İnsanlar duygusal acıyı sever… Bu insanı hayvandan ayıran en önemli farklardan biridir… Fakat burada acıyı fiziksel olarak ele almamak gerekir. Acıdan anlaşılan, kişinin düşünmemesi gereken şeyleri fazla düşünmesi, hayatında aşıp gitmesi gereken bir noktaya takılı kalması, düşündükçe, kendini tekrarlaması ve bir döngü içinde giderek artan bir şiddet ile kendini üzmesi ve acı vermesidir… İnsan acı çekmeyi seven bir hayvandır… Doğada kendi habitatında yaşayıp da mutsuz olan yaratık yoktur insandan başka…Acı mutluluktan daha temeldir ve ikisi birbirinden ayrılamaz ama mutluluk insanı sömürmez, insandan çalmaz. Acı her zaman insanı sömürür, bir canavar gibidir. Acı çektikçe daha çok çeker insan ve çektirir… Bazen hayat insanı öyle istemediği noktalara sürükler ki istemeden acı çektirirsiniz ve çekersiniz. Çektirdiğiniz acı da yaşadığınız acı da insanın içinde birikir bir alev topu gibi! İstisnalar hariç, kimse sürekli; ne kadar mutluyum, ne kadar mutluyum diye gezmez. Fakat acı çeken insan bunu dile getirmese de her zaman içinden ya da dışından acı dolu olduğunu gösterir…Gülmeyi de çok severiz belki ama ağlamak kadar değil. Hüzünlü filmleri izlemeye bayılırız, bunalım yaratan sancılı şarkıları bağrımıza basarız. Her şeyden kendimize üzülebilecek bir nokta ayırmayı görevimiz sanırız.Bundandır ki yaşanan anların üzüntü verenlerini her zaman anımsarız. Aslında ruhun ve beynin insana sormadan gerçekleştirdiği eylemdir bu. Acı saklanır avuçlarda, alındaki kırışıklıklarda, gözyaşlarında, yaşamda, kalbin en derin yerinde… Saklanır fakat ortaya çıkması için öyle özel bir çabaya da gerek duymaz, en ufak bahanelerimizi, en ufak boşluklarımızı, en küçük çiziklerimizi bekler. Bizim onu çağırmamızı bekler.Bunlardan yola çıkarak şunu da söyleye bilirim: İlişkilerde de insan kendisine acı çektiren (tekrarlamam da fayda var burada bahsettiğim fiziksel acı değil, duygusal olanı) insanı daha çok sever(sevmiştir), daha derine gömer. O kişiyle ilişki biter başka birisi girer hayatına. O birisi kendisini çok sever ama onun aklı hala ondadır, hala aklını karıştırandadır. Hala mantığını tıkayandadır. Birisinin onu ne kadar çok sevdiği önemli değildir artık. O acıya alışmıştır benliği, tadını almıştır bir kere ve tekrar o acıyı ister. O acıyı tekrar ruhuna zerk eden birini bulunca, ozaman onu nasıl sevdiğini anlar. Aşktan korkar o ana kadar ama acı zerk olduktan sonra âşık olduğunu da anlar.Düşünün bir bunları okurken ilk kim aklınıza geliyor ya da kimi hala unutamadınız. Kim hala içki sohbetlerinizde bardaklara sızıyor, rüyalarınızda bilinçaltı kapılarınızı zorlayan kim. Cevabı sen de biliyorsun.O.
Sana en büyük acıyı zerk eden insan.