Sevgili,yaşlanmış İl Mare,aşağıda 08.12.2009 tarihli güne uyanış ve kahvaltı ediş sürecin yer almakta…Miniksin çok daha,hadi muhtemelen numarası artmış gözlüklerinle okumaya başla:))Son paragraflardaki öğütlerimi de sakın gözardı etme…Öhöömm…

bak,sen çekmişsin bu eli de,sırf yaşlanmış diye...
bak,sen çekmişsin bu eli de,sırf yaşlanmış diye…

Neşeli bir şarkıyı dudaklarla arkadaş etmek hayatın diğer yarısı..Hiç aramayın nereye gitti diye kalanııı….Açtım şimdi sesi baya,alt kattaki aile,daireyi genç evlatlarına bırakıp yakınlarda başka bi binaya taşındı da rahatım şimdi,sesi kıs diye vileda sopasıyla tavana vuranlarım yok artıkk!!!Kalkmışım sabah içerimde bu şarkı,duymam gerekmez hissetmem için ki zaten duyup gördüklerim hüsranla sonuçlanır hep, neşemin kaynağı duyularımın kapalı olduğu kalbimden gelirrr..Canım kalbim,seviyorum senii!!!!Neyse,açıyorum yeni güne gözlerimi.Yatağımın hemen yanında olan penceremin perdelerini,sabah uyanmama vesile olacak kadar güneş ışığını geçirir derecede ayarlıyorum ki kapalı gözlerim,ışığa duyarlı hale gelecek kadar uykusunu aldıktan sonra,keyfiyetin oyununa gelmesin diye. Vakit az,zaman az,gözümü ilk açtığımda perdemin altından gördüğüm gökyüzünün maviliği,sonsuzluğunun getirdiği ukalalıkla pek bi nazlı;izlemek için zaman az…Kalkmalı,uykundayken mırıldandığın şarkıları da omuzlayıp kalkmalı,ama rüyaları mutlaka pencereleri açıp atmalı..Rüyalar gereksiz,rüyalar deli saçması…Kabusları yeğleyecek kadar katlanılamayasıı…El yüz yıkanmadan önce mutlaka balkona çıkılır,yüzüne su değmemişken henüz,kendine önce su getirmemişken seni,kaç dereceyse hava, bi o kadar derece kendine gelinir bu mevsimdeki olası rüzgarla da…Bu, keyiften yoksun uykunun ayaklanma vakitlerinde de genelde hava pek bir temiz olur,kafanı dışarı çıkardığında müthiş bir tazelik dolar kemiklerine,tadını aldın aldın..Almadın,bekle ertesi sabahı…En çabuk gelen yarınlardır ama zaten,telaşa lüzum yok…Evet,suyun havaya karşı mağlubiyeti,avuçlarımdaki dansıyla son bulur,ikinciliyetinin verdiği tüm burukluklar yüzümde kavrulur,orada az önce dokundurduğum hava ile buluşulur,gün boyu ikisi arasındaki bu dostluk ruhumu aşkla doldururr..Suyla havanın aşkı..Nizamlı bir sıranın aşkı ;çünkü önce suyu giydirseydim suratıma ben,biliyorum ki hava bir tokat gibi çarpacaktı bana..Üşüyecekti suratım,uyuşacaktı belki yanaklarım..Bu mevsim için en azından,aşk nizamlı olmayı gerektiriyor,çünkü bu aşk hasta,bitik bir bedeni kabul etmiyorr..Bu büyük aşka aracılık ettikten sonra,sıra mideye gelir..Şaşırtıyor beni ama son zamanlarda,ben ihtimal vermezdim içerimdeki bir aşkın mideme yarayacağına..Değişiyor,huy değiştiriyor ya da ergenliğe falan mı giriyor olsa gerek;su- hava yoğunlaşmasının aslında her zaman ruhuma yansıyan tatlı telaşı şu sıralar çeşitlililik talebine yöneltiyor onu..E midem saolsun,benim de telaşlarım değişiyor onun sayesinde..Belki de içerlerim,içerimdeki etkileşimler değiştiği için ben de değişiyorum,büyüyorum falan…Damak tatlarımın değişimini, su ile havanın aşkından bu aralar farklı etkilenen mideme yüklemek ne kadar da zevkli..Evet evet,ben büyümüyorum hiçbir zaman,değişimlerime etki eden zaman falan da değil,halt etmiş..Midemin,karaciğerimin,içerisinde taş olup olmadığından hala emin olamadığım böbreğimin mevsimlere yönelik girdikleri depresif ya da hayat dolu durumlar şekillendiriyor olsa gerek beni.Hem aksini düşünmek mümkün mü? Biri olmadan bile,ben ben olabilir miyim..?? Onlar cansız da ben yaşayan mıyım? Cıxx..Tamam,sıra, masaya dolapta ne varsa sermekte..Annemin salataya döktüğü tatlı mı tatlı hardal sosuna kadarr..Babanemin yolladığı çilek reçeli de orada,annemin yaptığı marmelat daa…İkisi de lazım,ikisi de.. Keçi peyniri olmasından korktuğum beyaz peyniri de bana bakıyor uzaktan,dilim dilim doğranmış kaşarlar da… İkisi de lazımm ikisi dee… Bir gün eve dönerken aldığım konserve mısır kutusu da tam oradaa…O da gerekk o daa….Artık doğramaktan üşenmediğim domatesi, salatasıı her bişeyi lazım…Bişeyler birşeyler işte… Ekmekler mutlaka kızarmalı,ama geçen gün olduğu gibi, ekmeğin bir parçasının yanıp, yukarlarda biryerlerde ulaşılması zor,dumana duyarlı alarmın çalışma ihtimalini,15 dakika susturulamayışını,susturmak için anca pili çıkarmak gerektiğini ve bunun için küçük bi tornavidaya ihtiyaç olduğunu,bunu telaşla yapmaya çalışırken aletin dibinde,tezgahın üstünde olma zorunluluğunu,bu süre içerisinde kulağımı ciddi derecede sağırlık tehlikesine soktuğunu ve en kötüsü tam sondan ikinci vida çıkarılmışken aletin kendi kendine süresini doldurup sustuğunu falan unutmamak lazım,öylesine dikkatli ekmek kırıntılarının takibinde olmak lazım…Teknolojinin olduğu evde,ekmek kızartmak zor iş..Ve müthiş kokular gelir burnuma,babanemin evinde toplanıp saldırdığımız bayram kahvaltıları tam da önümdedir sanki bu kokuyla,tek kişilik bir bayram sabahı yaşanır hissiyatı çok büyük bu minik anımsamayla… Ah benim güzel midem,çeşitlilik ihtiyacın nasıl da aldı götürdü beni görüyor musun? Seni de seviyorum,seni dee…Kapı çalar tam reçelli ekmeği ağzıma attığım sırada ve büyük bir kararsızlık kaplar midemi ve beni, önce bir parça beyaz peynir alıp da kapıya koşmak konusunda.. Çünkü olmaz o reçelli parça yanına beyaz peynirsiz,bu sefer dilim damağım alamaz nasibini sefasını sürdüğüm aşktan…Şimdi peyniri atmadan gidip açsam kapıyı,”kim ooo,benimmm” muhabbetlerine eriyip gider yudum ağzımda,hem de boşu boşunaa… Her tatlıya eşlik etmeyen tuzlu bir yudum,büyük bir ceza bana… En iyisi riske atmamalı,peyniri kapıp kapıyı açmalı…Annem de yok evde,gelen Zerrin Teyze.. Canım Zerrin Teyze’m,annemin yokluğunun, bize olan misafirliğini kursağında bırakmasına izin vermez o,çok iyi anlaşırız çünkü biz,oturur uzun uzun sohbet ederiz..Gel dedim geldi,kahvaltı dedim,çay dedi,ben kahvaltılıklarla çay arasındaki aşkı her yeni yudumumla yeniden alevlendirirken,o da aslında içerisinde bilmediği aşklara aracılık etti…Girmedim hiç aşk muhabbetine tabi,o da eksikliğini zaten hissetmedi,sorsam kesin derdi “uzun zaman önce bitti” :))Sabahım,sabahım,güzel sabahımm… Çok arayacağım seni biliyorum,ayaküstü telaşla yudumlamak zorunda olduğum çay kahvelerin her yudumunda seni anacağım biliyorum,kurulu sofralardan ikişer yudum alıp çıkmak zorunda olduğum sabahlar ağlayacaksın arkamdan bize öğretikleri gibi,biliyorum… Yudumların insanların arkasından ağladıklarına inanmazdım küçükken;fakat şimdi inanıyorum..Merak etmez,sorgulamazdım çünkü çocukken,şimdi didik didik ediyorum..Ve bu yazımı,çok değil,bi 10 sene sonrama ithaf ediyorum…Bu sabah sefasını sürdüğüm,kendi ellerimle hazırladığım güzel kahvaltımın üşenmeyip bir de bu şekilde yazıya aktarılışının bende uyandıracağı duyguları ölesiye merak ediyorum.10 sene sonraki İl Mare?Bu sabah kahvaltı ettin mi? Kim hazırladı,yoksa bir başkası mı? Sofran çok çeşitli ve soğuk mu yoksa fazla mütevazı ve mutlu mu?İçi gülen gözler,hoş sohbetler,hissettiğin bir değer mi hakim sofrana yoksa bıkkın,bitik,zamana yenik,zorla gülümsemeye çalışan suratlar mı? Ya da yalnız mısın bu sabahki gibi,yalnız ve mutlu mu;yoksa su,havanın ilgisizliğinden kurudu mu,ya da her ikisini de unuttun mu? Keyfi uykulara izin vermeyecek kadar hayatın telaşına hakim misin hala,gün bitmesin istiyor musun,yoksa bir an önce bitmesini istediğin günün geçişini kolaylaştırmak için hiç uyanmamaya razı mısın? Onu hatırlıyor musun bazı bazı,hatırlayınca ne oluyor,gülüp geçiyor musun,acaba hiç rastladın mı? Ne yapıyor ediyor ,evlenmiş mi çocuğu var mı:DNe durumdasın acaba?Kendini seviyor musun hala?Eğer 10 sene sonra hafif.org hala işliyor ise,eminim ki 10 yıl büyümüş bir ahkam kesecek
sin yazının altına..Gözlerin dolacak kesin,duygulanacaksın,hem zaten bilirsin,sen herşeye ağlarsın..İnanmıyorum katılaştığına,artık daha zor ağladığına…Ağlamıyorsan bile,su son satırları okuyunca kesin ağlarsın:)) Ya da güldün mü şimdi,tam da şimdii,bilmiyorum:D Galiba gelecek kaygısıyla sapıtıyorum..:DSana son sözüm ,Benden daha deneyimlisin ne de olsa,işine karışmak gibi olmasın ama; her zaman mutlu olmak için bir neden bulmayı ihmal etme olur mu…Bir de yatağının konumu nerede bilemiyorum ama,camın önüne alabiliyorsan al,iyi hissedeceğine eminim..Hoşça kal senelerin gamzelerini doldurduğundan ama gözlerine dokunmadığından emin olduğum sevgili İl Mare..Yaşlı İl Mare iştee…. :D:D Teyze diyorlar sana şimdi değil mi? Ayy kızma ama çok kötü be…Ben de işte hala,otobüsteki teyzelerden,”gençken tadını çıkarın yavrum” mesajları alıyorum…Çok kıskandın şimdi,biliyorum.. Çok acı verici bi mektup oldu ama bu kendimeee… Bir o kadar zevkli..İnsan bir an önce 10 yıl sonraya gitmek istiyor…“Ohooooo,dahaa çokk varrrr!!!!!!!!!”Çok mu varmış İl Mare:((((( Anladın mı nasıl geçti??:(((Boşverr,söylemee..!!!