Okumuş olduğum bölüm gereği, her dönem hazırlamak zorunda olduğumuz proje derslerimiz olurdu ve her aldığımız proje dersi için dönem sonunda maket, çizim, ve projeyi anlatan bir afiş tasarımı yapardık. Projeleri tasarlarken hayali birileri bulur ve ona tasarlardık, mesela bir futbolcuya, ressama, mafya babasına, pilota…Bir proje dersimizin konusu “stüdyo daire” olarak seçildi – daire dediğime bakmayın iki katlı bir apartman dairesi ama küçük olduğu için stüdyo daire olarak geçiyor – ve bu daire için hayali kahramanlar bulduk, ben iki sevgiliye yapmaya karar verdim, asla evlenmeyecek ve çocuk sahibi olmayacak iki sevgili…Bu şekilde, romantizm dolu bir projeye başladım, fikirler havada uçuşuyor, beyin fırtınası yaparken bir anda bunu nasıl kağıda dökeceğim diye vazgeçiyorum, içime kapanıyorum, derken… Evet kullanmam gereken renkleri, ve kendime göre o renkleri de anlamlandırarak biraz daha oturtuverdim projeyi… Mor (bu rengi, aşkın rengi ilan ettim), Siyah (hayatlarını kesiştiren kaderin rengi) ve Beyaz (aşklarının temizliğini ifade etsin diye kullandım) renkleriyle proje tasarlamaya, evin dışarıya tamamen cam olan bir cephesine ise dans pisti yerleştirdim, şehre karşı dans etsinler diye…

Ve bu projenin sonunda afişimi hazırlarken bir anda şiir yazmak istedim, bu duygusallığı en iyi şiirle ifade edebileceğimi düşünerek…Hayatın bir ritmi vardırKimi zaman hızlanır kimi zaman yavaşlar,Hayatın karmaşasından uzaklaşarak,İki sevgiliyi, aşklarını ve yollarının kesişişini,Hayatın değil müziğin ritmiyle,Müzik gibi inişi çıkışı olan bir tempoda,Kimi zaman karamsar, kimi zaman umutlu,Ama her zaman bir damla da olsa aşk dolu,Bazen kapılmak o ritme,Bazen kendini soyutlamak alevlerin içinde,Uyumak onun kollarında sessizce,Aşkın renginin mor,Yaşamın siyah beyaz olduğu bir mekan,Her nefes soğuk ve her nefes sıcak!