Coming Soon : ALIEN, Director’s Cut Edition departmanından…Bir kadın, kalabalığın arasından sıyrılarak söz alır ve yönetmene sorar :- “Yaratıklarla başa çıkarak hayatta kalmayı başaran bir kadın kahramanınız var. Nostromo’daki (uzay gemisi) bilgisayarın adı “Anne “. Alien’i çekerken kafanızda ne vardı ; feminizm ?”Ridley Scott, soruyu lüzumsuz bulduğunu saklamaz bir ifadeyle gülümseyerek başını öne eğer, kafasını kaldırarak cevap verir :- “Şeyy, aslında benim kafamdaki tek şey; akışının tahmini zor, şaşırtıcı bir fim yapmak ve sizi korkudan altınıza ettirmekti…”Bu maksatla olsa gerek ki, o zamanlar hiçbiri henüz doğru düzgün tanınmamış oyunculardan oluşan Alien`in oyuncu kadrosu, bu tür filmlerin başından itibaren izleyenlerin beynini yoğurmaya başlayan, filmin sonunda kimlerin hayatta kalacağı bilmecesini zorlaştırmak üzere oluşturulmuş gibidir.Bunun yanında, ilk filmin izleyenler için şaşırtıcı sürprizlerle dolu olduğu da muhakkak. Ancak ben, ilk olarak ne zaman izlediğimi bile hatırlayamadığım için, özellikle bir sahnede -ki o sahne; mürettebatın kakara-kikiri yaparak akşam yemeği yerken, yeni iyileşmiş ve normale dönmüş eleman Parker’in ansızın fenalaşıp, akabinde göğüs kafesinin patlaması suretiyle dışarı çıkan ceninimsi şeyin, şok olmuş mürettabata tek tek göz gezdirdiği sahnedir- hiç bir zaman tam olarak “neye uğrayamadığımı şaşıramamaktan” hayıflanır, yönetmenin tabiriyle, ilk defa izlerken bağırsakları zorlanmış kişilere özenir dururum.Alien serilerini benzerlerinden ayırıp, etkileyici hale getiren en önemli unsurlardan biri, bu yaratığın tasarımı şüphesiz. Özellikle de izlerken sıkça muhatap olduğumuz, mizah konusu dahi yapılmış; iç içe geçen ve içerden çekmece gibi öne doğru çıkıveren çene detayı.Filmlerde kendisine sık sık yakıştırılan bu “kusursuz” sıfatlı yapay organizmanın tasarımı, dark vision saplantılı Isviçreli bir sanatçıya ait. H.R Giger, Alien’dan önce ve sonra da çeşitli filmler için, gerek yaratık, gerekse set tasarımları yapmış. Ancak; Alien, ifadesinin doyum noktası olmalı ki, onu çok da aşmak istiyor gibi görünmemekte yapıtlarında. Yine de, modellerinden birine büyük hevesle sahip olmuş, fakat huzursuz geçen birkaç hafta sonunda, bir gün bu modelin kendisini yiyebileceğine kanaat getirip elden çıkaran biri olarak, tasarım ve modellemedeki eşsiz yeteneğini, şahsen tecrübe ettiğimi söylemeliyim.Giger’in tasarımlarını, albüm kapaklarında ve güzide reklam kampanyalarıyla göz dolduran markaların, levi’s / tren tasarımı, reklam fimlerinde izlemek ve bir de tabii, Giger ve özellikle Alien figürünün etkisinden kurtulamamış sanatçılara ait tasarımların kıyısında köşesinde Giger’a rastlamak mümkün. Tıpkı Alien’in teyze kızı; Luc Besson’un Diva’sı gibi…Notlar*Alien 5’in; Cameron, Weaver ve Schwarzenegger üçlüsüyle 2004’te gösterime gireceği söylentiler arasında.*Sözü geçen reklam filmi, gençleri tehlikeli atraksiyonlara teşvik ettiği gerekçesiyle aldığı tepki ve protestolardan dolayı, levi’s tarafından geri çekildi.
yorumlar
Yazı 28 oyla neden geçmemişki hala diye düşünürken, kimbilir belki böylesine büyük bir hatadan dolayı olabilir diye farkettim sonradan.
Aaaa bi de şu lavuk Schwarzenegger oynamıyor. Oh beee.
halloween`de gelen `cut edition`, hani yazmisim ya…. yani ilk film, ilk filmin 26sn kisa versiyonu…
geçenlerde resident evil‘ı yapan p. anderson galiba, o şahsın röp. okuyordum, copy-paste olmasın aklımda kaldığı kadarıyla, ‘tüm istediğimiz r.scott alien dönemini yaşatmaktı, işte bunu bilgisayarla yapmışlar demenize vakit vermeden, tıpkı alien gibi, plastik giyinmiş adamları kısaca gösterip dehşet yarattıkları gibi yapmak istedik’ minvalinde birşeyler söylüyordu.s. weaversız alien vardı galiba. w.ryder+weaver olanı da vardı. arnold’ bilemem de m. jovovich yakışır alien serisine belki.o kapak tasarımları arasında da bir zamanların sağlam grubu, sonradan hair band olmuş, makyaj yapmış celtic frost’u gördüm.ruhuna jim morrison’ın girdiği sanılan glenn danzig abimizin how the gods kill albümü de bombadır. herkese tavsiye.
Her dört filmde de gelecek mutsuz ve karanlık biyer olarak kurgulanmış, film müziği filan yok, yalnızlık ve izolasyon duyguları çok güçlü ve bir o kadar da tarafsız verilmiş(Ripley’in bol bol uzaya kaçıp içinde uyuduğu modül o kadar kötü biyer değil, hatta hoş biyer, kadının hiç bi bölümde yoğun bi dünya özlemi yok, tek derdi hayatta kalmak), özel efektler bomba(bu dalda sayısız ödülü var hatırladığım kadarıyla), filmin feminik yönü beni aşar ancak kadının ruhsal direnci parmak ısırtıyor, ince bir erotizm seri boyunca kendini hissettirmekte(1’in sonunda kadınımızı iç çamaşırlarıyla [pamuklu donuyla] görmemiz, 3’ün biyerlerinde kadınımızın doktora “Yüzyıllardır biriyle sevişmedim” demesi ve doktoru yatırması), devamı zor ve riskli, IV’de bile hafif kabak tadı var, Arnold hayatta olmaz, Milla’ya taparım ama o da olmaz, Weaver olur, cyborg kankası olur, gerisi kim olursa olur..2 inanılmaz explosive’di, 1 ve 3 sıkı noir’di, bence en güzel sahne 1’de tiplerin gezegene inip mavi ışık örtüsünün altında yumurtaları keşfettikleri sahne, 4’ün genel konsepten biraz şaşmış olduğu tartışmasız, ancak orda da klonlama ile diriltilen Ripley’in klonlanması başarılamamış kendi kopyalarını öldürmesi kısmı etkileyici, bunlar ve daha bir çok şey, şimdilik adios..Yazı sahibine de bi eleştiri (ki kendisi pek sevmez), etkileyici (efektif mi demeliydim) bi girişten sonra daldan dala atlamalar filan..
ilk film, ozellikle ilk olmasindan hareketle unutulmaz, ikinci ve ucuncu basarili olmakla birlikte klasik, dorduncu ise alien`i baska bir basamaga tasiyan ve 4!e kadar kismen eksik kalmis yonleri tamamlanmis olan, ilk filmden sonra cekilmis en ozgun bolumdur. yine, ilk filmi, ilk olmasindan dolayi boyle bir yoruma katmak yanlis olur diyerek onu bir tarafa koyar ve diger filmlere -ozellikle 4- yonetmenlerin kattiklari yorumlarin, filmleri asil izlenilesi yapan unsur oldugu dusunulurse, yeni filmin basrolunde oynayacak oyunculari degil, ki onlar hitchcock`un dedigi gibi gudulecek ineklerden baska bisi diildir, yonetmenleri tartismak gerek, tabii tartisilmasi gerekiyorsa…Soy isminin uyumu dikkate alinirsa, woody allen ilginc olabilirdi mesela… Seyyy, benim cagrisimlarla basim dertte biraz, ondan oluyo boyle. yoksa alien`in sex hayati uzerine bi film ilginc olacagindan diil… ayy, pardon yine daldan dala atladim di mi, hep boyle yapiyorum iste…elestiriye gelince; daha once `biybiyb` eden birileri cikmisti, lakin ne dedikleri tarafimdan pek anlasilmiyodu. sizinki pek bi basit olmus, derhal kavradim demek istediginizi. ancak bir yanlis anlama var, pek diil hic sevmem ellestirilmeyi. hem siz kim oluyosunuz bakiym, hi ? elestiriymis… :Pneyse.. o mesele de soyle oldu :alien serisi hakkinda simdiye kadar yazilip cizilmemis pek bir sey kalmadigini, bu baglamda da, ilk filmin yeniden gosterime girecegi vesilesiyle yazilan boyle bi yazida, filmin icerigiyle ve ekibiyle ilgili uzun yorumlar silsilesinin gerekli olmadigini dusundum.Zaten neredeyse herkesin artik ezbere bildigi seyleri de tekrar tekrar insanlarin gozune sokmanin bir faydasi olmadigi, dahasi bunlarin zaten istenirsa bilahare tartisilabilecegi fikrinden yola cikarak, cok taze bir basin toplantisi enstantanesi dalindan, nispeten daha az ellenmis bir konu olan yaratigin tasarimi dalina sicrayarak, daha okunulasi bir yazi olacagini seyetmistim. kotu bi niyetim vardiysa arap oluyim yane.
vernikli uzun kafa, 4. film boyunca zaten fazlasiyla boy gostermekte. hatta cok etkileyici buldugum sualtinda yuzme atraksiyonlari da yapiyo. tasvir ettiginiz ve begenmediginizi sandigim sey, `newborn` tabir edilen ve filmin son dakikalarinda karsimiza cikan nesne. bu da eksi olmaktan cok, bence bir arti.beni rahatsiz eden tek tasarim, queen alien`in dogumdan hemen onceki naylon posetimsi vucudunun gorunumuydu. asil nerde o atletik beden, ee anne olmak boyle bisi iste, eder vucudun icine. bir de yimisak ana yuregi karizmasini dagitmis queen`in. iyi olmus, e allahin sopasi yok tabi… peki ya ripley`nin bu siyah ojeli, boyle kafasini egip alttan alttan dimdik bakan, en karizmatik ve ayrica da seksi versiyonunun birdenbire yimisayan ana kalbine ne demeli, iyi olmus iyi 🙂