“Kedinin fareye üstünlüğü, delik başında ki sabrından” demiş Mazhar Candan. Kendi sabrımı kim bilir kaç delik başından denedim, kaç kez “biraz daha mı bekleseydim?” diye bırakarak bitirdim beklemeyi sonra. Delikten çıkacaklardan korktum kimi zaman, kimi zaman beklediğim deliğin ağzını hiçbir şey çıkmasın artık diye kendim tıkadım.
Kedinin fareye üstünlüğü, delik başında ki sabrından” demiş Mazhar Candan. Kendi sabrımı kim bilir kaç delik başından denedim, kaç kez “biraz daha mı bekleseydim?” diye bırakarak bitirdim beklemeyi sonra. Delikten çıkacaklardan korktum kimi zaman, kimi zaman beklediğim deliğin ağzını hiçbir şey çıkmasın artık diye kendim tıkadım. Dimdik ayakta durduğumu sanıyordu herkes, oysa ben bekliyordum ve çok korkuyordum beklerken. Dünyanın gideceği yerden, insanların acılarının daha çok artacağından, bir daha aşk olmayacağından, yeni Hitler’lerden, Dostoyevski’nin bir daha öleceğinden, Bach’ın hiç yaşamamış olmasından, çocukların açlıktan ölmesinin sonu gelmeyeceğinden, masum, günahsız insanların dünyevi çıkarlar uğruna yaşamlarının ellerinden alınmasından korkuyordum. Korkularımı paylaştıkça insan olduğumu anlıyor, bir daha korkmamaktan korkuyordum. Korkarım başıma geldi korktuğum, korkarım kimse de artık korkacak hiçbir şey kalmadı…..
Korkarım korkacak hiç bir şey kalmadı. Hep yelkovan tur bindirdi akrebe. Huzursuz olacak bir şey yok Zeus, şimdiki tanrılar da kimin eli kimin cebinde.
Korkarım korkacak hiç bir şey kalmadı. Döndüğümüz her eksen
çember… yazlar sıcak ve kurak, kışlar ılık ve yağışlı değiliz artık, bir aptal martıda kaldı şiirlerimiz, bir de kötürüm düşlerimizde. Bir kıytırık konağın sandıklarda çürümüş dantelleri, umutla kalmayıp habis olmuş fikirleri ve dünden varolamamış kuytuyuz. Neyi merak ettiysek affola……
Korkarım korkacak hiç bir şey kalmadı. Kaçışın en hızlı olanıyız, belki 100 metre engelli bir sağduyu belki de serbest önyargılarız. Kırsal alanlardan kente göç, ne oralıyız ne buralı. Bal yanaklıyız, gül dudaklı ve fakat gözümüz okunaklı değil, yine de her söylemimiz dokunaklı… Aynalar kime niyet kime kısmet diyor aksimize. Bir yaşlı kadınlar konken seansında “20 yaşında çük” muhabbeti kadarız, bir pot bize sürülüyor ve rest geçmişimize…
Korkarım korkacak hiç bir şey kalmadı. Gece tarifesi taksileriz öğlen on ikide.. tebeşirsiz bilardo ıstakalarıyız, rakıya pastörize mezeyiz.Pezevenksiz “dönme” yiz, dönsekte kalır mıyız? Kul hakkı kur hakkında, faizde dolar bazında, başkasının karnına harakiriyiz…
Korkarım korkacak hiç bir şey kalmadı. Artık artığız bölme işlemlerinde. Çarpım tablosu çarpık, küspe kıvamında buğday tarlalarıyız……..
yorumlar
Eğer gerçekten giderse…
Bu yüzden, en umutsuz anlarımızda da dahi ve hatta bazen “gerçek olmasa” bile; sadece insan olduğumuz için; insan kalabilmek için…
Aşık olamıyorsak bile…
Onu bırakmamalıyız…
Her an aşık olabileceğimiz bir dünya dışındaki her yer, olsa olsa cehennem olacaktır…
bir yandan bütün hissiyatını bize açıp, bir yandan da verdigin linklerle bunu sabote etme şeklini çok begendim,.. sanırım bunaldın çok, ama aslında pırıl pırıl olsun istiyorsun herşey,.. o demek bu,..
Buğday link’inizden çok etkilendim,bilgilendim,gurur duydum.”
Madde 10 – Sert, yumuşak ve mikset buğdayların üç numaralı derecelerinde
bulunabilecek azami çavdar yüzdesinin biri ve yemlik buğdaylarda beşi arpa ola-
bilir.”Beni en çok bu madde 10 etkiledi…
etkiler tabii ben de en çok o maddeyi severim o madde budur çünkü…
ya mazhar candan ın -günceler- adlı kitabımı gene birine kaptırmış bulunuyorum. ve kitaplığımda yok artık. kitapçılarda da bulamadım. olurda kitapla karşılaşan olursa hayrına alıp bana yollasın lütfen.
kitabın tam ismi : günce’den eksiltmeler olcekti.
korkarım korkacak hiç bişet kalmadı..mazhar candan ı seviyorum..