Kırmızı Pabuçlarım:Dün yazlık pabuçlarımı çıkarttım ve içlerinden en cıvıl cıvıl kıpkırmızı olanını aldım giydim ayaklarıma sanki 7 yaşındaydım, içimde bir neşe bir huzur, nasıl bir nesne beni böyle mutlu edebilir ki, reklamlardaki gibi şu kadarcık şey bile hatta dünyaları önüme serseler bu kadar mutlu olamazdım. Tüm gün ayakkabılarıma baktıkça içimi saran o mutluluk dalgası sürdü.Küçükken hiç sahip olamadığım kırmızı pabuçları şimdi her fırsatta giyiyorum. Babamla çıktığımız alışverişlerde ki bu senede sadece 2 kezdi, hiçbir zaman benim istediğim fırfırlı süslü püslü etekler alınmaz, hep üstüme bir numara büyük kıyafetlerle seneyede giyersin sözleriyle daha hanım hanımcık olanlar seçilir ve ben yüzümden düşen bin parça ile ama yine de kendime bile belli etmediğim gizli bir sevinçle yeni giysilere kavuşmanın heyecanı ile eve dönerdim. Ayakkabılara gelince yine şekilsiz okul ayakkabıları alınırdı simsiyah, ben hep kırmızılara pembelere yönelir onları şekerci dükkanının önündeki çocuklar gibi seyretmeye doyamazdım. Ama babam, bak kızım bu daha sağlam, o iki günde parçalanır der, bana elindeki o şekilsiz ve renksiz ayakkabıyı kabul ettirmeye çalışır, bende akıllı ve uslu bir kız olarak onu dinler, gözüm kırmızı pabuçlarda siyah ayakkabıyı almaya razı olurdum.Hep uslu ve akıllı kız olmuş, anne ve babamın sözünden çıkmamıştım. Ama daha sonra içimde biriken volkan öyle bir patladı ki:)Geçenlerde onları ziyaretten dönerken, kapıda beni uğurluyordu ayakkabılarıma baktı ve dedi ki ne şirin bu ayakkabılar, sen zaten küçükken de böyle şeylere bakardın dedi, gülümsedim ve sende hiç almazdın dedim ve der demez pişman oldum, şimdi içinde ukde olacakdı, o her zaman sert bakışların altında yumuşacık bir yürek olduğunu, yüksek yüksek tepelere ev kurmasınlar türküsünü duyar duymaz nasıl hıçkırıklarla ağladığını bilmediğimizi sansada onun tek bir amacı olmuştu kısıtlı imkanları ile bizi iyi birer evlat olarak yetiştirmek. Şimdi yazı burda pabuçlardan babama doğru gidiyor, ama ne yapalım bilinçaltı denilen şey bu olsa gerek, çocukluğumuz ve yaşananlar tüm yaşamımızı bir şekilde ele geçiriyor, hepimizin arızaları mutlaka çocukluktan geliyor. Peki daha fazla uzatmadan diyorum ki, kırmızı pabuç giyin hanımlar, nasıl değişecek ruh haliniz görün…(Burda bir fıkra geldi aklımaa, adam ve karısı alışverişe çıkmışlar. Bir dükkanda satıcı demiş ki çok ilginç bir şey var elimde, sihirli terlikler, giyenin cinsel gücü artıyor, kadın hemen kocasına denesene demiş, adam terlikleri giymiş, gözü dönmüş önce karısına bakmış, sonra satıcıya dönmüş vahşi bir boğa gibi satıcıya atılmış, adam kanter içinde kaçarak ters giydin terlikleri gerizekalı çıkar çıkar diye bağırıyormuş:)))
yorumlar
Harikasın linet, ben de küçükken pembeye bayılırdım.Babam da annemde bana iyi gyinme ve renk seçimi ile ilgili konferanslar verirlerdi.yok ama illaki gene pembe::)
ayyy bana kizacaksin simdi linet yaaa ….banada annem hep kirmizi yada siyah rugan babetler alir bide dantelli soketlerle onlari giydirir…barbipupeler gibi gezdirirdi beni ben hep o halimden cok utanirdim….dövdügüm oglanlar beni bikere öyle görüp dalga gecmislerdi..onlari kirec havuzuna atmistim..sonra gidip ayakkabilarimin burnunu parcalamitim bana birdaha giydirmesin diye….yaaa annem gidip yenisini almisti……uufff nefret ettigim zamanlar..ben evcilik oyanyan hanim kizlardan degildimki yahuuuu…keske yakin olsaydik sana veriridim ayakkabilarimi:-))))))
:)) kızmadım, anneler babalar duyun sesimizi, cici giyinmek isteyenler cici giyinsin, istemeyeni bırakın oğlan çocukları gibi giyinsin:)))
Baba bir gün eve gelmiş ve kız kardeşimin ayakkabıları dahil evdeki bütün kırmızı şeyleri siyaha boyamıştı ondan beridir ne zaman biri kırmızı papuçlardan bahsetse içimi bir hüzün kaplar…Ama bu kırmızıdan nefret ettiğim gerçeğini değiştirmez…
yazıyı okuyunca çok duygusallaştım, birşeyler de ben karalayım dedim, ama yorumlarda hep bayan arkadaşlar yazınca, şu an kendimi garip hissediyorum.neyse, çocukken bende en çok atari gibi eski bilgisayar oyunlarına heveslenirdim, almazlardı tabi, arkadaşlar hep beraber atarisi olan bir arkadaşa giderlerdi, beni çağırırlardı ama ben çocukluğumda hiç arkadaşların evine gitmezdim, çok aşırı bir minnet duygusu olurdu, utanırdım, gidemezdim.(bir çeşit psikolojik hastalık olsa gerek, şimdi atlattığım söylenebilir.)bu isteyipde ulaşamamayı bilirim, çok zordur, gece rüyalarımda oynardım atariyi, tabi gözlerime uyku girerse…
zulceyaheny senin yazdıklarını okuyunca bende duygulandım.. teşekkür ederim yorumun için..Zen hoşgeldin, ne zamandır yoksun..Selmayeskova, adını yazarken nedense çok hoşuma gitti söylemesi de güzel skovaa, benimde saçlarım upuzundu annem o yaz uğraşmak istedi saçlarımla, kestirdi benim ve kızkardeşiminkini ben yine uysal çocuk ses çıkartmadım, kızkardeşim divanın altından çıkmadı tüm gün:))