İnsanın binlerce yıllık tarihsel serüveninde onu asla yalnız bırakmamış, istediği zaman, kısmen de olsa istediği karaktere bürünmesine yardımcı olmuş, hem kendisini iyi hissetmesinde hem de başkalarını etkileyebilmesinde en büyük destekçisi olmuştur parfüm. Önceleri sadece doğa ananın kucağından toplanan çiçeklerden, yosunlardan, ağaç kök ve dallarından, yapraklardan ve bazı hayvanların salgıladıkları bir takım hoş kokulu maddelerden elde elde edilirdi. Daha sonraları, bu doğal maddelere laboratuvarlarda üretilen yapay maddelerinde eklenmesi ile yüzlerce farklı kılıkta karşımıza çıkan parfüm, elbette temel gereksinimizlerden değil. Buna rağmen, yine de vazgeçemediklerimizden. Parfümün çok uzun zamandır hep yanı başımızda olmasının en güçlü nedeni, insanın kendi vücuduna ait olan kokusunu daha hoş olduğunu düşündüğü başka kokularla maskelemek istemesi.Vücut kokusu, apokrin bezlerde oluşan teri bakterilerin parçalamasıyla oluşur. Ter ilk anda kokusuz olmsına rağmen vücuttaki teri parçalayarak kişisel vücut kokusunu oluştururlar. İnsanın vücut kokusunun iletişimsel özelliği artık herkes tarafından kabul edilen ve türlü yorumlara neden olan bir gerçek. İnsanda vücut kokusuna neden olan iki tip bakteri tanımlanır. Bunlardan daha zayıf ve ekşimtırak bir kokuya neden olanı genellikle kadınlarda, erkek cinsiyet hormonu testosteronda yerleşmiş olan, daha güçlü, daha acı ve buruk bir kokuya neden olanı da erkeklerde bulunur. Vücuttaki apokrin bezlerinin ergenlik çağlarından itiraben erkin hale geçmesi koku salgısının ve dolayısıyla bu kokuyu algılayan duyuların fizyo-seksüel bir rolü olduğunu gösterir. Aşkın anatomisini yapan tıp doktorları belki de bundan yola çıkarak aşık olan insanların birbirlerinin kokularından etkilenebildiklerini söylüyorlar. İnsanın kendi vücutundaki kokusundan sıyrılıp başka kokulara bürünmesine yardımcı olan parfüm,çok
eski çağlardan beri gündelik hayatımızda yer almıştır.
yorumlar
Kokunun en eski adının parfüm olmadığına eminim nedense. Kapuska’ya kökenini wikipedia’da geçmişini sorsaydın daha zengin bir yazı olurdu.Zaten absürd başlık kendi içinde en eski adı parfüm peh. Ne ara icad, oldu ne ara ismi parfüm oldu. Yazıya yakışan başlık “Kokunun En Eski Kaynağı:Terbezleri”.
ter koku yapmaz…ter, kokusuzdur…ter; bakteri ile buluştuğunda koku ortay çıkar…Örnekse, koltuk altınız bakteri dolu ise, terlediğiniz an kokarsınız…
Yazıyı okumadan yorum yapma alışkanlığım yok zaten. Aynı bilgi yazıdada paylaşılmış. Yazının başlığı için verdiğim öneride kişisel hatam geri çekiyorum.
ille de sade ten kokusu ve o kokuyla kendinden geçip uykuya dalmak….
o dediğin ne kelebeklerözgürdür? hiç haberim yok öyle bir durumdan…
parfüm ile yıkanmamış, alışık olduğun, sevgili veya eşin kendi halis munis kokusu yane…
aaa? ne ki o?
iyimisin makaleci ???
postane bölümünü kullanmak suretiyle izah ettim 🙂 umarım anlaşılmıştır….
kitabı kadar güzel olan ender filmlerden biri
evet! ben bu filmi izlediğimde dehşete düşmüştüm…yok böyle bir hırs yani, tabii; salt hırs değil, normal olmayan bir durum var kokuya, insan kokusuna ulaşmaya takıntı var, acayip bir filmdi!
kesinlikle mak.. bir noktada insanlığını yitirmiş birinin, güzel kokmak için kullanılacak bir malın değil, salt insan kokusunun peşinde olması..
ah şu postahane de olmasa :))
🙂 aynen öyle!
bazen düşünüyorum da makaleci, hafif yönetimi bizim postahaneleri okudukça ne eğleniyodur değilmi :)kim, kimle, nerede, ne zaman, nasıl,ne yapıyor hepsinin cevabı onlarda. bir gün çıkıp bildikleri tüm gerçekleri haykıracaklar varyaaa:))
kötü bir şey konuşmuyoruz ki…en azından ben :))
:)) yok canım o açıdan demedim zaten..
çok şekersin, ne dediğini anladım:)
sendeeeee :))
Kendi yazımda da dedim:”en sürükleyici polisiyelerin bile ilk sayfaları sıkıcıdır; hikaye okudukça açılır”. Furkan’ın hakkını yemeyin bence… En azından 19 adet (benimki ile 20 oldu) yorum almış (bkz. süpermarketler -2 🙁 … )Avalianch’a not: Parfüm, Orta Fransızca’da ‘parfumer‘ (1533), o da Latince ‘per’ (-den, -dan) + ‘fumare’ (duman)’dan türeme; taze çiçek ve tütsü yanığının kokusundan hareketle…
@kapuska yazılarının kalitesi konusunda kimsenin şüphesi olmadığına eminim.Yorumla doğru orantılı değilki yazı. Al işte bunu yazdım 21 oldu ama yazıyla uzaktan yakından alakası yok.verdiğin bilgi için teşekkür ederim :)sende gayydırıguppak cemilem tarzında bir yazı yaz bak bakam yorumlar nasıl havada uçuyor.”Üstad noldu sanaaaaaa” 😛
Ben burada yazmaya yeni başladım. Her zaman yazarken, özellikle de hafif.org a yazı gönderirken acaba bunu yazsam mı, yazmasam mı? siteye, diye düşünüyorum. Neden ? Çünkü bazen çok yapıcı ve olumlu eleştiriler oluyor yazı paylaşımları için bu çok güzel de bazen yazıları hiç okumadan olur olmaz yorumlarla yazanı küçümseyen, içeriği kavramadan bu da birşey mi canım, kalitesi ne ki bu yazının heh durumundaki tavırlar beni korkutuyor ama yine de yazıyorum. Çünkü sitenin açıklamasında yeralan Türkçe Kaliteli İçerik Fikrimizi yüceltmek tek amacım ve hepimizin amacınında bu olduğunu düşünüyorum.Ayrıca yazılan yazılardaki fikirler, oluşumlar, bilgilerin, tahlillerin kabullenilmesi de gerekmiyor okuyan tarafından çünkü yazmak bireyin düşsel özgürlüğüdür.Sevgiler, Saygılar…
Devam Furkan, kalemin ucu esas yazılmadığında kütleşir…
bu lafı aklımda tutmalıyım