Zeytin gözlü ceylanım. Dünyaya ve bana geldiğin ilk günden beri gözbebeğim. Annesi ve babası için Allah tarafından gönderilmiş hediye paketim. Kızım Zehram…İnsanın evladının olması çok başka bambaşka bir duygu. Kelimelerin yetersiz kalması, ne söylersen söyle, tarif edememen tam da böyle bir şey. Anne olduğum da yirmiüç yaşımdaydım. İlk kucağıma aldığımda, gözlerini görmek istedim. Israrla yumuk gözlerini açana kadar bekledim. İşte o an varoluş sebebimi keşfettim. İnsan olarak dünyaya gelmek, bir aileye mensup olmak, annem gibi bir melek tarafından korunarak, güzel bir gençlik geçirmek ve anne eliyle kınalar yakılarak gelin olmak. Daha sonra o müthiş duyguyu keyifle yudumlamak. Annemden öğrendiklerimi kızıma aktarmak, ve yine annem gibi onu koruyup kınalarla beraber yolcu etmek. Daha sonra torun torba derken ebedi hayata göçmek varoluş taki uzun metrajlı filmin özeti.Anne anne diye her seslenişinde, yine neler öğrendi. Ne soracak veya ne isteyecek diye gözlerine her bakışımda, bir adım daha büyüdüğünü görmek ne büyük haz. Şu an altı yaşında ve yaşından çok büyük edasında. Sürekli soru sorması aldığı cevaplara tatmin olursa mantığı çerçevesinde kabullenmesi hepsi ayrı bir film mevzu. Aynanın karşısına geçip saçlarını, ceylan gözlerini ve küçücük ağzını irdelemesi çok hoşuma gidiyor. Şu sıralar çok ayrı bir telaşı var. İlk süt dişimiz sallanıyor ve çıkacağı günü iple çekiyor.O heyecan içinde büyümeği isterken ben; Büyümesinin daha yavaş, bu çağlarını içime sindire sindire geçmesini istiyorum. Lakin zaman sert ve çabuk geçiyor. Seneye ilkokul heyecanı saracak, ben yaşlanıyorum diye üzülürken o yaş alıyorum diye sevinecek. Naparsınız herkes rolünün hakkını vererek oynayacak, sahne sırası gelene devredecek.Canım kızım, seni çok seviyoruz. İyi ki varsın ve hayatımızdasın. Bu duyguyu tatmayan ve cesareti olmayan herkese sesleniyorum: Evlatlarınız sizin aynanız ve dünyaya bıraktığınız sizden sonra ki sesiniz.