Böyle kredi kardı ıvır zıvırının olmadığı dönemlerde taksitli alışverişler senet tabir edilen değerli kağıtlar doldurulmak suretiyle yapılırdı.

Misal bir beyaz eşya mağzasından bir buzdolabı alacaksınız diyelim. Beğendiniz dolabı, kaç para diyorsunuz mağzacı size peşin para şu kadar taksitli isterseniz eğer diyor o zaman da farklı seçeneklerimiz var diyor.Açıyor masasının ütündeki tozdan sigara külünden ve çaydan renk değiştirmeye başlayan sarı klasörü, buluyor cari ayın taksit listesini ve okumaya başlıyor.Efendim diyor 6 aydan 12 aya kadar taksit seçeneklerimiz var, 6 ay olursa şu kadar 10 ay olursa bu kadar 12 ay olursa da şu kadar ödemeniz gerekiyor. Tamam diyorsunuz ben dolabı alayım ve 10 ayda ödeyeyim.Peki o zaman senet yapalım diyor, senetler dolduruluyor, pul yapışıyor, bir pulun üstüne bir açığına imza, 2 tane de kefil vermeniz gerekiyor, sonra nüfus fotokopisi ve çalıştığını iş yerinden maaş bordrosu. Nası yani ne kefili bunlar. Bunlar size kefil olacaklar, yani siz eğer ödeyemez iseniz o zaman tahsilât kefil olan o heriflerden yapılacak.E peki kefiller için de kefil istiyo musunuz, ya onlar da ödemezse ne olacak. Mağzacının kafası bu raddede duruyor, efendim sistem böyle maalesef kefilsiz senet yapamıyoruz. Yaa öyle mi, ben o zaman bu dolabı almayayım deyip de mağazadan çıkıyorsunuz ya işte bu işleme bayılırım, mağzacının suratı aynen şallak mallak olup yamulmuştur.Bunu yapabilen kişilikte kişi sayısı çok azdı o devirlerde, herkes 2 kefille mağzaya gelir doldurur senetleri alırdı dolabı, makinayı. Sanki dolapsız yaşanamazmış gibi boyun eğerdi mağzacıya, patrona, sermayeye, o yea!