Şemseddin Sami, Balkan Yarımadası; Arnavutluk‘ta; Berat yakınlarında bir kasabada; 1 Haziran 1850 tarihinde, beş çocuklu bir ailenin üçüncü oğlu olarak dünyaya gelen ansiklopedi ve sözlük yazarı, edebiyatçı; şair ve romancıdır. Fraşerlerden olan Sami, çocukluğunu Arnavutluk’un Güney’inde geçirdikten sonra, devlet hizmetinde çalışan ailesinin seçiciliği ve ahip olduğu imkanlar sebebiyle ilk eğitimini evde aldı, liseyi Zosimaea Lisesi’nde tamamladı ve medrese eğitimi aldı. Eski Yunanca, İtalyanca, Rumca ve sonradan önemli edebiyat eserlerini Türkçe’ye tercüme edeceği Fransız Dili’ni öğrendi. Ailesi gibi kendisi de Bektaşi Dergahı‘na üyeydi. Sami’nin hayatının o evresini sevgi, sükunet ve sakiniyet olarak tanımlayabiliriz. Maneviyatını geliştiren Bektaşilik, Sami’nin zaten içinde var olan çalışma aşkını pekiştirdi ve daha sonra kendisinin de belirttiği gibi, kalp yoluyla Allah’a ulaşmak, onun için çalışmak eylemini, bir gereklilik değil; ekmek, su gibi ‘olmazsa olmaz’ kıldı.Dillere, edebiyat, tarihle fazla ilgili olan Sami, 21 yaşına geldiğinde eşi Emine Hanım ile birlikte Türkiye, İstanbul’a (Dersaadet) taşındı. Hayatını memurluk (Matbuat Kalemi) yaparak kazanan Sami, bildiği dillerin faydasını görmeye başlamıştı. Çeşitli makale ve yazışmaları çeviren Sami, Türk Edebiyatı’na verilmiş ilk roman olan “Taaşşuk-ı Talat ve Fitnat“ı yazmaya başladı.Özellikle Rusya (Dostoyevski, Tolstoy, Puşkin, Turgenev, Gogol) ve Fransa (Balzac, Baudelaire, Flaubert, Stendhal) Edebiyatı’na ilgi duyan Sami Bey, Osmanlı Dönemi Edebiyatı’nda eksik bir şeyin; romancılığın farkına varmıştı.

Osmanlıca harflerle yazılan roman, benzetmek lazım gelirse, Batı Edebiyatı tarzındadır ve bu yönden de edebiyatımız için oldukça önemli bir yeri vardır. Annesiyle yaşayan genç Talat’ın, annesi ve üvey babasıyla yaşayan Fitnat ile aşkını konu alan kitapta dikkat çeken bir başka nokta ise ‘kadın kılığına giren erkek’ öğesidir. Amacına, arzusuna ulaşmak için kadın kılığına bürünen erkek; Shakespeare‘in bazı oyunlarındaki ‘erkek kılığına giren kadın’ ile aynı gayeye sahiptir.Hazır Shakespeare demişken, Şemseddin Sami Bey’in tiyatroyu ne kadar sevdiğinden bahsetmezsek olmaz. Tiyatronun, ‘tarih’in ta kendisi olduğunu; oyunların salt aşk ilişkileri ve sevda’dan oluşmamalarını, içlerinde o dönemin hislerini; haksızlıklar ve adalet isteği, zulüm, kişi-devlet çakışması ve saire barındırmasının gerekli olduğunu ve bunun gerçeği yansıtmasının tek yolu olduğunu belirtmiştir.Tiyatroya bu denli ilgi ve özen gösteren Sami, “Taaşşuk-ı Falat ve Fitnat”a başladığı 1872 yılından, 1873 senesine dek, romanı parça parça Sirac ve Hadika gazetelerinde yayımladı. İnsanlardaki kültür açığının farkına varan Sami, atandığı valilik görevini yapmak için Trablusgarp’a gittikten sonra (1874), 1876 senesinde ‘Sabah’ adında bir gazete çıkardı -bu Sabah Gazetesi, bildiğimiz Sabah değil- ve bu gazete, Türk Basını’nda bir ilke imza atarak, en çok satan yayın olarak tarihe geçti.

Sene 1980 olduğunda Sami Bey, Sherlock Holmes hayranı olarak bilinen 34. Osmanlı Padişahı Abdülhamit‘in emriyle, daha sonra başkatibi olacağı ve ölene kadar başında kalacağı Teftiş-i Askerî Komisyonu katipliğine atandı. O sıralarda Daniel Defoe‘nin büyük eseri “Robinson Crusoe“yi ve Victor Hugo‘nun “Sefiller” (Les Miserables) adlı romanını tercüme eden Sami, 1882 ve 1883 seneleri arasında ilk Fransızca – Türkçe sözlüğü olan Kamus-ı Fransevi‘yi kaleme aldı.

1886 senesinde ise (20 Mayıs), Sami’nin oğlu Ali Sami Yen dünyaya geldi. Galatasaray Lisesi’nde okuyacak olan Sami Yen, iyi bir futbolcuydu ve 19 yaşına geldiğinde Galatasaray Spor Kulübü‘nü kuracaktı (1905).1889 senesi ise Sami Bey için büyük bir sene olacaktı. Tam 9 sene boyunca uğraşacağı Kamusu’l – A’lam adında, önemli kişilerin hayatları hakkında kısa bilgilerin olduğu altı ciltlik ansiklopedi yazan Sami, ilk Türkçe romandan sonra Türkçe ansiklopediyi de yayımlayan kişi olarak tarihe geçti. Ansiklopeyi merak edenler için, 1996 senesinde Kaşgar Neşriyat tarafından tekrar basılmış ve baskısı tükenmiş.Osmanlı Devleti’nin içinde bulunduğu sorunlarla yakından ilgilenen Sami, sosyalizmi savunuyordu. Gelişmek, modernleşmekten yana olan Sami Bey fikrini şu şekilde açıklıyor; “İnsanlığın kurtuluşu komünizmde değil, sosyalizmdedir.”1896 ve 1897 seneleri arasında en kapsamlı Arapça – Osmanlıca sözlük olan Kamus-ı Arabi’yi yazan Sami’nin parça parça yayımlanan bu eserinin çeşitli sebeplerden dolayı sadece 500 küsur sayfası yayımlanabildi.1899 senesinde ilk Osmanlıca – Osmanlıca sözlük (sonradan Türkçe’ye çevrildi) olan Kamus-ı Türki (Çağrı Yay., Kapı Yay.) yayımlandı. Bugün hala basılan bu sözlük, sonrasında yazılan bir çok sözlüğe kaynak olmuştur.

1902 senesinde Yusuf Has Hacib‘in “Kutadgu Bilig“ini tercüme etmeye başlayan Sami Bey, 1903 senesinde Göktürk Alfabesi ile yazılmış olan Orhun Yazıtları‘nı çevirdi.Ortaçağ’da konuşulan Kıpçak Dilleri hakkında bir yazı hazırlamaya başlayan Şemseddin Sami, projesini tamamlayamadan 18 Haziran 1904 tarihinde hayatını kaybetti.