Hafif’te çıkan bir Martini hikayesinden buralara geldik. Aşağıda okuyacaklarınız akıl ve ruh sağlığınız için uygun olmayan ifadeler içerebilir, 18 yaşından küçükseniz yada ruhsal tedavi falan görüyorsanız okumamanızı tavsiye ederim. Antidepresan kullananlar, pasiflora içenler, sigara tiryakileri, dumancılar ve alkol müptelaları bu yazıyı okuduktan sonra bu cins her türlü alışkanlıklarını bırakabilirler yada daha da çoğaltabilirler. Kim bilebilir? Biz uyarımızı yapalım da sonradan sakata gelmeyelim.Ne demiştik bir martini yazısı bizi buralara getirdi öyleyse martiniden başlayalım .Martini aslında türk içkisidir. Trakyalı debreli hasan bu martiniden önce bir tek atar sonrada dağlara çıkıp eşkiya avlarmış. At martini bre debreli hasan diye çok meşhur türkü buradan kaynaklanır. Fakat martininin bir içki olduğu o zamanlar bilinmezmiş, sebebi osmanlıda uygulanan içki yasağı imiş.Martini’den Mardin’e geçelim, çünkü esasında martini’de mardin de yetişen bir bitkinin fermentasyonundan elde edilen bir içkidir ve o devirlerde homemade şeklinde sadece evlerde meraklıları tarafından yapılır ve tüketilirmiş, Osmanlı zamanındaki içki yasağında bile martini yapanlar ve içenler yakalanamamıştır, çünkü alkol tadı ve kokusu olmadığından içki zannedilmemiştir.Mardin’e gitmişken ünlü Mardinlilere de bir göz atalım.Ünlü amerikan film artisti diye bildiğimiz genş kızların sevgilisi yakışıklı aktör Dean Martin aslında türktür. Esas adı Abidin Mardin’dir, aslen Mardin doğumludur, savaştan sonra amerikaya göçmen taşıyan bir gemide iş bulmuş ve izmirden amerikaya gidince burada gemiden kaçarak göçmenler arasına karışmıştır, Abidin bir gasolin istasyonunda pompacı olarak çalışırken sürekli o istasyondan gas alan Frank Sinatra’nın, esprili tavırlarından dolayı dikkatini çekmiş ve çok sıkı arkadaş olmuşlar ve daha sonra da Sammy Davis JR. ile beraber müthiş trio olarak önemli projelere imza atmışlardır. Bu üçlü Las Vegas kulüplerinde ünlerine ün katmışlar, mafyaya haraç ödememek için de mafyaya bile katılmışlardır diye söylenti de vardır, biz görmedik, söyleyenlerin yalancısıyızAbidin Mardin’in çalıştığı gemi amerikaya giderken pire de mola vermiştir, burada bir türkün askerler marifetiyle rodos götürülmek üzere bir gemiye bindirildiğini görmüş ancak daha çocuk olduğundan müdahale edememiştir. Sonradan mafyaya gireceğini bilseydi kesin bu olayı hallederdi.Ancak orada gördüğü bu ince ve narin yapılı türkün sonradan Yunan başbakanı olacak olan Kostas Karamanlis olacağını nereden bilebilirdi? Kim bilebilir Kostak karamanlı’nın Kostas Karamanlis olacağını. Kostak aslen Konya karaman doğumludur. Soyadı kanunu çıkınca Karamanlı soyadını almıştır. Yunanistan ile ticaret yaparken vizesinin süresi geçtiği için tutuklanıp 10 yıl Rodos kalesindeki zindanda kalmış bu süre zarfında türkiyedeki herşeyini de kaybeden kostak hapisteki iyi niyeti ve yunanlılara öğrettiği rakı yapımı sayesinde kendisine yunan vatandaşlığı teklif edilmiş ve çaresiz ne yapsın, türkiyedeki şirketleri batmış, kabul etmiştir. yunan nüfus memuru da ismini soyadını yazarken yunanca telaffuz ile yazmistir Kostas karamanlis olarak. Türk sevgisi buradan gelir.Nerden nereye !Abidin Mardin ve amerika demişken amerika kıtasını da irdelemek gerekir.Amerikayı ilk keşfeden türklerdir. Kadırgalar ile atlantik geçerken bir adada konaklama yapmışlar, bu adanın yerlileri tarafından kıyafetleri yüzünden çok sempatiyle karşılanmışlar ve uzun süre bu adada kalarak burada ticaret yapmayı ada halkına öğretmişlerdir. Ada sonraları buraya kayıklarla gelen türkler anlamında turcs and caicos islands olarak isimlendirilmiştir. Şu anda bu adalar gurubu türkler sayesinde turizmde 1 numaradır.Amerikaya ilk ayak basan türkler amerikanın her yerini karış karış keşfetmişler, bir ara niagara şelalerini gördüklerinde, şelalelerin heybetine ve çıkardığı yüksek desibel sese büyülenmişçesine temaşa ederek ”of şuraya bakın sultanım ne yaygara, ne yaygara” diyerek hayretlerini belirtmişler. Bu ne yaygara kelimesini uzaktan duyan vespuçi adında bir italyan bunu niyagara olarak algılamış, gel zaman git zaman şelalelere niyagara adı yapışmıştır.Burada avlanan türkler kocaman kazanların içinde odunlar yakarlar bunların ateşinde kuzular çevirerek beslenirlermiş, bunları gören yerliler de aynen böyle ateşte bizon pişirmeye başlamışlar gel zaman git zaman bu kazanlar derlenip toparlanarak islah edilmişler ve bgünkü mangal adını almışlardır, bugün günümüz amerikalıları bunlara barbekü adını vermiştir. olacak iş değil. Bugün her amerikalının bahçesinde bir barbekü vardır, burada çikın vings ve peper sitek, teksas bonfile, hatta hamburger dedikleri ama türklerden gördükleri köfteleri kızartarak beslenirler. Yanlız bu göfteler bizim inegöllerden daha büyüktür çünkü malum anca doyarlar.