Çoğu insan, kendisini tam bir içtenlikle anlatmanın zorunluluğunu anlar. Kendimizi analiz etmek, bazı temel noktalarda başkalarını analiz etmekten farklıdır; zira buradaki en önemli fark herbirimizin tamsil ettiği dünyanın kendi dünyamız olduğu gerçeğidir. İnsanlar hayatlarını kendi bütünlüğünde görür ki aslında bu, bizim geçekten bildiğimiz tek dünyadır. Amaç ta bu bizimle birlikte gelişen dünyamızı yorumlayabilmek ve yön vermekle güç kazanmaktır.Analatik çalışmanın başlangıç noktası ve temeli; serbest çağırışım (o anda akla gelen herşeyin ifade edilebilmesi), dürüst ve açık sözlü kendini ifade sürecidir. Bu süreç yalnızken daha kolaydır. Kişi gerçekten hissettiği şeyleri dile getirmelidir. Burada amaç, kendini sorgulama ve bastırgan duyguları serbest bırakmaya yarıdımcı olmaktır. Mantık yürütmekten kaçınmalı çünkü mantığın arkasındaki büyük güç zeka, bu anda hizmetini kullanmayı bekleyen bir fırsatçı olarak karşımıza çıkacaktır; fakat analizin özü doğruluktur.Kişinin yabancılaştığı alanları görmemeye yönelik duygusu temelde güçlüdür yani, genelde inkar edebileceği, olumsuz, tepki görmekten korktuğu için kabul etmek istemiyeceği fakat var oluşunuda engelleyemediği duygu yada düşüncelerimiz bizi kendimize yabancılaştırır. Böyle bir durumda kişinin kendisiyle olan ilişkisinin, olana değil, mantığı dahilinde olması gerekene inanacağı tehlikesi her zaman vardır. Yine de bu onun dünyasıdır, buna ilişkin olanca bilgisi elinin altında durur; onun bu bilgilere ulaşması için ihtiyaç duyacağı tek şey kendini gözlemlemesi ve gözlemlerinden yararlanmasıdır. Eğer kendi sorunlarının kaynaklarını tanımaya ilgi duyuyorsa, bu kaynakların algılanmasına yönelik direnmelerini yenebilirse bazı yönlerden kendisine bir yabancının yapabileceğinden daha iyi gözleyebilir çünkü birey gece gündüz kendisiyle birlikte yaşar. Buradaki yararlı olabilcek en önemli şey kişinin kendisine karşı acımasız bir dürüstlükle yaklaşabilmesindedir. Birayin kendisiyle yüz yüze gelmeye yönelik iradesi, gelişimi engelleyen hiçbirşeyi olduğu gibi bırakmama isteğidir. Bu dürüstlük ruhu ağır bastığı ölçüde insan kendini bulmayı başarabilir. Eğer belli bir tutarlılık ölçüsüyle ilerlerse dürüstlük yetisi giderek artar. Yıkılan her engel kendi içinde bir toprak parçası kazanma anlamına gelir ve sonrakine daha büyük bir ruhsal güçle yaklaştırabilir.Gerçekle çarpışmak rahatsız edici bir şey gibi görünse de değildir; çünkü temeli olumludur. Kişiyi rahatsız eden etki ağır bastığında, kişinin kkendine ilişkin gerçeği keşfetmesi ve bu durumda da bir çıkış yoluna yönelik kavrayışı beraberinde getirir. Bu çıkış yolu açıkça görünmese de sezgisel olarak hissedilecek ve ilerisine gitme gücünü besleyecektir. Eğer bir insan kendine ilişkin bir gerçeği keşfedecek yeterli cesareti göstermişse, cesaretinin onu sonsuza kadar götürebilecek ölçüde güçlü olduğuna güvenebiliriz. Onun bu kadar ileri gitmiş olması gerçeği, kendisiyle yüzleşme iradesinin, onu ezilmiş olmaktan alıkoymaya yetecek kadar güçlü olduğunu gösterir.Terapide önemli olan her eğilimin ortaya çıkarılması, algılanması -ki sorunlu eğilimler algılandıkları anda gerçekten ortadan kalkabilir- ve her defasında daha derinlere inilmesi gerektiğidir; fakat ilk başta bastırılan duygular etkin bir biçimde ortaya çıkmaz sadece ulaşılabilirlik sınırları için de olanlar kontrol edilir. Her eğilimi sonuçları farklı ölçülerde bastırılır: Az bastırılanlar ilk önce ulaşılabilen olanlardır, daha derinlere bastırılanlar daha sonra kendilerini gösterecektir.Kişi, kendini tanımak için her fırsatı değerlendirmelidir. Kendini anlamak, tanımak bir noktada başkalarınıda tanıyabilmektir. Bireyin önce algılama ve bu sayade de farkındalık düzeyinin gelişmesi bu bütünlüğe bağlayabiliyor olması, bunların diğer sorunsal eğilimleriyle olan ilişkilerini ortaya çıkarabilmesi ve direnmelerle baş edebilmesi önemli bir aşamadır. Ruhsal yaşamın temel merkezi: benim gerçekten neyi hissettiğimle, gerçekten neyi istediğimle, gerçekten neye inandığımla ve neye karar verdiğimle ilgilidir. Ya da böyle olması gerekir.