İŞ sanat Sinema Şenliği başlamıştır. Pek bi severim bu olayı. Hakkaten yazın iyi oluyor. Yeri gayetlen Metro’ya yakın. Neler varmış bir bakalım derseniz:
Gelecek ay ise:
Film gösterimleri: Çarşamba, Perşembe, Cuma, Cumartesi
Bilet fiyatları: 4 milyon TL (tam), 3 milyon TL (öğrenci)
İş Sanat Kültür Merkezi, İş Kuleler 4.Levent
Tel: (0212) 316 10 83 – (0212) 316 15 60
yorumlar
filmler 35 mm olarak mı yoksa dicital projeksiyon olarak mı gösterilmektedirler?
akıl defteri ve karanlıkta dans görülmediyse görülmeli hatta ikinci kere sinema atmosferinde yaşanmalı derim ben
wala memesini falan bilemicem. ama doru hatırlıyosam makara çevirmiyolardı
yazarlarının seçkileri de başarılıdır bu bakımdan,.. yaz sıcagında sinema serinliği,.. hmmm,..
mutlaka ama mutlaka görülmeli, hatta yaz sıcağında klimasız salonlarda izlenilmeli ve terden gebermeli, ohh be değdi ama ;o).
demeli. manyak demeli bi de.
höpürtede höpürtede meşrubatlar içilmeli…Amerikan history x de ki o kaldırım sahnesinde ‘uffffffff kodu beee kafaya :)’ denmeli sonra utanılmalı argo konuştuğumuz için 🙂 hemde sinemada.
yazın kimse gitmediği için, sinemaya boş koltukların zevk-i sefasını sürmeliiiiiii
höpürtede höpürtede meşrubatlar içilmeli…Amerikan history x de ki o kaldırım sahnesinde ‘uffffffff kodu beee kafaya :)’ denmeli sonra utanılmalı argo konuştuğumuz için 🙂 hemde sinemada.
yazın kimse gitmediği için, sinemaya boş koltukların zevk-i sefasını sürmeliiiiiii
hayır utanmamalı, ne böğürmek istiyosak onu böğürmeli, ilk izlediğimde bakamamıştım kaldırım-çene-ayak üçlemesine. akıl defterinde bi double yapılır, keza amelie ye keza hücre. bak işte yaz sıcağında supper olur diyorum hücre için başka bişey demiyorum.
biz demekki aydaki adam ve manolya ya gitmiyoruz :)bilet fiyatları da uygunmuş
film sırasında birisi garip sesler çıkarırmış (hırıltı geğirti, garip naylon kombinasyonları, cep tel. melodileri vs vs. ) tam cık cık lamaya başlıcakken trip yapıcakken (hiç te yapmam aslında) alooo sen hafif ten misin? evet 🙂 ii sana herşey caiz ve serbest diyip devam ederiz filme:))
Yıllardır böylesine şeker, bir o kadar da sürükleyici film görmemiştim, kaçıranlar kaçırmasınlar!
akıl defteriyle karanlıkta dans filmini aynı kategoriye koyanları hatta aynı derecede zevk alıp aynı ‘ne filmdi ama’ yorumunu yapanları şu an lanetliyorum. evet lanetledim.
hayır hayır manolyaya gidilmeli aydaki adam da güzeldi ama daha güzelleri de var. diğeri olabilir, garip sesler çıkarırım. sahnesine göre değişir, nasıl gülüyorsam, irkilirsem de hiç çekinmem . o değil de ben hücrede ısrar ediyorum. haydi herkes hücreye. 77 değilim ki ben, deneyin etkisi geçmedi bende. sen bana bakma.
o bağırsak sahnesi izlenmez mi beeeee :)))
bi daha bi dah bi daha
yer: ankara odeon
mevkii: çok şişman bi kadının yanı.
salon doluluk oranı: full
film: cell
mevsimlerden: kış
üstüm başım kapkalın, palto, şapka, atkı kucağımda, ilk sahne, küçük çocuk, hiç unutmıycam . kendi kendime gerçek değil sinemadayım sakinleştirmesi yapıyorum. evet evet bi daha bi daha.
Film mi izliyorum yoksa Salvador Dali tablolarına mı bakıyorum anlamamıştım 🙂 Dali de deli adam(dı)r bilirsiniz (severim deli kişileri 🙂 ). Filmin yönetmeni ayrıca R.E.M in losing my religion klibi de yönetmiş :)))) Amannnnnn dedim j-lo yu kim takar(oda ii oynadı ama :)) ya bu ne zaman gelicek canım hücre çekti yaaaaa
Bence “Mullholand Drive” ve “Requiem For a Dream” mutlaka olmalıydı..
“The Cell” de at ve bağırsak çevirme sahneleri beni en dumur edenlerdi. Film arasını beklemeden çıkanları burada anıp gene kınıyorum. (yer: Ş.bakkal – Cinemax)
yarın karanlıkta dansa gitcem. katılan var mı?
bir matematik hayranı olan benim için fiyaskoydu. nerde pi nerde o film.
izlemeyenler için history X ve karanlıkta dans mutlaka ama mutlaka izlenmeli.
karanlıkta dansta böğürmeyin ama dilediğiniz gibi ağlayabilirsiniz 🙂
bu film birçok insan için sıkıcı olarak görülsede benim arşivimde sakladığım nadir filmlerden biridir. Bir insanın bu kadar farklı bir şekilde kendini insanlara sunması gerçekten büyük bir cesaret.
Düşünsenize büyük bir komedyen okulunuza gelmiş. Ne beklersiniz. bol bol konuşssun ağzından salyalar aksın ve sizde ölene kadar gülün, sadece gülün, mutlu olun. Oh be diyin. Ve bunlar normal bir istek.
Ama bu adam gittiği üniversitede öğrencilere bugün size kitap okuyacağım diyor. Ve okumaya başlıyor. İnsanlar yavaş yavaş sıkılmaya başlıyor. Daha sonra onlara tamam tamam biraz muzik dinleyelim mi diyor. Tabi herkes evet diyor. Teybi açtığında salona kasede kitap okurken çektiği sesi yayılıyor. Bir şok daha. O gün orada bulunanlar sadece o kitabı dinliyor. Sabah kadar….
Filmin başındaki ELVİS PRESLY taklidini sonundaki ÖLÜM ile ilgili olayını, oynadığı 2. kişiliği, insanları kendi tuttuğu adamlarla kandırmasını anlatmayacağım.
Gitmeyenler mutlaka gitsin.
Filmin traileri
Güzel bir yorum yazısı
aslında sömürü filmlerini sevmesemde çok güzeldi salya sümük ağladım desem…kifayetsiz kalır çok doğru bir zamanda seyretmişim ve bjork faktörü fevkalade ; kamera açıları seyirlik (dancer in the dark)
ve momento ; lenny gibi düşündüm bütün film boyunca ve bende aynaya yazı yazmaya başladım filmden sonra
tabii bu şizofreni başlangıcı ama olsun
haa bu arada manolya yı unutmuşum kurbağa yağmuru:)
hala lanetlimiyim justine:))
aşklar, köpeklerrrr!”
nasıl kaçırdım bu filmi ya… mutlaka gitmeliyim. Ya ben Akıl Defteri’ni de kaçırmıştım. Hep böyle oluyor. Ben ne zaman sinemaya gidemesem bütün görülmesi gereken filmler yığılır vizyona. Neyse ki Amelie’yi gördüm. Bir film bu kadar mı parlak olur ya. O misketler çocuğun ceplerinden dökülürken içim erimişti. Neyse kaçırmayalım bunları. Ayrıca Beyoğlu sinemasında da devam ediyor sanırım. Ona da bir bakmak lazım.
björk faktörlü film: kesinlikle haklısınız, salyasümük ağlamış olmanız çok ‘kifayetsiz’ bir tavır o film için. övünmek gibi olmasın ama benim izlediğim salondaki izlekler dışavurumlarını sadece salyasümükle değil, af buyurun istifra etmek ve altlarına kaçırmak suretiyle de destekliyorlar, aynı zamanda kendilerini yerlere atarak ve debelenerek haykıra haykıra ağlıyorlardı. hatta gözüme çarpanlar arasında, kafasını hızlı ve seri bi şekilde duvarlara vurarak patlatmak isteyenler ve kendini koltukların altına sıkıştırarak boğmaya çalışanlar bile vardı. ben de bi ara saçımıbaşımı yolmaya teşebbüs ettiğimi hatırlıyorum. ne diym, filmlerin hakkını vermek lazım, malum, çekilirken hayli emek ve masraf çıkartıyorlar. size önerim, filmi tekrar gidip izlemeniz ve verdiğim örneklerin ışığı altında tavrınızı daha dürüstçe ve çekinmeden ortaya koymanızdır. hislerinize gem vurmayınız sayın runawaybride.
ayna faktörlü film: düşündüm şimdi, bu konuda bi öneri yapamıycam. siz zaten bu filmden çıkarılması gereken sonucu çıkarıp uygulamaya bile geçmişsiniz. benim önerilerim ‘kifayetsiz’ kalır. eminim filmi çekerken c.nolan’ın da esas hedefi izleklerde sonsuz bir aynaya yazı yazma arzusu uyandırmaktı. görüyorum ki başarmış, kendisi adına pek memnun oldum. şizofreni kelimesi herhalde espri menşeili bir sözcük, zira kendinize iltifat etmiş olursunuz.
lanet konusuna gelince; aynı şekilde ve aynı ifadeyle film yorumları yapılmaya devam edildiği sürece, seyredilmemiş olan ve de çok seyredilmek istenen veya vizyona yeni gelmiş ve her an gidilmek üzere olan filmlerin sonlarını kritik detayları ıskalamadan açıklamak suretiyle lanetimi gerçekleştirebileceğimi özellikle belirtmek isterim.
yazacak birşey bulamadım ; önünüzde saygıyla eğiliyorum . yukarıdaki önemli yazınızı da ‘ayna’ya yapıştırdım… bundan böyle filmlerle ilgili ifadelerimi sizin direktifleriniz doğrultusunda yönlendiricem emin olun ve beni affedin tanrı sizi korusun ulu justine
amin efenim, eksik olmayın.