmiştim. Gerilim filmiyle korku filmini ayıralım arkadaşlar, ayıralım lütfen! Gelelim bilimum zombi filmlerine. Küçükken korkardım, evet. Ama şimdi onlar da bana korkunç gelmiyor. Son zamanlarda tırım tırım korku filmi aranıyorum, şööle adam gibi korkabilmek için. Ama yok!!! Hele son çıkanlar, o Catherine-Zeta Jones’un oynadığı Tha Haunting mesela, artık gülünç gelmeye başladı bana.Yalnız en son The Ring’i izlemiş ve evet itiraf ediyorum Samantha mıydı neydi o hatunun yüzünü tam 1 ay boyunca kabuslarımda görüp uykusuz kalmıştım 🙂 Gerçi o da Japon filmiymiş. Yine de korktum. Zaten filmin sonuna kadar insanların ne görüp de öyle yemyeşil olduklarını merak ettim, sonra gördüklerimden sonra, eh ben de yemyeşil olur muşum diye düşündüm. KOrkunçtu bence yani. Geçenlerde de korku.com adlı filmi izledim. Olmamış… Artık korku filmi çekilemiyor arkadaşlar. Eskileri de seyretmekle eskittik. Ara ara Evil Dead izleyip korkmaktan başka yol yok sanırsam ;p
finten,sanırım ‘Korkunoktacom'(Feardotcom) da Halka gibiymiş.Sanırım diyorum çünkü çok az bi bölümünü izleyebilmiştim ben de bi bakıcam.Bu arada Öldüren Oyun şu an Digiturk’te war-şiddetle tawsiye ediyorum-ben o filmden sonra banyo we tuwalet olaylarında çok zorlanmıştım:)) zaten sessizdir o mekanlar bilirsiniz:b
İyi niyetle yazılmış ama, çok yetersiz bir yazı. Saydıkların arasında Evil Dead, Shining (Kubrick) ve Night of the Living Dead dışında kayde değer bir film göremiyorum. Korku filmlerini seviyorsan, su gibi bilmen gereken olmazsa olmaz yönetmenler vardır. Öyle Nosferatu’yu izle, ah neydi o B&W filmler demeyeceğim, ama türün gerçek bir takipçisi olarak bu yönetmenleri mutlaka bilmelisin: Dario Argento, Tobe Hooper, George Romero, Mario Bava, John Carpenter, David Cronenberg (ilk filmleri), Wes Craven (bazı filmleri). İllaki Stephen King izleyeceğim diyorsan Salem’s Lot’ı tavsiye ederim, oyunculuk açısından.Top 10 (bence):1) Suspiria (Argento)2) Texas Chainsaw Massacre (Hooper)3) Halloween (Carpenter)4) Last House on the Left (Craven)5) Dawn of the Dead (Romero)6) Rosemary’s Baby (Polanski)7) Evil Dead (Raimi)8) Shivers (Cronenberg)9) The Beyond (Bava)10)Prince of Darkness (Carpenter)
muziklerini keith emmerson yapmıştı.. ELP (emmerson lake and palmer) filmi beğenememiştim ama müzikleri mükemmeldi…
Inferno’nun müziğini yaptı. Suspiria’nın (mükemmel) müziğini yapanlar Dario Argento ve the Goblins. Filmleri karıştırdın sanırım. Inferno’yu ben de pek beğenmem.
özür diliom herkeslerden yannış bilgilendiriyodum ama düzelttinahkamını okuyunca farkettim ancao halde islemedim ben suspria yı inferno kötüydü :)ama müzikler nefisti genede
bana göre korku filmi değil. bu ilk ona neredeyse imzamı atarım bu film haricinde. kült olmuş bir gore film devamı da çekilmişti yanılmıyorsam ama kesinlikle korku değil diyorum.
en ürküten filmlerden biridir. Yani ona korku filmi demezsem neye diyebilirim bilemiyorum. Bu arada TCM’da aslında pek kanlı sahne yoktur, varmış izlenimi verse de. Çoğu psikolojik korkudur.
berbattı hiç tavsiye etmiyorum hem de Dennis Hopper oynadığı halde. Para insana neler yaptırıyor.
yakın zamanda gösterilen şeytan tohumu ve darkness filmleri.Filmlerin sonu yok, o kadar izleyip öylece kalıyorsun, zaten kurgu ve çekim teknikleri benzerlik gösteriyor, benzerlerinden farklı, gerilim düzeyi yüksek filmler. 28 days later ı ise hiç tavsiye etmem, düşünceme göre gereksiz, anlamsız, saçma ve bütünlükten uzak bir film.
BİR KORKUSEVER OLARAK PINKFLOYD ARKADAŞIMA TEŞEKKÜR ETMEK İSTİYORUM.BU KONUYA DEĞİNDİĞİNDEN DOLAYI.KORKU FİLMLERİ DENDİĞİNDE BENİM İLK AKLIMA GELEN 80 LERİN VİDEO DÖNEMİ OLUYOR.BURADA O DÖNEMİN KÜLT OLMUŞ FİLMLERİNE DEĞİNMEK İSTİYORUM.BİR KERE TEEN-SLASHER TÜRÜNÜN BAŞLANGICI OLARAK KABUL EDİLEN TEXAS CHAINSAW MASSACRE(TEKSAS ELEKTRİKLİ TESTERE KATLİAMI)FİLMİNDEN HİÇ BİR ARKADAŞ BAHSETMEMİŞ.BU FİLM SİNEMA TARİHİNİN EN ÖNEMLİ KORKU FİLMLERİNDEN BİRİDİR.O DÖNEMİN HEMEN HEMEN TÜM FİLMLERİ ŞU AN KÜLT OLMUŞ DURUMDA..13.CUMA,ELM SOKAĞI KABUSU,HALLOWEEN,EXORSIST,EVIL DEAD,TEKSAS KASABI,SAPIK DEVAM FİLMLERİ,HELLRAISER,YAŞAYAN ÖLÜLER VB.90 LARDAKİ SCREAMDEN SONRAKİ ÇILGIN TEEN-SLASHER TÜRÜ İSE ARTIK İNSANLARI SIKMAYA BAŞLADI.SCREAM TAMAM AMA DAHA SONRA ÇOK SUYU ÇIKTI BU TÜRÜN..BU YÜZDEN KORKU FİLMLERİNDE YENİ BİR ÇIĞIR ACACAK FİLM LAZIM..BU ARADA KORKU FİLMLERİ HAYRANLIĞIM O KADAR İLERİYE GİTTİKİ BİR SİTE AÇMAYA KARAR VERDİM.WWW.MYHOBİ.COM ADRESİNDEN BANA ULAŞABİLİRSİNİZ.EĞER KORKU FİLMİ VE KARAKTERLERİNİ SEVİYORSANIZ MUTLAKA ZİYARET ETMENİZİ ÖNERİRİM…UNUTMAYIN http://WWW.MYHOBİ.COM..BU SİTEDE BİRDE ANKET YAPIYORUM.EN İYİ KORKU FİLMİ HANGİSİDİR.HALLOWEEN LİNKİNE TIKLAYARAK SAYFANIN EN ALTINDAKİ ANKETE KATILABİLİRSİNİZ..ŞİMDİDEN TEŞEKKÜRLER..
Sayın korkuseverlerbu korkuyla ciddi olarak ilgilenen bir site açılmış.. Gayet güzel ve gelişen bir site.. Ayrıca korku sohbeti yapmak icin en uygun yer gibi.. Ben de baska forumlarda duydum size yaziyim dedim.. Buyrun size..
Sayın korkuseverlerbu korkuyla ciddi olarak ilgilenen bir site açılmış.. Gayet güzel ve gelişen bir site.. Ayrıca korku sohbeti yapmak icin en uygun yer gibi.. Ben de baska forumlarda duydum size yaziyim dedim.. Buyrun size.
linki verememişim:)buyrun size site o zaman: http://www.korku.orgFilmleri tartışmaya orada devam edelim:)
insanlarin hassas olduklari,rahatsiz olabilecekleri uc noktalarin secilerek ozenle i$lendigi gelmi$ gecmi$ en onemli filmdir ki uzerinde pek durulmamasi beni de $a$irtmi$tir.dinsel temalarin yani sira korku filmlerinin olmazsa olmazi ;masum yaratiklar olarak cocuklarin kullanilmasi da filmin vuruculugunu tamamlami$tir.cinsellik temasinin da yer yer kullanilmasi ve bunun kucuk bir kiz uzerinden anlatilmasina da dikkat cekmek istiyorum.ve cekiyorum.kaldi ki bir korku filminin ya da herhangi bir filmin muzigi filme anlam katan en onemli ayrintidir.excorcistin bu konudaki ba$arisinı vurgular , seyretmeyenlere (ki seyretmeyen cok az insan vardir ama olsun) $iddetle tavsiye ediyorum.ben korktum.siz de korkun.