frantz fanon
Farkında değiliz ama Irak orada kanamaya devam ediyor…Öte yandan, ABD’de Demokrat Parti’nin adaylık yarışında Obama öne geçti. Bayan Clinton yenilgiyi nihayet kabul etti. Ne ilginçtir ki sermayeyi ve Yahudi lobisini de arkasına almış bu yarı Hristiyan yarı Müslüman, yarı siyah yarı beyaz, kara kuru avukat çocuk ülkede ve hatta dünyada yeni bir sayfa açacak… Hep birlikte göreceğiz açılacak sayfanın diğerlerinden ne kadar farklı olabileceğini, siyah bir başkanın ne kadar siyah davranabileceğini… Herkes biliyor ki gerçek anlamda bir değişiklik olmayacak. Obama şimdiden muktedirlerle iyi anlaşıyor, öyle olmak zorunda, Kennedy ile aynı kaderi paylaşmak istemiyorsa dengeleri kollaması, kelimenin hem mecazı hem tam anlamıyla hem İsa’ya hem Musa’ya yaranması gerek. Eğer ölmez sağ kalırsa Obama üçüncü defa kan ve yalanlar üzerine kurulacak bir Cumhuriyetçi parti iktidarının yerine gelen ehveni şer olacaktır, Bill Clinton döneminden daha fazlasını beklememek gerek Obama’dan.İşte tüm bunlar olurken, Irak orada kanamaya devam ediyor. ABD elini değdirdiği heryeri dağıtıp yangın içinde bıraktı. Afganistan, Irak, Lübnan, Filistin, Afrika, liste saymakla bitmez, hepsi çok uzun zamandır dünyanın avuçlarında birer alev topu…Cezayir bağımsızlık mücadelesinin babalarından Frantz Fanon‘un İran’da Ali Şeriati, Güney Afrika’da Steve Biko, Küba’da Ernesto Che Guevara ve başka devrimci önder ve teorisyenlerin yapıtlarında başlıca etkisi görülen kitabı Yeryüzünün Lanetlileri Afrika postkolonyalizmi hakkında bir çalışmaydı. Fanon’un kitabında ortaya attığı fikirler hala geçerliliğini koruyor. Fanon’un bazı teorilerini, ulusalcılık ve postkolonyal devletlerde ‘mücadele’, ‘dava’ literatürünün rolü üzerine bazı sözlerini dikkate alırsak, ölümünden neredeyse yarım yüzyıl sonra Irak’ın durumunu tahlil etmek ve tartışmakta hala capcanlı yol gösterdiğini hayretle görürüz.Günümüz Irak’ının Batı koloniciliğinin feci bir ürünü olduğunu görmek hiç de zor değil, 1917’de İngilizler’in Bağdat’ı Osmanlı’nın elinden almasıyla başlayan süreçte ortaya sınırları cetvelle çizilmiş, yapay bir devlet çıktı. Baas’ın Arap dünyasında yarattığı heyecan dalgasına hala vazgeçmeyen emperyal hesaplar, manipülasyonlar karıştı, Ortadoğu’dan kolonicilerin sökülüp atılması davası, yine kolonicilerin eliyle totaliter diktalar altında yaşayan cetvel-pergel ülkelere dönüştü. Diktatörlerle işini bitirdiğinde Batı bu kez teknolojik teçhizatla daha da pervasız biçimde Doğu’nun orta yerinde yeniden belirdi.Farklı mezhep ve etnik kökenlerden meydana gelen Irak’ta Saddam Hüseyin iktidarı yabancıların kolonyalist iktidarından hiç de geri kalmayan ‘hijyenik’ bir yönetim anlayışı sergiliyordu. Saddam iktidardan indirildiğinde Irak’ı birarada tutan kırılgan yapının maskesi düştü, ABD işgali yarayı fena halde kaşıdı. Fanon‘un sözleriyle “üniter maske ulusun zaten delinmiş kabuğunun içinde yaşayan bölgeciliğin, ayrılıkçılığın üzerine düştü…” Saddam zamanında zaten var olan Sünni-Şii, Arap-Kürt gerilimleri işgalle birlikte aniden alev aldı. Fanon burada yine sözü gediğine koyuyor: “Din, ulusu değişik inanç gruplarına böler ve bu gruplardan herbiri kolonyalizm ve onun enstrümanlarınca beslenip pekiştirilir.”Fanon‘un Kuzey Afrika’da görüp dikkat çektiği bu “spiritüel ayrılıkçılık” günümüz Irak’ında da şiddetle ve büyük çatırtılar kopartarak hüküm sürüyor.İşgalin hemen ardından ABD, bir Irak parlamentosu vücuda getirmek için girişimlere başladı. Irak ayrılıkçılık ve şiddet içinde kavrulurken silahların gölgesinde seçime gitti. Irak’ı postalları altında ezen Batı onda sözde Batı usulü bir devlet yapısı yerleştirmeye çalıştı. Bu coğrafyada Batı ideolojilerinin anlamını yitirdiğinin farkında değildiler. Irak’a adapte edilmeye çalışılan siyasi yapı orjinalinin sadece kötü bir kopyasıydı. Ulus bilinci, birlikteliğin yeniden inşası fikri ABD’ye akredite olan parlamentodan değil Irak halkının bizzat içinden yükselmeli. Fanon Batı ideolojilerinin Doğu’da işlemeyeceğini söylerken, sömürü karşıtı direnişlerin de yine Batı ürünü fikir ve taktiklerle yürüyemeyeceğine dikkat çekiyordu: Marx’ın “Dünyanın tüm işçileri birleşin” önerisi Fanon’da “Dünyanın tüm sömürülenleri birleşin”e döner. Çünkü Fanon, sınıfsallaşmadan, sanayileşmeden nasibini almamış, mitleri, kültürü, örgütlenme biçimleri, tüm sosyal yapısı bambaşka olan 3. dünyada Avrupa’daki proletarya mücadelesinden daha farklı bir mücadele anlayışı geliştirmek gerekliliğinin bilincindeydi.Fanon’un işaret ettiği gibi beyazlardan arınmış, tamamen yerli ve ortak bir dile, yeni bir edebiyata ihtiyaç var 3. dünyada. Kurulacak bu yeni dil kolonicilerin kovulmasında başlıca rolü oynayacaktır. Fanon postkolonyalist ortam içinde dilde bir ilerleme hatta ulusalcılığın ilerlemesini yansıtan bir sıçrama olduğunu ifade eder: “Ulusal şuurun gelişmesi edebi dile ve yerli entelektüellere keskinlik, netlik sağlar, yönlendirir, yeni olanaklar sunar.” Eğer Irak’ta Fanon’un deyimiyle ortak bir “dava edebiyatı” oluşursa bölgenin uzun vadedeki barış ve huzuru için yeni bir umut olacaktır. Irak’ın direnişi 3. dünyaya yeni bir ışık yakmalıdır.6 Haziran günü Hürriyet gazetesinde çıkan henüz taze bir haberde The Independent’a göre ABD’nin Irak’taki işgalini süresiz uzatmak için gizli bir anlaşma hazırladığından söz ediliyordu. Planın ABD’deki seçim sonucundan da etkilenmeyeceği üstüne basa basa belirtiliyordu haberde. Habere göre, ABD askeri kalıcı olarak üslere yerleştiği takdirde, Bağdat’a sormadan ülkede istediği operasyonu yapabilecek, Iraklıları tutuklayabilecek. Anlaşma ABD askerini Irak yasalarından muaf tutacak.Bu durum Irak’taki şiddet yumağını iyice içinden çıkılmaz hale sokacaktır. Yine haberde öne sürüldüğü üzere, Iraklı siyasi bir kaynak The Independent’a, “Bu plan egemenliğimize korkunç bir darbedir” demiş. Haberde Başbakan Nuri el Maliki’nin ilke olarak plana karşı olduğu, ancak ABD desteği olmadan iktidarda kalamayacağını bildiği belirtiliyor. Ne acıdır ki ABD varlığını isteyen Kürtler ile ABD sayesinde Şiilere karşı güç dengesini bulduklarını düşünen Sünni Arapların da plana karşı çıkması beklenmiyor.Bush’un bu planı başkanlık süresi sona ermeden yürürlüğe koyması bekleniyor. Plan ABD’de de siyasi krize yol açabilir. Haberde Irak’taki askeri çekme sözü veren Demokrat Barack Obama’nın, başkan seçildiği takdirde, Bush yönetiminin yapacağı uzun vadeli bağlayıcı bir anlaşma yüzünden eli kolu bağlı kalabileceği ifade ediliyor. Anlaşmanın Cumhuriyetçi aday John McCain’in ise işine geleceği öne sürülüyor.Hürriyet, son olarak ABD’nin halen Irak’ta 150 bin askeri bulunduğuna, çekilme işleminden sonra bile 142 bin asker kalacağına, bu sayının asker sayısının artırıldığı 2007 Ocak ayına göre 10 bin fazla olduğuna dikkat çekmiş.Irak’ta yalnız Amerikan ordusu eliyle uygulamaya konulan bir şiddet yok, yukarıda da söz ettiğimiz gibi iç kaynaklı bölünme, ülkedeki farklı gruplar arasındaki gerilim de şiddetin uzun vadede sona ereceği görüntüsü veremiyor. Kısa süre önce Kenya’da başlayan karışıklıklara ya da herhangi başka Afrika ülkesine baktığınızda da kolaylıkla görürsünüz: Beyaz adam kendisi olmazsa akılsız yerli güruhunun yine de kendi kanında boğulup gideceğini, kendini idare edemeyeceğini kanıtlamak için hem sömürü döneminde hem kısmen ülkeden el çektiği, ipleri yerlilere bıraktığı havası verdiği dönemde iç karışıklıkları, kabile ayrılıklarını, farklı gruplar arasındaki gerilimleri kaşımaya ve kışkırtmaya bayılır. Bu durum “vahşi yerliler”in değil yine emperyalizmin ortaya çıkardığı bir vahşettir, Fanon’un açıkladığı sömürge enstrümanlarından biridir. Hangi üçüncü dünya ülkesine baksanız mutlaka orada tam da Fanon’un tarif ettiği şekilde, beyaz adamın ülkenin başına sardığı düşük ya da yüksek yoğunluklu, sıcak ya da soğuk bir iç karışıklık bulursunuz. Ruanda’dakiHutu – Tutsi meselesi en acı örneklerden biridir. Beyaz adam gelir ve yerlilerin burun uzunluklarını ölçer ve olaylar gelişir, hokus pokus… Neredeyse bir milyon ölü, malumunuz.Irak’ta yaşanan olaylara dönersek, bu toz duman ABD tarafından Ortadoğu’da başlatılmak istenen yeni bir sömürge öyküsünün başlangıcı olduğu havasını veriyor. ABD böylesi bir zorbalığı nereye kadar sürdürebilir, Irak’ta ciddi anlamda bir kurtuluş mücadelesi başlar mı soruları bir yana, Frantz Fanon’u tekrar hatırlayalım. Dilimize üç kitabı ve bir biyografisi kazandırılmış olan Fanon’un özellikle de bizim gibi netameli coğrafyalarda yaşayanlarca iyi bilinmesi gerek, Fanon’un biyografisine şuradan ve buradan ulaşabilirsiniz, admin tam 5 kere reddettiği için biyografiyi (boldlu vaziyette kaynak belirtmeme rağmen) yazının içine koyamadım maalesef. Frantz Fanon İbrahim Fanon adıyla ölmüş, Cezayir bağımsızlık şehitlerinin yanına gömülmüştür. Fanon’un fikirleri, Filistinliler’e, Tamiller’e, İrlandalılar’a, Kara Panterlere, birçok ulusal harekete etki etmiştir.Kaynakça: Yeryüzünün Lanetlileri – Orjinal isim: Les Damnes De La Terre- Frantz Fanon – Versus Kitap Yayınları / Düşünce Dizisi, Güngör Gençay – Evrensel Gazetesi – Dr. Fanon başlıklı makalesi (http://www.evrensel.net/03/04/24/kose.html#4), Hürriyet Gazetesi – http://arama.hurriyet.com.tr/arsivnews.aspx?id=9111275
yorumlar
ırak savasının en atesli destekcileri neocon ların bir grubuydu,bunlar iranı vurmada da kararlılar,en azından obama boyle bir delilik yapmaz,soylemleri sert olur kamuoyunu rahatlatmak icin ,ama diyalog yolunu sececektir,bence bu ABD secimi dunyanın kaderini belirleyecek!!!!!!!!!!!!!!bush yonetiminde neoconlar oldukca etkili(tamamen etkili olmasalar bile),ve isin ilginc tarafı bu neoconlarla bizim ulusalcıların cok yakın iliskileri var,neoconlar akpden nefret eder,bizim ulusalcılarda oyle,neoconların duzenledigi think tank lerı bizim ulusalcılar hic kacırmaz!!!!!!!!!!!bizdeki ulusalcılar neyse,ABD nin neoconları odur!!!!!
YILDIRIM ULUSALCI NE DEMEK?
Italyanlarin Trablusgarb`i isgal ettiklerin de Magriplilerin direnisini anlatan bir Anthony Quinn filmi vardir
Italyanlarin Trablusgarb`i isgal ettiklerin de Magriplilerin direnisini anlatan bir Anthony Quinn filmi vardir
Italyanlarin Trablusgarb`i isgal ettiklerin de Magriplilerin direnisini anlatan bir Anthony Quinn filmi vardir. Omer Muhtar`i durduramayacaklarini anlayan isgalci komutanlar onu bir gorusmeye cagirirlar ve orada komutan neden Afrika`ya geldiklerini anlatmaya baslar; size medeniyet getirecegiz, sehirler kuracagiz, cok guzel hayatiniz olacak diye devam ederken, Omer Muhtar der ki; biz sizden boyle bir sey hic istemedikki, medeniyetinizi istemiyoruz.Frantz Fanon bu isgalleri Afrika halkina yapilanlari gormus bir aydindir, bu yuzden durusunu yeryuzunun lanetlileri tarafinda gostermistir.18.yuzyil bati aydinlari batinin somurge politikasini hep desteklemislerdir, tum fikirler ideolojiler bu politikayi destekleme amaciyla cikartilmistir, iste o yuzden Cemil Meric ideolojiler batinin deli gomlekleridir demistir. Darwin`in evrim teorisinden Karl marks`in kapitaline kadar tum allanip pullanan ve insanligin onune gelen dusuncelerin ideolojilerin alt yapisinda batinin hep medeniyet adina yatan isgalleri vardir ki bugun de Amerika “ozgurluk ve demokrasi“ adina ayni yalan politikasini surdurmektedir.Frantz Fanon ayri bir dusunurdur batinin bu tum yalanini ortaya koymus, durusunu net ve kesin gostermis bu yuzden unutturulmaya calisilan buyuk bir aydindir.Ali Seriati Fanon`dan cok etkilenmis bir dusunurdur ki etkilenmese islam dunyasinin geleneksel islamdan uzak yasantisini, sia kulturunu ve Araplardaki emevi mantigini bu kadar keskin elestiremezdi. Kimselere yaranamamis bu aydinlari hatirlattigi icin blog yazarina tesekkur ederim.
birincisi çok güzel bir yazı olmuş. bir kitap üzerinden genele dair çok doğru çözümlemeler yapmışsınız. ben yazdığınız isimlere şeyh bedreddin’i ekleyeyim.
yorumlarınıza teşekkür ederim. sanırım sırada ali şeriati de var, onu yazmak istiyorum 😉 bu seri böyle gider belki, patrice lumumba, steve biko, daha yazılacak çok şey var.geçenlerde şeriati’nin eşiyle yapılan bir röportaj vardı biyerlerde, bayan şeriati muhalif usülü saçının kahküllerini gösteren başörtüsüyle bir poz vermişti muhabirlere. şeriati’nin düşündüğü devrimle bugünkü iran islam cumhuriyeti arasındaki derin uçurumu güzel özetliyordu bu fotoğraf ve bayan şeriati’nin anlattıkları. neden? çünkü batı hümeyni’yi de manipüle etti, tıpkı şahı ettikleri gibi… devrim yine emperyalistlerin eliyle bu hale getirildi, aynı anda hem iran’a hem ırak’a silah satıp çarpıştıranlar da yine batılılardı…neyse, arkası yarın.
aslında fanon’un söylediklerinin bizdeki kürt sorununa da uyarlanabileceğini, fanon ışığında kürt sorununun da tahlil edilebileceğini düşünüyorum. bu bambaşka bir yazı konusu tabi. ama bu konuda söyleyecek sözü olan varsa beri gelsin duyalım…çetrefil, netameli bir konu belki ama tartışmakta fayda var… ister istemez ben kürt sorununun da batı tarafından bir sömürü enstrümanı olarak kullanıldığını, manipüle edildiğini düşnüyorum, öte yandan da türklerin de en az kürtler kadar kürt halkının ifade özgürlüğüne sahip çıkması gerektiğini düşünüyorum, öte yandan kürtler de bu meseleye dışarıdan kimseyi dahil etmemeli, bakıyorum da örneğin filistin islamcıların, muhafazakarların ve kürt kökenli solcuların dilindne düşmezken ırak’la ilgili herkes üç maymunu oynuyor.kürtçülerin ırak’taki işgale ses çıkartmaması düşündürücü değil mi. ayrılıkçılık bazında yürütülen ve ayrılıkçılık uğrunda herşeye mübah bakan, emperyalizmle kol kola girebilen kürt hareketine sıcaklık duyamıyorum şahsen. sömürüye türk-kürt, tüm tc vatandaşları, hatta tüm ortadoğu birlikte karşı durmamız gerekmez mi?başka türlü düşünen varsa dinlemekten memnuniyet duyarım…
ırakta saddam halkına surekli baskı yaptı,ve simdi ise aynı baskı baska taraftan geliyor,oysa saddamı batı iktidara getirmisti,hergun yuzlerce masum insan oluyor,iranda sah devrinde halk hem ekonomik acıdan somuruldu,hemde insanların dini yasaması engellendi,ozgurlukler konusunda halka baskı yapıldı,ama sonra muslumanlarla komunistler isbirligi yapıp sahı devirdi,ama bu seferde insanlara zorla dini yasam empoze edildi,insanlara yine baskı yapıldı ve yapılıyor,benim bunlardan cıkardıgım sonuc sudur:eger saddam demokrasi ve ozgurlukleri halkına verseydi,ABD ıraka saldırmaya cesaret edemezdi,aynı sekilde sah demokrasi ve ozgurlukleri saglasaydı,karsı devrim olmazdı,sonuc eger seriat devrimi yada bolunme istemiyorsak:demokrasi ve ozgurlugu kuvvetlendirmeliyiz,bireyi esas alan bir devletimiz olmalı,yoksa baska ulkeler sizi somurur,tıpkı ırakı somurdukleri gibi ,ve iranı somurecekleri gibi!!!!!!
bir kere saddamla emperyalistlerin ulkeyi yonetmesi dusuldugunde, bence emperyalistlerin yonetmesi daha az serdir kurtler acısından,saddamın kurtlere yaptıgı zulmu baska kimse onlara yapamaz,bu yuzden ben onlara hak verebiliyorum,
ırak isgalinde ABD ne kadar sucluysa ve katilse,saddamda oyledir,saddam kurtleri insan yerine koymadı,saddam kurtlere soykırım yaptı,sen kurt olsan saddamın devrilmesi icin elinden geleni yapmazmıydın,isgalciler ABD olsa bile,birde benim bildigim ABD saddama karsı kurtlerin kendilerini koruması icin yardım da etti.tabi isin aslına bakıldıgında saddam ABD urunu,ama ben kurtleri haksız gormuyorum,onların yerinde bizde olsak belki aynı seyi yapardık,ama ben yapmazdı, o ayrı bir konu,
şimdi tartışmanın şöyle ucundan tutabilirim. birincisi kürt sorununu hafifte tartışmaya kalkmayın, sonrasında kötü olaylar oluyor. ikincisi bireyin psikolojisine bakmak gerekiyor. umut denilen nane insanın aynı zamanda özgürlüğünü de elinden alır. bağımlı olmaya başlarsınız. ırak noktasında kürtlerin sesizliğe gömülmelerinin çok basit, aslında aynı zamanda da iğrenç bir sebebi var. tarihte ilk defa devlet denilen olguya ve siyasi erke erişiyorlar. haliyle de 3 maymunu oynamak işlerine geliyor. bu sayede umudu besleyip, bir gün kendilerininde demokrasi de, erkte söz sahibi olacğını ve birey temel hak ve özgürlüklerine kavuşacaklarına inanıyorlar.devam edersek bizdeki mesele korku toplumu olmamızdan kaynaklanıyor. hep bir kaybetme korkusuyla büyütülüyoruz. eğitim sistemimiz, vatan anlayışımız, milliyetçiliğimiz vs. hep böyle. hal böyle olunca da hep bir düşman var ve klasik tabirle hep düğmeye basılıyor. ayrımlara bakalım: türk- kürt; laik- islamcı; solcu- sağcı; zengin- fakir; ….bu liste daha uzar da ben uzatmayayım. velhasıl cem mumcu’nun güzel bir konuşmasını dinlemiştim. keşke hiç ait olmasak, bu sayede belki insan olmayı başarabiliriz diyordu. kısaca 3. dünya ülkelerinin kaderi bu. ekonomik gelişme olmadıkça bu yapı böyle devam edecektir.ek olarak chomsky’nin medya devlet şiddet üzerine bir yazısı var. herkese okumasını şiddetle öneririm.
inanılır gibi degil,nasıl boyle yorum yazabiliyorsunuz,ya kurtler saddam tarafından soykırıma ugramadı mı,?adamlar ne yapsaydı,birazcık insaf,kendinizi onların yerine koyun,saddam surekli adamalara karsı kimyasal silah kullandı,ve haleda adamları isgale karsı olmamakla ucluyorsunuz,ne diyebilirim ki?
işte şimdi yandın nevdalist, seni ben bile bu yıldo’dan kurtaramam artık…
abiciğim hasta mısın sen ya! el insaf diyene bak. saddam’ın yardakçıları maalesef kürtler oluyor. halepçede katledilen kürtleri kaç insan biliyor sanıyorsun. ya da şuan ABD’nin kuklası konumundakiler kimler. halepçe’ye o bomba atıldığında kaç kürt ayaklandı? haberin var mı bunlardan yok. senede bir gün halepçeyi analım olsun bitsin değil mi? bu tıpkı laikçi geçinen kesimin filistine mesafeli yaklaşması gibi bir olaydır.ayrıca biraz hafif tarihine bak. siyasetle de yakinen ilgilenen biriyim. gerçekleri görmemezliğe gelemem. üzücü ama gerçek bu.kürtler kendi yolunu ancak türkler ve bu ülkede yaşayan diğer halklarla birlikte bulacaktır. umudu başka ülkeden hele amerika’dan beklemek normal ama gayet üzücüdür!
peki saddam bu adamlara neden bomba attı?elinde kimyasal silah olan birine karsı nasıl ayaklancaksın?
ben kurtlerin ABDnin gercek yuzunu bildiklerinden eminim,sonucta saddamı ABD olusturdu,iran ırak savasında ,ABD ırakı destekledi,ve saddamın kurtlere yaptıgı katlimı gormemezlikten geldi,ama simdi o katliamdan dolayı saddamı idama mahkum etti,(iki yuzluluge bak)oysa o kimyasalları ıraka ABD vermisti.yani ABD de suc ortagı,ve kurtler bunun da farkında,ama simdi kurtler denge politikası izlemeye calısıyor,ve turklerde de hata var,orada okullar acabiliriz,kurtlerin ekonomisi bizim elimizde,onlarda bunun farkında,yani oradaki kurt yonetimini kendimize baglıyabiliriz,ama biz dusmanlık uretmekten baska hicbir sey yapmıyoruz!!!!!!!!!!ve benim anlamadıgım ,saddam kimyasal bomba kullandıgında,turkiye ırakı kınadı mı?onlara ekonomik yaptırım da bulundu mu?yoksa bizde isin icinde ABD var diye ses cıkarmadık mı?artık kurtler bize neden guvensin ki?biz bu guveni tekrar kazanmalıyız
adımız geçmiş :)fanon tamiller arasında oldukça saygı görüyor. hatta bazı kaynaklar ana tarafından tamil olduğunu bile söylüyor.magazini bir tarafa bırakırsak, 2 kutuplu dünyanın alternatif ürünü kendisi. taa wilson’dan gelen batıcı prensipleri 3. dünya için düzenleyen bir adam. fanon’u zamanın politik rüzgarından ayrı tutamayız, bağlantısızlar konferansı gibi aksiyonların alındığı bir dönemde düşünceleri şekilleniyor. belli noktalarda referans gösterilse de yeterince irdelenen birisi olduğunu düşünmüyorum. zaten açıkçası her an, herkes için tu-kaka olabilecek bir şahıs. “aksiyona” da pek hayır demiyor bu yüzden sertlik yanlısı ya da terörist olarak lanse edilen organizasyonlara daha fazla ilham verdiği kesin.bu noktadan hareketle, fanon’un düşüncelerini kültürel bazda uyguladığını düşündüğüm has tamil m.i.a.’nın bir şarkısı ile yorumumu sonlandırmak isterim.not: elinize sağlık yazı için. bu arada moderasyonun sitede çıkan bir sürü abik gubik yazı için de aynı yıldırma taktiğini denemesini salık veriyorum.
şimdi gördüm, bu mim‘in de sanırım bu yazıyla paralel okunması lazım. alttaki tartışma da bonusu. 🙂
yazı tek kelimeyle nefis. yorumlamanız çok etkileyici bgunay, daha ne diyebilirim bilemedim. teşekkür edebilirim.
Okuyun bakalım hikaye bir yerlerden tanıdık gelecek mi?Öngörüsü uyarınca, Fanon’un daha önce devrimin motoru olarak tanımladığı köylüler, mücadelenin başarıya ulaşmasından sonra sessizce sahneyi terk ederler ve iktidar milli bir burjuvazinin elinde tekelleşir. Sömürgecilik sonrası durumların çoğunda görüldüğü üzere, tercih edilen yönetim biçimi savaş döneminin önde gelen kahramanlarından birinin liderliğîyle sembolize edilen baskıcı nitelikli bir “tek parti” iktidarıdır.Ancak, bağımsızlığını yeni kazanmış ulusun tüm heyecanına, gayretine karşın, orta sınıfın zayıflığı, altyapının ve bilgi birikiminin eksikliği, uluslararası baskılar, arzu edilen büyük atılımın gerçekleştirilmesini engeller; aslında pek çok şey, özellikle iktisadi yapı, aşağı yukarı aynı kalmıştır. Sıradan insanların hayal kırıklığı yeni yönetimin otoriteryen tedbirleriyle kontrol altına alınır. Bu arada, liderin saygınlığı da yavaş yavaş bir kült halini almaya başlamıştır. Sonunda, sömürgeci gücün kovulmasıyla kazanılan bağımsızlık, çeşitli alanlardaki başarısızlıklarla ağır ağır “uzaktan kumanda” bir sömürgeciliğe geçiş yapar ve yakın geçmişle devamlılık gösterir. Eski kolonyal güç, artık fiziki anlamıyla orada olmasa da, iktidarını büyük ölçüde tekrar kurmuştur.Yarım Yüzyıl Sonra Fanon’u Yeniden OkumakÖnce bir Roma komutanı olarak hristiyanlığı yok etmeye çalışan Tarsus’lu Saul’ün (St.Paul) dışarıdan başaramayınca Petrus’a gidip hristiyan olduktan sonra Petrus’a rağmen sünneti ve domuz yasağını kaldırıp teslis (üçleme) inancının yerleşmesini sağlaması, Kureyş aristokrasisine karşı gelişen İslam devriminin Halife Osman’la birlikte aristokrasiye geri dönüşü, peygamber soyunun katli, Anadolu’daki milli mücadelenin gelip IMF’ye teslim olması gibi nice hikaye.Fanon, uyuyan küçük burjuvanın ancak şiddetle uyandırılabileceğini söyler. Kürt halkından onca yıldır esirgenen kültürel hakların bugün “sizi mi kırıcaz buyrun Kürtçe TV” noktasına gelmiş olması Fanon’u bir kez daha haklı çıkarmıyor mu? Milliyetçi Kürt şiddetinin emperyalist gücün kuklası olup İran’a şantaj için kullanılıyor olması ile iki kere hem de.
Lenin`in yaptigi devrimi animsatti bana:) yakin yerlerden ornek vermek istemiyorum.
Başıma bir iş gelmiycekse bir örnek vermek istiyorum..
anthro :)) korkunun ecele faydası yoktur 😛
Puella, n’apıyım. Son günlerin moda klişesi bu.Bi işi kalkışmadan önce bu cümleyi kurmak lazım.
Anladığım kadarıyla -çünkü Fannon’un kitaplarıyla daha tanışamadım-, söylemlerinde bir haklılık payı var. Bu söylemlere benzer söylemler sosyalist düşünceler arasında da var. Batı proleteryasının sömürüden doğan zenginliğe ortak olduğunu iktidara geldiğinde bile bu zenginlikten vazgeçmeyeceğini ve dolayısıyla sömürünün devam edeceğini iddia eden millici komünistler, 3.Dünya sosyalistleri (SSCB’de Sultan Galiefçi akım, kısmen Maoistler…) ezilen halkların birliğini savunurlar.
teşekkürlerelektronik sigaraelektronik sigara fiyatelektronik sigara ego-t