Ne zaman görsem;gözlerimle görmediğim katliamları,gözleri boş bakan, bedeni yıpranmış kadınlarınıBu soğuk, bu ıssız,bu acısını kalbine gömmüş kentlerin,Ne zaman duysam;bebeklerinin gözleriyle haykırdığını özgürlük mavisini,martıların kan gölünün dibindekilere ağladığını,ve“Denizin her damlasındaki tuzbiraz da anaların gözyaşıdır”diye düşünüverse içsesimin huzursuzluğuİki güvercin salınır pıhtılı saçlarından bir ananınbiri yavrucağının yüreciğine,biri başka baharlarda yeni yavruların doğma ihtimaline…Ben ne zamanalnıma kırmızı yıldızlardan taç yapıp yürüdümseönceden kızıla boyanmış boş sokaklarda…Saatler hep zamanın geçiştirilmişinibirimlerin gereksizliğinibeynimin en tenha hücrelerine kazır…duyularımı, duygularımı algılayan herkes kaçışır…Ben ne zamangerçekten kalbimi açsam,O kocaman ateşine anka kuşunun kanatlarının…zincir şakırtıları kulağımda…yetiş umudum…Yetiş! Can suyumu ver yeniden…Ayılt beni, güzel günler göreceğimiz inancımı getir bana…geç kalınmışlığıma ağlarım çoğu zaman ben.Deniz gider elbet…dalga seslerine bırakır ruhunu,Daha niceleri gider…Ama onlar gibi gidememek belkibeni bu derece kıvrandırandenizlerinde yol alamamak geçmişin.sırları dökülmüş aynaları önüme tuttuğumdakendimden başka her şeyi görmenin yumuşak burukluğu bumum ışığını titrek olduğu için sevenlerdenim ben…aciz olduğu için benim gibi tıpkı…tek bir insanın oynayamadığı kocaman bir oyun bukurallarını kim koymuşkim oynamış benden öncebilinmez…yalnızım, soluduğum havanın bedenimde bıraktığı rehavet kadarburadayım işte…rüzgar saçlarıma tutkunşehvetli bir aşk yaşamaktalar belkidizelerimi bıraktığımda rüzgarın kucağınayüzüme gözyaşı geliyor…rüzgarı buluta şikayet edesimbu iki düşmanı birbirine düşüresim geliyor…kaçmak istemiyorum amakara benekli pamuk helva misali bulutlara sarılıponlarla dokularımı paylaşmak dileğim.Küçükken ardında oynardım bir ardıç ağacı vardıdallarının arasından bulutlar görünürdü haniSöyle bana ardıç ağacı kim katletti katreyi?