bence anlatılanlar arasında en ilginci kafeinin nasıl ayrıştırıldığı ve beyaz toz haline getirildiğiydi. küreklerdeki hali tiksindiriciydi. Türkiye’de de kahve kültürünün ayrı bir yeri var mesela sabah kahvelerinin tadı başkadır ve yemekten sonra içilen türk kahvesininde yeri başkadır. poşet çaylar ise doğru marka alındıktan ve dogru şekilde hazırlandıktan sonra gayet lezzetli oluyor ama tabiki demleme çayın tadı ve kokusu apayrı. bir kahve tutkunu için verilebilecek en iyi hediye sanırım böyle bir araştırmayı yapma şansı olurdu. talibim:))
Saf kafein ile az cok munesabeti olanlar bilirler kafein cok acaip bir maddedir. Bembeyaz ve cok kucuk parcaciklidir. Ancak buna ragmen 0.5mg’si 2LT suda cozulemeyecek kadar da cozunurlugu az bir maddedir. Ayrica bu dozdaki kafein suya oyle bir acilik verir ki sasarsiniz. Anlatilmaz, tadmak lazim.
“The Internet? We are not interested in it”– Bill Gates, 1993
Ne yazıkki Türkiye’de kahve kültürü çok zayıf. Çoğu kafe, büfe, kantinlerde neskafe ve türk kahvesi dışında alternatif sunulmuyor. Espresso, latte v.b. ise daha elit yerlerde bulunabiliyor. Haliyle tadlar da oldukça kötü. Zamanla bu değişir mi bilmiyorum ama şimdilik güzel kahveyi sadece yurt dışına çıktığımızda içebiliyoruz
… bu gün Nescafe dediğimiz şey aslen instant coffee. 1930 yılında girişimci Nestle elemanlarının kahvenin çabuk bozuluyor olması dolayısyla girdikleri bir arayış sonucu ortaya çıkmış. Yaklaşık sekiz yıl süren hummalı bir çalışma sonucu 1938 yılında piyasaya sürüme hazır hale getirilmiş. İlk olarak İsviçre’ de piyasaya çıkmış. Ülkeme ise 1954 yılında İsmet İNÖNÜ tarafından getirilmiş. Elbette ülkemdeki isim deformasyonu ve tekelleşme sonucu biz instant coffeeyi hep nescafe olarak bildik. Oysa ki Jacobs, Maxell gibi değişik hatta çok daha hoş markalar tarafındanda üretilmekte.Birde işin püf noktası var Nestlenin söylediğine göre ideal Nescafe 90 derecedeki su ile yapılıyormuş. Suyun bu sıcaklıkta olduğunu anlamanın iki yolu var. Birincisi su kaynarken ilk baloncuklar çıkmaya başladığında yahut tamamen kaynadıktan 30 sn. sonra falan yaklaşık 90 derece oluyormuş. Birde önce kahve sonra su konmalıymış falan filan.Dahası ahanda burada…Yahu bunu blog mu yapsaydım ben ne???
gerci tum kahvelerın uzerınde instant coffe yazar (sigara saglıga zararlıdır)gıbı senın gıbı dusunmuyorum guzel bı kahve ıcın yurt dısına cıkmak hakkındakı dusuncen guzel bı kahve ıcın sadece gıdıp herturlu kahve satan bı dukkana ugraman kafii e gerısı sana senın hayal gucune kalmıs kahve aroması dedıklerıde sadece en guzel kahvede bulunan o acımsı ama ınsanın baglımlı yapan salak bı ekşi tatdır ve dahası kolıkler ıcın en ıdeal kahvedır sade sekersız kremasız nutınıtalyanlar derya LA TAZZA DORA ..BIR FINCAN KEYIFaromanız bol olsun
iyi kahvenin 90 derecede yapıldığını ilk defa duydum mantıklı geliyor. kahve fazla içmesem de peki tamam şimdi hartınız için bir tane hazırlamaya kalkıcam. olayın ilginç yanı şudur ki sanki bu 90 derecelik ısıyı tarif ederken kullanılan cümle tam olarak benim kahve yapmamı anlatıyor. hem sabırsızlıktan hem de sıcak suyla ağız dudak dil kavrulmaya duyduğum nefet yüzünden ben de hep ısıtıcıdaki su fokurdamaya başladığı an servise başlamışımdır. önceki hayatımda brezilyada bir kahve üreticisiydim heralde 🙂
… kahveden bahsettik birazda Türk Kahvesi tarifi vereyim. Türk kahvesinde acı kalıcı bir tat yakalamak için kahveyi önce biraz kavurmalısınız. Bu hem kahveye tat olarak bir koyuluk katar hemde kavurma esnasında çıkan koku iştahınızı biraz daha açar. Deneyiniz. Birde kahvenin pişirilen cezvenin dibine yapışarak yoğunluğunu kaybetmemesi için önce şeker sonra kahve konur.Bol köpüklü bir Türk kahvesine sahip olmak istiyorsanız kahveyi ocağa koymadan uzunca karıştırıp ocağa koyduktan sonra fazla kurcalamamalı ve uzun uzun kısık ateşte pişirmelisiniz.Afiyet olsun.
kafeinin görüntüsü ne kadar kötü olursa olsun kahveden vazgecemem, yeri bir ayrıdır. birde kar yağıyorsa farklı bir duyguyla tadarım. hepimizde aynıdır sanırım.
sen ne diyorsun Talos efendi… Dışarıda lapa lapa kar yağarken cumbada oturup kahvemi yudumlarım. Arkamda hafif bir latin musukisi, elimde kitabım… Ah be ahhh… Zaten buralara daha adam gibi kar yağmadı hasretim uleynnn… Ama bu hafta sonu okeydir herhalde??? (bu arada buralar Bursa…)
Ivan Mikulic ismi bana rus olduğunu anımsattı:) şarkıyı bilmiyorum. arattım bulamadım ama the cassettes adlı elemanın “You are the only one” adlı bir şarkısı var. biraz ağır kaçtı. aynı şarkımı bilmiyorum. şurdan indiripte bir baksana. söyleyeni farklı ama şarkı adı aynı olunca 🙂
diyorum, kafein kadar ünlü müdür tenin? şu sakinleştiriciler dünyanın her yerinde yasal ve kolay erişilirken, mesela marihuana neden yasaktır diye düşünen oluyor mudur bu civarlar da? şu olabilir mi: o bitkicağızı evde de yetirştirip kullanabilirsin rahatlıkla ve satın almazsın. kapitalizm’e yaramaz bu fikir.peki, mesai molasında içilen o kahve ve çayların sakinleştirici etkisi, devlet dairelerinde, özel sektörde çalışan otomatların, özgür kölelerin ödülleri mi oluyordur yoksa? şu mudur:07:00 amçocuğun kitaplarını alamadık, taksitler, ev kirası gecikti, telefon çok gelmiş kesilecek, ne biçim memleket kardeşim bu![mesai başında bir bardak çay]ohh, nerdeydi bu dosyalar…12:30 pmyeter ulan size kölelik ettiğim, yeter bu zavallılık, ben insanım, sizin köleniz olmayacağım[öğle arasında bir bardak kahve]”ohh”?beyinleri alkol, kafein, nikotin, tenin, televizyon, futbol vs. ile yumuşatılmış kitlelerin sistemin işleyişiyle ilgili yanlışlık ve/ya hakkaniyetsizliklere direniş göstermesi beklenebilir mi? huxley’in “soma”sı, orwell’in “devrim kahvesi” şu bizim çay kahve molalarımızın ta kendileri midir? bbg ve türevlerine telefonlar açıp canlı yayınlara katılan halk kitleleri onca bağırış çağırışı yaşarken, yine orwell’in nefret haftasını hatırlayıp tüyleri diken diken oluyor mudur türdeşlerimin? yoksa paranoyak mıyım, anti-ütopya hastası bir zavallı mıyım? nasıl? duyamadım.
Bu komplo teorileri insani degerinin uzerinde gormekten kaynaklaniyor sanirim. Insan cok gelismis bir hayvandan baska bir sey degil. O yuzden es bulurken hayvan gibi davraniyor, o yuzden yalniz kalmaktan korkuyor suru gibi hareket ediyor ya da surekli kendine bir lider ariyor.Bu bahsettigin sakinlestirici ve uyusturucular da insanin sahip oldugu ust belleginden kopmak icin ortaya koydugu seyler. Sadece insanin dertlenecegi meseleri bu tip sakinlestiricilerle uzaklastirmak istiyor, ozune donmek istiyor.Kimsenin bilerek ve isteyerek, toplumu degistirmek, kuzulastirmak isteyip, bu amacina yaklastigini sanmiyorum. Bizim kokenimizde hayvanlik oldugu surece zaten kuzu olmak durumundayiz. Secimi, inanmasi aci veriyor ama, insanlarin kendileri yapiyor.
“The Internet? We are not interested in it”– Bill Gates, 1993
yorumlar
bence anlatılanlar arasında en ilginci kafeinin nasıl ayrıştırıldığı ve beyaz toz haline getirildiğiydi. küreklerdeki hali tiksindiriciydi. Türkiye’de de kahve kültürünün ayrı bir yeri var mesela sabah kahvelerinin tadı başkadır ve yemekten sonra içilen türk kahvesininde yeri başkadır. poşet çaylar ise doğru marka alındıktan ve dogru şekilde hazırlandıktan sonra gayet lezzetli oluyor ama tabiki demleme çayın tadı ve kokusu apayrı. bir kahve tutkunu için verilebilecek en iyi hediye sanırım böyle bir araştırmayı yapma şansı olurdu. talibim:))
Saf kafein ile az cok munesabeti olanlar bilirler kafein cok acaip bir maddedir. Bembeyaz ve cok kucuk parcaciklidir. Ancak buna ragmen 0.5mg’si 2LT suda cozulemeyecek kadar da cozunurlugu az bir maddedir. Ayrica bu dozdaki kafein suya oyle bir acilik verir ki sasarsiniz. Anlatilmaz, tadmak lazim.
kahvenin oluşumunu…nationalgeographic’i seviyorum.. o da beni seviyormudur acaba.
Ne yazıkki Türkiye’de kahve kültürü çok zayıf. Çoğu kafe, büfe, kantinlerde neskafe ve türk kahvesi dışında alternatif sunulmuyor. Espresso, latte v.b. ise daha elit yerlerde bulunabiliyor. Haliyle tadlar da oldukça kötü. Zamanla bu değişir mi bilmiyorum ama şimdilik güzel kahveyi sadece yurt dışına çıktığımızda içebiliyoruz
… bu gün Nescafe dediğimiz şey aslen instant coffee. 1930 yılında girişimci Nestle elemanlarının kahvenin çabuk bozuluyor olması dolayısyla girdikleri bir arayış sonucu ortaya çıkmış. Yaklaşık sekiz yıl süren hummalı bir çalışma sonucu 1938 yılında piyasaya sürüme hazır hale getirilmiş. İlk olarak İsviçre’ de piyasaya çıkmış. Ülkeme ise 1954 yılında İsmet İNÖNÜ tarafından getirilmiş. Elbette ülkemdeki isim deformasyonu ve tekelleşme sonucu biz instant coffeeyi hep nescafe olarak bildik. Oysa ki Jacobs, Maxell gibi değişik hatta çok daha hoş markalar tarafındanda üretilmekte.Birde işin püf noktası var Nestlenin söylediğine göre ideal Nescafe 90 derecedeki su ile yapılıyormuş. Suyun bu sıcaklıkta olduğunu anlamanın iki yolu var. Birincisi su kaynarken ilk baloncuklar çıkmaya başladığında yahut tamamen kaynadıktan 30 sn. sonra falan yaklaşık 90 derece oluyormuş. Birde önce kahve sonra su konmalıymış falan filan.Dahası ahanda burada…Yahu bunu blog mu yapsaydım ben ne???
gerci tum kahvelerın uzerınde instant coffe yazar (sigara saglıga zararlıdır)gıbı senın gıbı dusunmuyorum guzel bı kahve ıcın yurt dısına cıkmak hakkındakı dusuncen guzel bı kahve ıcın sadece gıdıp herturlu kahve satan bı dukkana ugraman kafii e gerısı sana senın hayal gucune kalmıs kahve aroması dedıklerıde sadece en guzel kahvede bulunan o acımsı ama ınsanın baglımlı yapan salak bı ekşi tatdır ve dahası kolıkler ıcın en ıdeal kahvedır sade sekersız kremasız nutınıtalyanlar derya LA TAZZA DORA ..BIR FINCAN KEYIFaromanız bol olsun
iyi kahvenin 90 derecede yapıldığını ilk defa duydum mantıklı geliyor. kahve fazla içmesem de peki tamam şimdi hartınız için bir tane hazırlamaya kalkıcam. olayın ilginç yanı şudur ki sanki bu 90 derecelik ısıyı tarif ederken kullanılan cümle tam olarak benim kahve yapmamı anlatıyor. hem sabırsızlıktan hem de sıcak suyla ağız dudak dil kavrulmaya duyduğum nefet yüzünden ben de hep ısıtıcıdaki su fokurdamaya başladığı an servise başlamışımdır. önceki hayatımda brezilyada bir kahve üreticisiydim heralde 🙂
Bunu ben de keşfetmiştim. Su kaynamadan az önce kullanılırsa ve kahve önceden konursa kalınca bir köpük oluşur. Enfes.
… kahveden bahsettik birazda Türk Kahvesi tarifi vereyim. Türk kahvesinde acı kalıcı bir tat yakalamak için kahveyi önce biraz kavurmalısınız. Bu hem kahveye tat olarak bir koyuluk katar hemde kavurma esnasında çıkan koku iştahınızı biraz daha açar. Deneyiniz. Birde kahvenin pişirilen cezvenin dibine yapışarak yoğunluğunu kaybetmemesi için önce şeker sonra kahve konur.Bol köpüklü bir Türk kahvesine sahip olmak istiyorsanız kahveyi ocağa koymadan uzunca karıştırıp ocağa koyduktan sonra fazla kurcalamamalı ve uzun uzun kısık ateşte pişirmelisiniz.Afiyet olsun.
kafeinin görüntüsü ne kadar kötü olursa olsun kahveden vazgecemem, yeri bir ayrıdır. birde kar yağıyorsa farklı bir duyguyla tadarım. hepimizde aynıdır sanırım.
fonda da Ivan Mikulic ten “You are the only one” varsa keyif tamamdır 🙂
sen ne diyorsun Talos efendi… Dışarıda lapa lapa kar yağarken cumbada oturup kahvemi yudumlarım. Arkamda hafif bir latin musukisi, elimde kitabım… Ah be ahhh… Zaten buralara daha adam gibi kar yağmadı hasretim uleynnn… Ama bu hafta sonu okeydir herhalde??? (bu arada buralar Bursa…)
Ivan Mikulic ismi bana rus olduğunu anımsattı:) şarkıyı bilmiyorum. arattım bulamadım ama the cassettes adlı elemanın “You are the only one” adlı bir şarkısı var. biraz ağır kaçtı. aynı şarkımı bilmiyorum. şurdan indiripte bir baksana. söyleyeni farklı ama şarkı adı aynı olunca 🙂
hırvattır kendisi, şarkıyı birazdan indirip bakarım dostum.
hayır dostum o değil, ne yavaş şarkıymış ya içim bayıldı 🙂
dedim ya ağır bir parça 🙂
diyorum, kafein kadar ünlü müdür tenin? şu sakinleştiriciler dünyanın her yerinde yasal ve kolay erişilirken, mesela marihuana neden yasaktır diye düşünen oluyor mudur bu civarlar da? şu olabilir mi: o bitkicağızı evde de yetirştirip kullanabilirsin rahatlıkla ve satın almazsın. kapitalizm’e yaramaz bu fikir.peki, mesai molasında içilen o kahve ve çayların sakinleştirici etkisi, devlet dairelerinde, özel sektörde çalışan otomatların, özgür kölelerin ödülleri mi oluyordur yoksa? şu mudur:07:00 amçocuğun kitaplarını alamadık, taksitler, ev kirası gecikti, telefon çok gelmiş kesilecek, ne biçim memleket kardeşim bu![mesai başında bir bardak çay]ohh, nerdeydi bu dosyalar…12:30 pmyeter ulan size kölelik ettiğim, yeter bu zavallılık, ben insanım, sizin köleniz olmayacağım[öğle arasında bir bardak kahve]”ohh”?beyinleri alkol, kafein, nikotin, tenin, televizyon, futbol vs. ile yumuşatılmış kitlelerin sistemin işleyişiyle ilgili yanlışlık ve/ya hakkaniyetsizliklere direniş göstermesi beklenebilir mi? huxley’in “soma”sı, orwell’in “devrim kahvesi” şu bizim çay kahve molalarımızın ta kendileri midir? bbg ve türevlerine telefonlar açıp canlı yayınlara katılan halk kitleleri onca bağırış çağırışı yaşarken, yine orwell’in nefret haftasını hatırlayıp tüyleri diken diken oluyor mudur türdeşlerimin? yoksa paranoyak mıyım, anti-ütopya hastası bir zavallı mıyım? nasıl? duyamadım.
Bu komplo teorileri insani degerinin uzerinde gormekten kaynaklaniyor sanirim. Insan cok gelismis bir hayvandan baska bir sey degil. O yuzden es bulurken hayvan gibi davraniyor, o yuzden yalniz kalmaktan korkuyor suru gibi hareket ediyor ya da surekli kendine bir lider ariyor.Bu bahsettigin sakinlestirici ve uyusturucular da insanin sahip oldugu ust belleginden kopmak icin ortaya koydugu seyler. Sadece insanin dertlenecegi meseleri bu tip sakinlestiricilerle uzaklastirmak istiyor, ozune donmek istiyor.Kimsenin bilerek ve isteyerek, toplumu degistirmek, kuzulastirmak isteyip, bu amacina yaklastigini sanmiyorum. Bizim kokenimizde hayvanlik oldugu surece zaten kuzu olmak durumundayiz. Secimi, inanmasi aci veriyor ama, insanlarin kendileri yapiyor.