Bütün bu yolculuklar süresince birkaç fotoğrafımız var sadece. Çünkü fotoğraf makinemiz yok ve eskisi gibi fotoğraf çekilmek hoşuma gitmiyor, eskiden vesile arardım. Sadece cep telefonuyla çektiğimiz birkaç hatıra var, ilçe girişlerinde metal levhalar oluyor ya, ilçenin ismi ve altında nüfus yazıyor, kimi ilçelerde bu tip fotoğraflar çekmiştik, cep telefonu ve güneş ışınlarının mükemmel karışımı zaten onlar da …İstanbul’da şehirlerarası yola çıkana dek resmen ömrümüz bitti. Avcılar’ıydı, Çekmeceler’iydi derken zaten Kumburgaz, Selimpaşa ve akabinde Silivri’ye ulaştık, tabii yine gece olmuştu bile. Hedefimiz gece Çanakkale’ye ulaşabilmekti. Molalar vere vere gidiyorduk, belimiz tutuluyor, yol iki şeride düşüyor – sözde şehirlerarası yol-, motor ısınıyor – sözde sıfır motor- vs. vs …Tekirdağ’ı arkadaşım çok beğendi, ben o kadar sevemedim; ama tertipli, düzenli, denizli kent sonuçta … Tekirdağ çıkışında gözlerim yuvalarından fırladı, sanıyorum ki Çanakkale – 90 km falan yazacak, 198 km’yi görünce afallıyor insan. Sözde gece orada olmayı planlamışız, 198 km’yi gördüğümüzde de saat sabaha karşı 4 zaten.Tekirdağ çıkışında bir benzin istasyonunda dinlendik, kablosuz internetin keyfiyle Çanakkale’ye doğru yolu kısaltma çalışmaları yapıyorum haritadan. Şarköy’e doğru deniz kenarından daha kısa bir yol olduğunu keşfettim ve ikna ettim arkadaşımı “işte 80 km kâra geçeceğiz, hem deniz kenarı manzarası,..” aklına girdim.Şehirlerarası yoldan çıkıp bir kamyonun zor sığacağı delik deşik bir yoldan Barbaros’a indik, Barbaros’tan Şarköy yönüne doğru devam ediyoruz, yol güzelleşti, Karayolları’nın tabelalarını görünce tamam dedim, müthiş bir iş yaptım süper bir yola girdik. Kumbağ sahil kasabasının çıkışında yol stabilizeye çevirince dank edip dönmeliydik şehirlerarası yola geri ama ben ne yaptım “yok yok gidelim, yol müthiş kısalacak, hem bu kadar yol geri mi dönülür” bir milyon laf. Kumbağ’dan sonra 8 km kadar feci bir yol bekliyor sizi, altınızdaki araca güvenmiyorsanız, gecenin bir körüyse, benim gibi her an ormandan bir şey çıkacakmış endişeleriyle doluysanız, bu yoldan uzak durun. Gün ışıyınca manzaranın olağanüstü olduğu ortaya çıktı, dağın tepesindeyiz, yoldan 2 santim dışarı çıksak, denizin dibine yuvarlanacağız ama belki de bir daha öyle güzel manzaralar görmem hayatımda. İnsanda güzel niteleme sıfatları tükeniyor bazen, güzel, hoş, müthiş, olağanüstü, .. yetersiz kalıyor. Gidin görün. (Siz Şarköy – Eriklice – Mürefte – Hoşköy güzergahından gelin) Uçmakdere köyünün mükemmelliğini, tabiatın ne noktalara varacağını görün.

thegate.com.tr adresinden alınmıştır.
thegate.com.tr adresinden alınmıştır.

İyi ki dönüşte Marmara Denizi’nin kuzeyinden dönmüşüz yeni yerler görme hevesiyle. Mü-kem-mel.

kentimiz.atspace.org adresinden alınmıştır.
kentimiz.atspace.org adresinden alınmıştır.

Şarköy’e varabildiğimizde sabah çoktan olmuştu, simit-çaylı ucuz bir kahvaltı yaptık. Şarköy’de denize girelim dedik, sonra caydık bir an evvel Çanakkale’ye varalım olduk. Şarköy – Gelibolu yolu da çok hoş, bitki örtüsü, etraf güzel. Zaten Tekirdağ’dan güneye doğru geldikçe nüfus yoğunluğu azalıyor, ilçeler daha küçük, sanayi yok. Güzel.

hotelist.biz adresinden alınmıştır.
hotelist.biz adresinden alınmıştır.

Denize Güneşli adında bir yerde, Saros Körfezi’nde girdik, yine bir sürü tatil sitesi, biraz da uyuduk hem, geceyi uykusuz geçirmişiz çünkü. Çiğ börek yedik burada. Deliler gibi yağmur yağmaya başladı, sel götürüyor ortalığı, oysa ki yarım saat önce güneş yakıyordu ortalığı, tatlı tatlı uyuyordum. Çiğ börek yediğimiz yerde yağmurun dinmesini bekledik. Sonra Gelibolu. Sonra Eceabat. Arabalı vapurla Çanakkale ve giderken kaldığımız otele yerleştik yine, insanın bildiği bir yere daha sonra tekrar gitmesi müthiş güven veriyor, hele ki kimseyi tanımadığınız yerlerdeyseniz.

alemfrm.net adresinden alınmıştır.
alemfrm.net adresinden alınmıştır.

Çanakkale’de otel odasında bir-iki dakika içinde arkadaşım uyudu bile, ben o uykusuzlukla İzmir-İstanbul IV’ü yazdım, Emir Yargın’ın Köpek şarkısını dinleye dinleye on iki saat sürecek bir uykunun kollarına koştum. Akşama doğru yedide yatıp, sabah altı buçuk gibi uyandım, aralıksız…