Yalnızdı yine. Ama çok güzel bir güneş vardı dışarıda. Yalnızlığı yasaklıyordu insanlara. Herkesin yanında birileri vardı. Kahkahalarla çınlıyordu her yer. Belki de sırf böyle kahkahalar atabilmek için birbirine yaklaşıyordu insanlar. Güneşe layık bir cıvıltıyla bir şeyler söyleyebilmek için…
Ama o yalnızdı. Kahkahası ve sesi yükselmiyordu gökyüzüne. O sarı ışık onu da sarıp sarmalıyordu diğerleri gibi. Ama yine de bir yanı hep gölgede kalıyordu sanki. Onlar kadar ısınamıyordu birtürlü.Aşkı yasaklamıştı kendine. Ama şimdi nerdeyse isyan edecekti buna. Bu güneş varken tüm tövbeler bozuluyordu. O da onlar kadar ısınmak istiyordu çünkü. Sıcağın bedeninde dolaşmakla yetinmeyip içine sızmasını, ta kalbine inmesini özlüyordu. Ama bunun için ihtiyacı olan şey yoktu yanında.Bulutlar yaklaşıyordu birbirine. İçinden “Hadi birleşin bir an önce.” diye sesleniyordu durmadan. “Kapatın üzerini bu sarı ışığın… Ki bedenim iyice soğusun. Bu kadar derinden hissetmeyeyim içimdeki soğuğu.”Ama bulutlar dinlemedi onu. Hepsi kendi yollarına gittiler. Bedeni ısındıkça içi daha üşüyerek koşar adım eve dönerken birden O çıktı karşısına. Kalbine sızmaya başladı güneş. Buzullar erirken içinde… koşmaya başladı var gücüyle. Bacakları yorgunluktan tükenirken, bir yanı hep orada kalmak istiyordu. “Ne olur gel peşimden!” diyordu O’na. “Beni böyle koşturan şu buzdan kalpli kadını bir an önce durdur lütfen!.. Ki ben de güneşin tadını çıkarabileyim şu insanlar gibi. Onlar kadar ısınabileyim.”
yorumlar
Güzel bir yazı olmuş, güneş gibi sıcacık.Siz yasaklar koysanız da aşk engel tanımaz. Masmavi gökyüzündeki bahar güneşi gbi içinize sızar ve iliklerinize kadar ısıtır sizi. İçinizdeki buzları eritir. Soğukları sonlandırıverir.Ancak aşk dünyalar senin olmuş gibi mutlu edebilse de seni bazen dünyanı başına yıkar.O zaman güvendiğin dağlara kar yağar ve içindeki soğuklar yine başlar….
Ben de bunu anlatmaya çalıştım zaten. Kalbimizi buzlarla kaplayan da, o buzları eritecek kadar sıcacık eden de aynı şey: Aşk… Yalnız şöyle bir durum var… Bazen o buzlar o kadar uzun süre orada kalıp katılaşıyor ki, onları eritmek pek mümkün olmuyor. Bu yüzden kimi insanlar için aşk bile çare olmuyor, kabindeki buzları çözmeye…
Mavilikler, muhteşemsin!!! Muhteşem bir yazı bu! Güneşle konuşan ben, cidden çok etkilendim, ellerine sağlık
Insanlari izlemeyi biraktiginda yasamaya baslayacaksin..
Il Mare, yazılarını büyük keyifle okuyorum. Senden böyle bir övgü almak çok gurur verici… Teşekkürler….Pbk, insanları izlemek yaşamaya engel değil bence. Ama bir açıdan haklısın. İzlemeye çok kaptırıp yaşamı da kaçırmamalı.
şu insani dileklerinize abuk sabuk şeyleri katıp yazmak neyin nesi? Betimleme? neye adresleri çıkmaza sokup doğruyu bulmaya çalışırsınız? kafayı mı yediiniz? yazınca kızıyorsunuz..kusura bakma mavilikler ve benzerleri: şu yazdıklarınız bir manastıra kapatılmış tazenin hayal dünyasından farklı mı?de ki, ben yalnızım çıkıcam sokağa kendime bir eş bulucam, doyasıya sevişecem, aşık olcam, ne halt gerekiyosa onu yapcam bitti gitti.. güneşi ayı havayı ne karıştırıyon de mi?
Lütfen ivandenısovıç… biraz fazla yüklenmedinmi maviliklere.Herkezin tarzı kendine hastır.Maviliklerin stili de bu.
Bu stil, cikmaz sokak..
Evde kocasina cay demleyen kadin ruhu yerine sallama cay gecti..Kadin akilli olmaya mahkum edildi..
arkadaş mesele mavilikler-yeşillikler ya da benzerlerinin stili değil; Yazdıklarınız tam anlamıyla gerçekten de hayatın ifadesi midir,değil midir?kim güneşe yıldızlara bakarak hayatına yön verir?ya da bunlarla gerçekten kim konuşur? deli misiniz yahu?modası geçmiş sözde yüksek sınıflara hitap eden toplumsal sınıfları bilmeyen haberdar olmayan 18.yy klasizminin kötü ve berbat örnekleri..kusura bakmayın.
Ben deli değilim, çıkarın beni burdan…
olmaz belesh dairenin tam içindesin:)
*I*
bu
Ivandenisovic, yorumlarını büyük bir soğukkanlılıkla, iyiniyetinden kuşku duymayarak okudum. Beni kırmak amacıyla yazmadığını biliyorum, bu yüzden sana kırılmadım. Ama şunu da belirtmeden geçemeyeceğim. Eleştirilerinde çok eksik kalan bir şey dikkatimi çekti: PSİKOLOJİ… Toplumsal sınıflar, klasisizm falan diye birsürü şeyden dem vurmuşsun. Ama aşk ve diğer duyguları anlatan yazılarda en çok söz edilmesi gereken şeyi, yani “psikoloji”yi es geçmişsin. Bence sen şu komünist ahlak anlayışını en azından bir süre için bir kenara bırak da bol bol psikoloji kitabı oku. Belki bu sayede, insanları yargılarken, herşeye toplumsal sınıflar açısından bakmak yerine; her insana göre değişebilen, hayatımıza en önde yön veren duygular ve psikolojik durumlar açısından bakabilirsin. O zaman herkesi kafandaki kalıba uydurmak zorunda hissetmezsin kendini.
komik ya , tüm bu olanlar komik..doğru ifade: trajedi..
Bu kadar komik buluyorsan niye zahmet edip de burada oyalanıyorsun ki Morfik? Daha ciddiye aldığın şeylerle oyalan sen de.
Gerçi sen öyle yukarılarda bir yerdesin ki hiçbir şey senin seviyene ulaşamaz. Bu yüzden ciddiye alacak şey bulmakta bayağı bir zorlanacaksın.
mavilikler beni kırman hiç önemli değil. Ben de seni kırabilirim böylelikle kafa göz yara yara bir yere gelebiliyorsak eyvallah..Bak şimdi psikolojik tahliller yapmak farklı bir şey geceye, gündüze,aya güneşe,mehtaba vurgu yapmak başka bir şey.. Elbette yazılarında psikplojik tahliller ve yeri geldiğinde betimlemeler de yapacaksın bunlar senin keyfine ve meşrebine kalmış.. Ben diyorum ki, güneşe mehtaba vurgu yapacağına yaşayan hayatın bizatihi kendisine vurgu yaparsan daha sahici olursun.. Aksi halde seninle anlaşmamız mümkün değil..Bak kardeşim bu yazdıklarımız tartıştıklarımız çok satıhta olan şeyler bana atfen yazdığın küçültücü ifadelere yanıt vermek istemiyorum.. Sana muhatap olmamı istiyorsan önce cümleleri doğru istiflemesini öğreneceksin, komünizmin ahlakından falan söz edip boyundan büyük işlere girmeyeceksin, termineloji öğreneceksin ben de sana sonsuz terakki sonsuz refahın anahtarını vereceğim oldu mu:))
Komünist ahlak anlayışı derken, sana hakaret etmek gibi bir niyetim yoktu. Sana asla hakaret etmem. Sen en azından Morfik gibi aşağılamıyorsun. Beni onaylamasan da ciddiye alıyorsun. Bu yüzden asla bilerek incitmem seni.
peki kardeş.
Sevgili Mavilikler, yazdıkların hakkında herkes yorum yapma hakkına sahip elbet ama bence fazla üstüne gelinmiş.Ben yazını oldukça beğendim.Herkesin gerçekçi olması gerektiğini düşünmüyorum.Bence çok güzel,romantik bir yazı olmuş.Sen nezaman istersen o zaman duygusal,o zaman romantik,o zaman hayalci yada o zaman gerçekçi olusun.Bu özgürlüğe sahipsin ve hepimiz sahibiz.Beğenmeyen yazılarını okumaz.Bence yazarlar yargılanmamalı,kalemler özgür olmalı.Ve duyguların insan hayatında çok önemli olduğunu düşünüyorum.Kimsenin ayağı yere basmasın herkes boş hayallerin peşinde uçuşsun demiyorum ama insanın ruh hali değişkendir.Kimi zaman öfkelenirsin yazarsın,kimi zaman aşık olur yazarsın.Kimi zaman bulutların arasında dolaşır hayal kurar onu paylaşırsın kimi zaman aşırı karamsar olursun.Burada kimse kimseyi aşağıladı demiyorum ama zaten kimsenin kimseyi yargılamaya da aşağılamaya da hakkı yok.Sevgili mavilikler güzel yazından ve bu yazını paylaşmandan dolayı tekrar seni tebrik ediyorum.Ve yazılarını beğenen pek çok kişi olduğunu düşünüyorum.Kimse beğenmezse okumazsa bile ben beğenirim ben okurum sen yaz lütfen.Sevgilerimle….
Çok teşekkürler Chat Noir. Edebiyat sınır tanımaz bence. Hayal aleminde de gezinebilirsin, gerçek dünyada da, edebiyat sözkonusuysa. Yorumundan senin de aynı görüşü paylaştığın anlaşılıyor. Hoşçakal…
Mavilikler gene çok güzel yazmıssın.
Çok teşekkürler… O senin yüreğinin güzelliği…
kovmuş beni.. :)töbe bi daha yapmam.._töbe yalebbim, sen koru.._amin.
unutmadan hayırlı kandiller..ve unutmadan: reklamcının biri, bana tanrıyı getirin onu bir numara yapayım demiş, tanrı gelmiş..ve ve unutmadan, aman Tanrım..
Kovmadım Morfikciğim. Böyle bir densizlik yapmam. Sadece azap çektiğin bir yerde daha fazla vakit kaybetmemeni önerdim sana. Eğer buralarda oyalanmaktan hoşlanıyorsan benim için bir sorun yok.
başlığı okuyunca bir anda acaba buzlu badem hadisesimi vuku bulmuş dedim ama, yok değilmiş
ne alakası ver bilmiyorum ama böyle bir mesaj aldım..
Hemen annemi aradim, “sakin ameliyat olma” dedim..
neden ?
Yuruyebiliyor diye..