Uyandım, belki de hiç uyanmadığım kadar ve uykum var hiç olmadığı kadar.Ankara’nın boş sokaklarında yürümek gibi, içimde çakan yalnızlık, sivilce gibi 17 yaş pırıltısında. Seni bu saatten sonra özleyeceğim aklıma gelmezdi, bittiğini sandığım, şimşeklerinde, aklımın, deformasyonuymuş yalnızca..Son toteminde burnuma çaktığım, olması gereken yerde kartalın, apaçık bir yanılsatıcı var, iradesiz aşka dair. Rengi solmuş çeliğin, mat olmuş görkemi ve iki yanı kan revan ellerimin, cinayetim var, düşlerimi katlettim, eşzamanlı istifam densizlikten, haddimi bilmem ben, bu geceyi de sana ekledim…Bir rüzgar diledim, fırtına biçtim, “hoşçakal sevgilim”.
yorumlar
hayalgucun cok genis. Yazmaya devam 🙂
Senin geçtiğin en son yolda yağmurun sesi var, suyun sesi mazgallara süzülen ve mazgallardan dışarı süzülen buharım ben… Atmosferin derişimini değiştirmeye kasacak değilim, yok olana da küfretmiyorum ama “sen var mısın?!”, bunu bilmek için küfür sınırlarımı zorluyorum; geri dönüşüm noktası olmuş dostların hikayeleri, şimdi sıyrılmam gereken bir şeyler daha var ama yapmayacağım. “Aşk hiç biter mi?!” Gamze?Sana anlatacaklarımı ürkme olasılığından dinlemiyor olabilirsin, senin ürkebileceklerini ben yaşadım.”Raylar” diyor bir peri kızı, arasında kalan günlerini özlüyor belki; diyorum ki: “arasında bağlanmışım ben o rayların, üstümden geçen tranvay senin.” Gerçekten kopamadığım yerdesin, bir-iki kelimelik şizofren oyunları yapmadım diye belkide ne zamandır; açığa çıkmış bir sırsın. Sana dair tutulan dilim, senin değişilmez tutkun, içimde daha fazla tutunacağı çürememiş bir yer kalmadığından gömülüyor uçuruma; uçurum dediğim derinliğin, uzattığın elinden fazla olamaz yüksekliği, elllerini göremiyorum, ellerimi tanımıyorum, titremezdi benim ellerim, ne yazacaklarını da bilirlerdi hem, serbest çağrışım da değil ki(!); işte yine sendeyim ve kelimeleri seçmeliyim sanki…Bitmeyecek olan dedim, değişmeyecek hiç hani, ben esiriyim titrememiş ellerin..Tuttuğum infected diarynin, sustuğum tüm günlerin, aşina olduğun tüm bu kelimelerin, küçük izlerin büyük etkilerinin, ortak paydası sensin, değerin artmışsa senin, azalmış işte değerleri diğerlerinin, in the end : last mode is stand-by again…
“edilmiş tanrılarınız ve siz” dedi pierre, canı sıkılmıştı, işaret arıyordu, bir çarpı mesela, her hangi bir yerde olabilirdi ve kazacaktı bu sefer, ustadan öğrenmişti “meşhur olmanın en iyi yolu kaçmaktır” diyordu o da. “peki ne yapabiliriz o zaman?” diye sordu timour, “yani olasılıklarımız var, var değil mi?”, “olasılıklar anam” diye kabaca girdi söze piere “hediye edilmişlerdir ve kimse sana kendisine alabileceğinden iyi bir şey hediye etmez”.god is a dj olabilir ama bir yere kadar. tabii canım.
ters-yüz edilmişlik getirisi hesap yapma efekti, olasılıktan bahsetmektir kimi zaman oysa olasılık bahs olunduğunda olmuşluk da olur bir yerde ve olmuşluk olgusu sessiz kalma hakkı doğurur fakat hapsolmayı da beraberinde getirir.Özgür olmayı tercih ederiz fakat gömüldüğümüz hesaplar bizi taşak kafalara sürükler, sürüklenmişliğimiz ne yazık ki durdurulamaz bir yerden sonra, siz en iyisi alivyonlarından edinmeye bakın sürüklenenin, sürüklenene tutunmaktansa…
ben iiyi yazi dediysem, gercekten iyidir benim icinBzen tanimlamalari gevsek yapmak gerekir herkes autofocus leica mercekleri mi saniyorsun.Acid Kafa bu arada sen olsan gerek, ayik ken de mi boylesin.
seni boyle soyleten. Karar ver artik.
git soyle ona, birseyler yap, bu kadar duyguyu sokaga atacagina.Seni duyuyor mu bu kadin?
iki endustri ayni koldan yonetiliyor
eger buraya yazdigin hizla yaklastiysan kadin urkebilir.Take it easy man.Akdenizli misin nesin, sakin ol, stoik ol biraz.
sen nescafe’yi fazla kacirmissin.kafein trip yapmis, noronlarin kisa devre olmus,kalp dakikada 220.Bi daha asik ve efkarliyken neskafe alma.Dozunu bilemezsin, OD yaparsin.TAmam mi.
Zor isler.Sen herkesi yasiyor zannetme bu arada.
yoksa random prose generator mi yaptin uzerimizde test ediyorsun
siradan degildir.O kadar kucumseme duygularini.
sinirlari zorlamaya gerek yok, zamanla kristalize olar normal dusunme modunda.Mutevazi olmaktan cok, sakin olmaya bak.Duygulari kor dugum yapma. Nasil matematikle ugrasirken insan sakin olur huzur bulur ya, hayata bazen biraz Ingiliz yaklasmakta fayda var.Karisik dusunceleri birbirinden decouple etmek lazim itinayla.
canim portakal suyu istedi. Birazdan gidip kendime guzel bir portakal suyu yapayim bari.vitamin C, yasarken curumekte olan toksin yuklu varligimizi yuruyen Tyler Durden marka sabun olmaktankoruyan bir panzehir degil midir.var mi portakal evinde? sen de yap, ic.
al sana en son David Firth saheseri
olayin butun anlami portakali sikma islemi . icmek degil.
diyorum, bana akıl ver (gerekli gerçekten) fikir ver (sabır?). fazlalık kelimeleri al karşılığında o zaman, bir de metanet. a psychadelic trip.
ama hepsi kisiye ozgudur.zaten olay nasilportakal suyunu icmekten cok portakali sikmak iseyontemi bulup olayi cozmekten cok asil onemli olan o yontemi gelistiren yoldan gitmektir.asil perception genislemesi oyl egerecklesir, bir “ogrenme” olayi yani. Hem de noronlarina toxic kamcilari kullanmadan, en ilkel ve dogal haliyle.mandalina yiyorum. koktu mu?
sen mi yaptin?bicakla kesip, tek tek.
cunku kendi kendine ogrenmelisin.Ama sunlar COK onemli:1)ONE THING AT A TIME.2)TIME WILL CRYSTALLISE EVERYTHING.
doktora ogrencisi…going nuts is part of the processmethinks
stimulate etmek icindi. Bir virtual “kendine gel” tokadi.iyiligin icin:-)
delili yok etmesi en zor olandir zaten.
Belli bir sure yoktur,kisiden kisye degisir.Bunu ancak sen bilirsin, shocku atlattigindan cooook daha sonra OK olursun.transient durumlarda herkesin damping coefficient farklidir abicim.
sakin yer verme o dusuncelerine.Bo Derek dusun onun yerine.;-)Ben musaadenle cekilecegim, yarin erken kalkmam lazim.Sen iyi ol.Good nite.
gelen gidendendayak yersinsonra,iyi geceler.
yandan üzülüyorum tabii. bir yandan diyorum “yeri değil ama söylemek gerek itişmeceden öteye gidemeyen zat-ı muhterem ameximes’in derdinin zihinsel eylem yaratmak olduğunu”. bölmemek de isteği var serbest çağrışımsal, ıraksak, kaygan ve meçhul paradigmayı. alışmışken öyle “lan”lı “ulan”lı konuşmaya ne gerek var şimdi. her daim güzel olmalı kafa, ama fazla ile fazlalığın arasında gidip gelirken kelime dağarcığı muteviyatı, dikkat etmek gerek, kendi kendini öldürdüğün değildir mesele. bunu becerebilmek büyük iştir, o eski sen’i delip bir tarafından, bir halat bağlamak ve “it-tirsem gidiyordun” diyerek kaktırmak arkasından gözler kapalı, diğer ucunda koca bir kaya. ama problem burada, kafalarda işlenen cinayet büyük iş, hani diyor ya,büyük barmen eğilirvesen ölüsün deröyle bir şey işteoverdoze derken soyutlamalardozunu aşmış ise,anlaşılabilir olma kaygısı da fatihasını duymuşken üstelik,başlığı da düşününce üstüne,hiç uğraşamam ben kafiyeyle.bir ihtimal daha var, beylik bir sözle desteklenebilecek, banapost-modernist cümleler kuracam derken inceden çözüyorsun hayatı demişti actor.fazla mala gelince, her lafa tek tek cevap verme çabasından uzaklaşamayan bir kimse olmanın sancısını çektiğimi farketmişsinizdir. yine de, tüm bunlara rağmen yani, tam da kıvamına gelmişken hani, kapıyı açması gereken bambaşka biriyken üstelik, şansımız yok diyorum ben. hiç olmadı. peki kim verecek bize iyi niyeti? sen mi? ben? sanmam. söyleyebileceğim en iyi şeyi hemen söylemeli miyim? yoksa sonraya mı saklamalıyım bunu? yani sormak istediğim benim söyleyecek pek bir şeyim yok, önceden söylenmemiş ya da söylenemeyecek türden. fazlalıklar da ısrarlıyım ama. buk olsaydı, hassiktir derdi.
ama olmuyor böyle, fazla uzağa gittin yinekalk ayağa da, perdeni azıcık aralabak yeni güne uyandılar yine dekanla yıkanmışken okyanuslarolabilir;iğneleyici sözlerim, canını yakar,tüm dünya intikam peşindedir,hepsi o dostlarının ruhunu almak derdindedir,zaman aleyhine işler,işler hep tahmininin aksinde ilerler,erkekler ve dahi kadınlar,- biliyorsun senden ne istediklerini-istediklerini alana kadar tam da duymak istediklerini söylerler,vegiderler,sonra sen bana aşktan söz edersin,”aşıktım ona, ben…”ailen senden nefret eder ve istemediğin her şeyi isterler senin adına- tersini bir de elbette-öğrenirsin kurallarını bu dünyanınfarkında değilsindir-umarım-ama hoşuna gider bu-acı çektirmek en büyük hazdır-ben çekerim acınısı zamanın-elbette ben olmalıydımya başka kim olacaktı? onlar istediklerini aldı-iyi bir insansındır-her anlamda-ve öylede kalacaksındır-kararlısın buna-iyi şeylerin hayalini kurup,kötü şeyleri görmezden gelirsin-seversin bunu da-ve arabalarına binmiş içerlerken petrolü binlerve canın sıkıldığındave söyleyecek sözün kalmadığındave canın başka bir “şey” istediğindeve zaman akıp giderkenve yenilirken senve yenerken benive tanrılar kahkahalara boğulurkenve büyük oynarken tüm kendini bilmezlerve afrika kanarkenve bu varoluşun bir parçasıyken sana göreve her saniye birkaç bin tecavüzcü boşalırkenve gençler anlarken yiten çocukluğuve yaşlı dediklerin ağlarken yiten gençliğin anılarınave trafik akarken ana caddelerdenve ara sokaklardan evetve ben kaşırken kafamıve sen bir sonrakinin böyle olmamasını ümit ederkenve bir gece yarısı aniden çalarken telefonve kasaplar eşek satarkenve eşek sikerken bir diğerive pişman olurken bazı şeylereve “asla” pişman olmadığını söylerken banave andromedayla birleşmeye çalışan gökadamızda dönerken güneşin etrafında deli gibive tankların içindekiler “ateş serbest” emrine itaat ederkenve yüzüne bakmazken o ufaklığın, sahte yalvarışlardan sakınmak için kendinive kağıt mendile ihtiyacın varken üstelikve haçlı yeni bir seferine hazırlanırken ordularve tanrıları aldırmazken bunave garipsenir mutluluklar içindeyken yüzler, binlerve kediler, kertenkeleler, portakal ağaçlarıve sadece onlar tadını çıkarırken güneşinve daktilom çalışırken halave sadece üç şişe biram kalmışkenve çıldırmış orospu çocuklarının dünyasında yapayanlız kalmışkenbenboşver dememeliydin bana!benbu lanet erifçırpınırken tozutmuş vaziyettesarılacak yılan bulamazken hanitam da kıvamına gelmişken yani;şarkılarşiirlernesirtefrikave kendisiyle yemişken kafayısenbana post modernist cümleler kuracam derken inceden çözüyorsun hayatıiyi denk geldi galibabende istiyormuşum yaniaslında tam da bunu diyecektim;iyi denk getirdin bebeğim.
bir günde en çok üstünde durulan ve en çok ahkâm girilen blok olarak tarihe geçmesi taraftarıyım…
ortalama bir kıyametböyle bir şey olsa gerekne zaman yetecektek başına iyi niyet?hakkaniyetnereye kadarkovalarkendini bilmez insanıcahiliyetin sancısınıatamazsın üzerindendeğişemezsenki zatenbilmeden değişemezsinama lütfen bilincitiyorsun benikırılgan zeminimizayıfım bu anlamdave bu tarz denemesiyoruyor benitırmalıyor zihnimiköşe, tezatcümlelerin eğimiisterik ve bu çabalarbu anlamsızbu manasızacılar ikinci bir ten gibi sarsın bedenimientel avuntusu manifestodiscovery ayarında protestokeşfederken beyninin koridorlarınıatlıyorsun meşhum çıkış kapısınıbana göre değil hodri meydan havalartek yermecemi o san’atını pompalaristediğim biraz daha fazla şevkat vehadi bana hiç bilmediğim bir şey söyleo vakit keserim kucak dansınıya da biraz daha denerim şansımıişte tam da itişirken biz o andadönene dönene sıkışık kör noktadao zaman patlar belki metaforya da bu olur pek bir yalın, pek bir korolmuyorçalışmıyorbilmiyorkimseler neden atar yüreklerkürdan yok dudaklardasınır yok ki bu uzlamdabil; olasılıklar kapandaanla!niye kızarsın ki bana?”tu” desem “kaka” desemlibido semirtilmiş ne faydakevaşe dostlaravlanıyorlaryeni bir düşyeni bir düşüşdostlarım varirili ufaklı karıncalarbana bakıyorlarsessizce isteksizceümitsizce anlayamıyorlaryazık”ne bu böyle söylediğinyaz şarkısı değil türkü değilha?ne bu böyleşu, gerçekbu değil?sana ne be adamdilediğimiz gibieziliriz bu yollardaistediğimiz gibisürünürüz ah ayaklar altındaeğitildik biz bu medyaeğitildik biz ekranlakadınlar var ekrandacazibesi çıplaklığında kadınlaralkol var iç alkol’üyumuşat süngerini zihninineğlence var eğlenunut gerçeğini kendinin”ben de bilirdimtanrı olmayıkaçmayısaklanırken göklerdeyerdekilere bok atmayıyapmadımtapmadımve dâhi taptığı kadar bana,ona inanmadımolmadımkul olamadıminsanda umut var sandımyanıldımolur mu hiç durur muinsanda usbulunur mu?aranırda sorulur muölçülüp biçilir mi sanrıkaldırbaşın dimdik omuzlar güçlübilirim göstereceksin günümüama n’olur biraz şevkatve biraz daha müşfik ol bana karşısadece olasılıklar dedimsözlerimin iğnelemesine değindimteninin bu denli incebu denli yumuşakdelinin biri olduğunu bilmezdimşimdi de ben delirdim sanırımduvarlara inat notlar almaktayımkarşında değil yanındayımşarkına muhattap olmaktayımşimdilik buradayım ve dinleben eski bebek olamamkandıramam kendimiihtimalden yürüyorummetafiziğine değiniyorumaşkınsavaşınve insanınadını arıyorumsaygı?
hoşçakal sevgilim…
kırılgan bir şeyler var etrafımda,eski bir acıdan öğrendiğim,tuşlarına piyanonun,basarken o meşum parmaklar;düşünüyorum dafazla ciddiye alıyoruz;hayatı,aşkları,insanları,acılarıfarkedebiliyorsundur,hepsi aynı delikten çıkıyorinsan,kaç insandanya dasen bilirsin;deneyebilirsin,kimse bilmez ne yaptığını,-bilmesin zaten-neye yarar bilmek;zamanın geçtiğini,insanların;fikirlerinin değiştiğini?değişmeyen tek şey,değişimin kendisidir;ya dakimbilir,belki de;değişen her şey;hiçbir şeydiröyleyse zaman,bana acı vermeye;acı, kendini tek gerçek ilan etmeye;edinimler tüm diğer faydasızlıklarla birlikte beynimde,kadınlar tüm diğer elde edilmemişlerle ruhumda,becerilerim tüm diğer yapabildiklerimle bencilliğimde,eşinmeye devam edecektirve bu konuda söyleyeceğim her şey,aslında-ki görünenin ne olduğunu bilmezken aslından bahsetmek komik geliyor bana-hiç,evet,hiç.hiç.hiç.hiç.hepsi bu.
çiçektirmeyva değil
Bahardan mıdır nedir şişmiş çocuklar davul olmuş.Ellemeyelim de azıcık hava kaçırsınlar.Yazık.
elinizde birer sazınız eksik, böyle atışma çekilmez ki…
ne kadar çok isterdim size ahanda buyrun link demeyi ,ama ne kadar istesemde mümkün değil bu söyledikleriniz. ha uğraşır yaparsınız bir kaç ay-sene sonra, dersiniz; durum budur, bundan ibarettir bizde zevkle dinleriz, psychedelic bir sound katabilecekse söylenenlere…
bu nasil ic hesaplasmasi…isi kendine saygini birseksen topraga gomerek mi halletmeye calisiyorsun. Bu arada karsidakini de bi okadar asagilayarak????Bu bir ego meselesi. ask mask degil.Senin ciddi ego problemlerin var Mr Hyperbole.
Lutfen, bize bir referans gosterir misin, bu kendine ozgu ifade sisteminde context’e bakarak anlamaya calismak kolay olmuyor.Su “infected diary” ne oluyor? sakin “infected dairy” olmasin, BSE, CJD falan? 🙂
Turk underground noir/cult film yonetmeni mi
oyleyse selam soyle – he rulez…degilse kolay gelsin (pornocuysa deme ama)
…
internetin 90% icerigi olan seyin daha soyleyecek nesi olabilir anlamiyorum.ani hayatin anlamsizligini bile anlatmaktan aciz bi ekol.
hoşçakal sevgilim…
bunaldığın gibi bunaltıyorsun da…
Pornocuysa benden selam söyleyebilirsin. N. B. C ise zahmet etme. Hey hek bahar geldi birlikte bişeyler yapalım mı. Peter Greenaway filmine gidelim mesela. Onun çekeceği bir pornonun ne kadar esaslı olacağını düşündüm birden.
ahkam kesiyorum lan sana. bunalma insanlari :*
Sizden daha zeki ve ozgur o.
sanmam iyi niyetin yıldırabileceğini kitleleriyılan bile en fazla beş bilemedin on kez kusar zehriniama kitle durmazanlamazuğraşmazkapmayakusar takiiş işin içinden çıkılmazkıvam alıncayametaforepidemikanaforbik bikbu kadar oluyor.
guzel olmus.
bekleme bence
böyle felsefi bir penis olamam ama işte burdayım bak geldim gibi kısa cümleler kurabilirim.iyiyimdir de kısa cümlelerde ama peki sen nerde?
devam et, devam et yolculuğuna ey devlet gemisi , trafik kazaları, doğumlar, düşükler , berlin, kanser tedavileri, dinle dostum onları dinle , tam şu anda , hepsi çevremizde , bir hedef gibi boyanmış kırmızı turuncu yeşil ..pis bir barda tahtanın tam ortasına giden bir dart gibi hedefine ilerle.belleğini boşalt ve etrafındaki yangını dinle.anılarını unutma, bırak o değerli bir yerlerde gerçekten tüm renklerin içinde varolsun, sarsılan ve flulaşan şu an için kendine yardım et.bunu nasıl yapıcağını biliyor musun? Asla bir “nihayet”leri olmadığı halde yerlilerin onu nasıl gördüğünü bilmek istiyor musun? neden bahsediyorsun beni aptal mı sanıyorsun mutlu değil misin?sakin ol.kendine hakim ol.mutlu değil misin?neden mahrum olmana izin veriyorsun?alınganlık nekadar hızla geri dönüyor ve bu gayri menkul olayının en iğrenç şekli.iki santimetrekare insan etine, birisinin vajinasına sahip olma ve hükmetme isteği.onlar gibi olmadığını biliyorum.yaklaşen sevdiğin renk ne? en sevdiğin film , müzik, yıldız, korkma, bunca zamandır nasıl yaklaşıyor olduğunu biliyorum.haydi başka bir halk olalım.benimle yeni bir yolculuğa çık.yeniden kendimiz olduğumuz zaman hatırlayabiliriz vebelki sırf bu yüzden bi daha asla kendimiz olmayız.
geldin mi??dün uğradım o cehenneme bağlasalar durmam sandım ki neyseki bağlamadılar çünkü durmamak için elimden geleni yapardım sanırımyou dont see mecuz i dont have much to say
sıralar hafif de hiç hareket olmuyor. eski alışkanlıklarım var ve onların bile hafif’in kurucularının ereklerine uyumlu olmadığını görüyorum sonra ve ardından kızıştırıyor şu yüz küsur ahkâm. ah be, boşa harcanmasa kitleler, beyinler, o enerji, bu zaman, sonra şöyle olsa böyle olsa diyeceğimize öyle eylemeyi becerebilsek bir. nihayetinde anlasak mı acaba yakınmanın, dövünmenin ve sıkıntının en az mücadele kadar saçma olduğunu. olduğu gibi gidişine bırakmak olduğunu anlasak asıl işin. ne yani, mücadele edince, gidişine bıraktığımızdan farklı mı oluyor? sadece hayal kırıklığı ve ardından hayat kırıklığı. geç kaldık yine, hep.
olması beklenilenlerin neler olduğuna karar verirken yeterince dikkatli olup olmadığımız sorusuna olumlu yanıtlar verirken ne denli büyük bir hata içerisinde olduğumuzu anlamadan önce bilmemiz gerekenin olasılık ile olumsallık arasındaki fark olduğunu sanıyorum. tüm bunların ışığında, gbshaw’ın “makul insanlar kendilerini şartlara uydururlar, makul olmayan insanlarsa şartları kendilerine uydurmakta ısrarcıdır, bu bağlamda, gelişim makul olmayan insanlara bağlıdır” kabilinden ettiği sözü anımsayıp, ardından, tGa’nın “olasılıklar hesaplanabilirdir, ancak gelecek hesaplanamaz sanılmaktadır, bu, geleceğin bağlı olduğu parametre sayısının sonsuza yakınsak olmasından başka bir şey değildir” sözünü düşünelim bir.
bana da bu adamin ictiginden ver…bu arada Chinaski seni disariya cagiriyor, denkleminde yanlis bulmus.
Seni sensiz yaşamak en kötü kader diyorlar….DOSTLARIM..Sorun bende demekki diyorum we onlara cwap olarak.. Ben senin beni sewe bilme ihtimalini sewdim diom…
yer yok infected hicbirseye, yok olmalidir hersey kendini var zannetse bile..bir singularity geciyormus disaridan, Chinaski ‘ye denk gelmis, event horizon’da asili kalmis zavallim. (ama aslinda icine dustugunu tahmin ediyoruz)
sakal daha cok yakismisti
ama bosluga fisildarsan var olabilirsin
ama bosluga fisildarsan var olabilirsin
yani Baby of Maconload of bollox (literally)
Bak yanki yapiyor
sanmam, chinaski olsaydı “siktir” derdi.”sayın bukowski, şiirlerinizde varoluşçu bir hava olduğu ortada, peki sarte hakkında ne düşünüyorsunuz””sarte osururdu”
Language Timothy!
kurt adama gidilmez.Icindeki kurt adamla anlasman lazim.
saat çok geç oldu yine eski uykusuzluk ve hafif kasinti.kahve daha kahve ama yedi cüceler bile bu kadar sevmiyor beni kim getiricek kahvelerimi,ben söyle hafif bilincsiz hafif gülümseyerek burda dursam ve yine en hafifinden gibi görünen ama aslinda yalanci muziklerimden birini calsam, sen bana kahve yapar misin, infected olsa da farketmez.herkesin uyuduu senin uyanik kaldiin gecelerin sabahlarinda çalan telefona cevap verdiinde sesini çikaramaman gibi bisey.bunun bi açiklamasi yok.ben gece kusuyum saatlerdir uyaniim ama hiç ses çikarmadim der misin, yoksa telefonu kapatip , yedi cucelerden umidi kesip gidip kahve mi yaparsin?biraz yeserdi ya ortal1k azicik mavi de gordum hemen simaririm ben, beni boyle yetistirmisler.ama yollar o kadar kisa ve o kadar buyuk duvarlarla sonlaniyor ki hizimizi alamayip ya duvara çarparsak, duvara çarpan ilk biz mi oluruz? benim sorularima kim cevap vericek? yoksa sorulari cevaplarla çogaltmanin bir anlami yok mu? saat bes kirk.hiç uykum yok.sudan çikmis bal1k gibiyim ve muhtemelen sabah sesim çikmicak.üstelik hala kahve istiyor olacagim.ama hareket nerde? o kadar da heyecanlanmistim nihayet nihayettesin diye ki aslinda hiç o çukura gidesim de yok ama seni çukurdan çikarsam belki de kahramanin olurdum? kahraman olmaya bayilim.ortaokuldan arkadasim bana ucmami saglicak bir pelerin de örer.o zaman hayat konik cadirlara ve kelebeklere daha yakin olur mu dersin?ha? ne dersin?evet.sen.
içinde sıkıştığımı düşünüyorum ve dediğim gibi, ahmaklar tarafından kandırılmış gibi hissediyorum kendimi. tanrıyla iddialara girmek, ona rağmen kazanacağını düşünmek, sigorta primleri ve sulu yemek gibi kaygıları olan garip insanlar yığını tarafından aldatılmış olmanın ne kadar kötü olduğunu anlatabilmek için ise onların bilmediği, dokunmadığı, kurcalamadığı bir lisan ile işe koyulmak gerektiğini çözüyorum. çarpılacak duvarların varlığı sorun gibi görünse de, hep aşağıda bir yerlerde bir duvar olduğu ümidi -ya da belki de daha iyisi- kaygısı, önceden melek olanların, sırasıyla bebek, okyanus ve buzlu ağızlarıyla sürünen gece korkuları ve olasılık hesaplarının içinde kaybolmuş zavallı gauss gibilerini rahatlatmaya -ya da daha iyisi devam etmeye- zorlayabilir. öyleyse dostlarım, bizlere öğretilmiş aşktan ötesini bilmediğimizi kabul ederek başlayalım işe derim ben. daha iyi önerileri olanlar çıkacak içinizden, bunu biliyorum ve o daha iyi önerilerinizin daha iyilerinin olma ihtimallerini istiyorum. sokağa çıkabilir miyim şimdi? güvenebilir miyim insanlara? yoksa bir kahve ya da votka daha koyup beklemeye devam mı edeyim? yo, sanmıyorum, bunların gerçek insanlar olması (insanlar olması; insanla rol dansı) gerekmiyor, sizlerin, ikinizin, üçüncünüz belki biraz daha gerçek ama olmamız da gerekmiyorbitmemiz de,duvarlara bile gerek yok tanrıya olduğu kadar.kedilere gerek yokısınmaya gerek yokcücehızlıgüzelvicdansızsıfatlara gerek yokuyanıyoruz ya artıkbize de gerek yok.
sabahı atlattık.üzerine saatler de geçti.değişen pek bişey yok.F. diyor ki hiç bir şey arasında bağlantı kurmamalıymışız.evren o kadar büyük olabilirmiş ki kafamız çok karışırmış.ankara çok tuhaf bi şehir. ister istemez insana dark city filmini hatırlatıyor.tek kaçış o filmi hiç izlememiş olmaktı ama o şansı da bilmeden ta başından kaçırdık.burda oturasım yok.yazasım yok.bu neyin zorlaması onu da bilmiyorum.ben burdayım mı demek istiyorum şimdi öyleyse neden suya yazıyorum?suya yazmak.oscar wilde’ı hatırlatıyor.ben kareli kağıtlara yazmayı severim burda kareli değil kağıtlar kaldı ki kağıt bile yok.belki oscar da kareli kağıtlara yazıyordu, o zamanlar var mıydı kareli kağıt? o zamanlar viktorya vardı, bir viktorya bile olamadın db.ancak sarhoş ve cinsiyetsiz bir kelebek..dünyanın sonu ben öldüğüm zaman mı gelicek herkes öldüğü zaman mı?
Hyperbolic Asymptotestudied astronomyhe was cool ‘n funkyhis poems rather sarky”I be a vampire”proudly declared he’n wrote in bloodhis “infected diary”a “proportionalrelativist”blogs with a twistnot to be dissedor he’d be pissed!he has insomniaeats ambrosiasmokes and ravesabout melancholiaLoves to chatabout things sentimentalbut tells me thatIt’s purely coincidental…
bilemem ama, ölemediğimiz zaman işimiz bitmiş demektir.
geldim..
hoş geldin
“hoşgeldin.iyi ki geldin.iyi ki ve ne yazık ki sen de geldin prenses”
I’m free now to direct a moviesing a song, or write a book about yours trulyhow I’m so interesting, I’m so greatbut I’m really just a fuckup, it’s such a wasteto burn down these walls around meflexing like a heartbeatwe don’t like to speakdon’t talk to me for about a weekI’m sorry, it just hurts to explainthere’s something going on that makes my guts ache insideI got guilt, I got fear, I got regretI’m just a panic-stricken waste I’m such a jerkI was honest, I swearthe last thing I want to dohonest, I swearthe last thing I want to dois ever cause you pain
-gitmeliyim!(kararsız atomlardan oluşmuş bir bedenden kararlılık beklemek…)
tanrı, beyler (size bey demiş bulundum, kaldı ki tanrıların bey olma olasılıkları oldukça düşük), öyle bir garipliği yaşıyor ki; hem her şeyin özünde, oluşunda ve sebebinde tek, hem bu şeylerin kimilerini içinde barındırmıyor, aklında, usunda, tözünde, ne dersen de. işin garip olan yanı, bu barındırmadığı şeylerin listesinin, her tanrıda ve bu tanrıların her anlaşılışında (ahlâk diyelim buna) farklı farklı olması. descartes beyler diyor ki kısaca, “bir şeyler var etrafta, bilmediğimiz şeyler de var, öyleyse dostlarım, tanrı da var”. ama bok var mesela, kaka, ya da küfürü var kafir’in, bunlar da mı tanrıdan? “yok olmaz” demeye çalışıyor. garip tabii. ancak şu karınca yiyen kıvamındaki tanrı tasviriniz sayın ilginç eğri, sanmıyorum. benim sandığım, o karıncaların ve geri kalan tüm diğer şeylerin imkansız bütünlüğü, bileşkesi, yekpareliği, tanrıdır.olası diğer fikirler ise, yine tanrıcıların iddialarına göre, zayıf ruhların, ruhları algılayamayan akılların işidir. ancak şunu diyebilirim, canım kadın bedenlerine onca kılı koymasına katlanabilirdim ancak, meme uçlarının etrafındakiler berbat bir tasarım, buna ek olarak, aceleye getirilmiş gibi bu gezegen.
.
hint mumininin incileri bir yana, amerikan fakirinin incisi geldi aklıma. “kadınlar” diyor ve ekliyor, ama eklediği kısım tam aklımda kalmamış, ben kendim ekleyeyim madem; gerzek, çıkarcı, beyinsiz ve kazanan adamları seçtiler ve evrim dedikleri dalgayı öyle bir hale getirdiler ki, çocukluğunda miki fareyi izleyip analarının memelerini emip huzura kavuşan orospu çocukları şimdi şehirleri bombalıyor. meme kıllarına katlanabilirdim evet ama buna gerçekten canım sıkılıyor ve dediği gibi fakirin “kitleler, cezanne gibi resim yapamadığı ya da bulaşıkçı olarak iş bulamadığı için, teselliyi coca-cola’da arıyor”.düşünüyormuş da varmış. pezevenk, düşündüğünü nereden biliyorsun sen. bildiklerini unutacakmış, bir şey bildiğini kimden öğrendin.ehem; olur koyunuz.
bu gidiş biraz farklı olacak ya hadi neyse kendimi üye yaptım buraya hayal olduğuna emin olduğum kadar yapabileceğimize de inandığım arı işinde sahip olacağımız arıların zzzzzz sesiyle..iyi bak kendine robot..
ben tanrının gözünde bir böcek,insanların karşısında bir kurtadam,tüm tanrıların sunabildiğinden,düşünebildiğinden,daha fazlasını kendime sunup,daha fazlasını düşünebilirken,neyin peşinde koşup,neye inanabilirimki..?ve kendim tutunup,o yüce boşlukta,tüm var oluşun o yüce kırılganlığını sırtımda taşırken,hangi basit yanılgıların dertlerini var sayan güzelliğe aşık olabilirim…
yeniden doğduğum yer küvez oldu bu defa, hemşireye sordum:-nasıl çıkabilirim?-go stread ahead, velem yelid velem yüled!gülmeli miyim?!
bir atom karıncanın antenleri arasından iletişim kuruyor olsanda dostum,anlamak değildir çoğu zaman olay,anlayamama ihtimalini sürekli cebinde taşımak dostlarında anlayış ihtimalini getirebilir..büyücülerin kazanlarından çıkan dumandan içersen,mutlu olabilirsin ama o büyücüler daima,senin olmak istemediğin yerlerde olmayı seçerler…her ne kadar dostlarında seni çok sevseler…hiç bir zaman bir büyücüyü zincire bağlamayı başaramadılar
çok mu oldu artık bu lafın tekrarları? Başa saran bi cümle olabilir belki de hayatta ama yine de, ben hala aynı şeyi tek bebeğime söylüyorum ki HERŞEY ÇOK GÜZEL OLACAK… Bulunduğun yerden hemen çık ve bak etrafına çünkü göreceğin şey seni her zaman sevecek olan dostların olacak 😉
Zaman durduBir gurbet olmuşken Ankara yüreğimdeEllerim tutuldu sanki dudaklarım kendime kilitlendiHoşçakal sevgilimYüreğim durduNe de heyecanla çarpardıSana dokunurken ellerimTenin beni örterken sevgiyleHoşçakal sevgilimYaşam durduKapanıyor gözlerime dünyaNerede mavi mutluluklar?Nerede sevdamız ve yarın umutlarımız?Hoşçakal sevgilimZamanım dolduHep birşeyler vermeye çalıştım sanaBir ömrümü yalnızca sevgi vererek geçirebilirdimAma sizin vermeye pek değil, hiç vaktiniz olmadıHoşçakal sevgilim
stop tuşunun hiç gelmemesi dileğiyle..bu arada zeusa dikkat etseydin nihayetin beyaz tahtasından sora 😉
en iyisi herkes gecerken dalgasını biz de dalgamıza bakalım di mi ama gerisini de boş verelim gitsin 😉
demiycez de napıcaz ki, ya da başka bi şekilde, bu zamana kadar demedik de ne oldu ki, hem baksana senin elinden taş bile yenir abi 😉
nihayette erilen nihayetle ‘nihayet nihayetteyim’ diyebileceğim günü bekliyorum ya ben yine de, böylelikle 3 kişi bira içebilmeyi öğrenebiliriz belki de 😉
aa
sesi susturup, saçmaladığım yerden çıkmışken ve şimdi bir bir dank ederken kafamda gerçek görünenlerin sahteliği, söylenecek sözlerin bittiği yerden,okuduğun o koskoca kitabın herhangi bir çok sözlü sayfasına geçtim belki, sayende oldu, sağol robot ;)Bencil ibneler, beddua edenler, zamanını çalanlar utansın.. SEN GERÇEKTEN İYİKİ VARSIN…
yasadığını sandığın hayattan intikamını içtiğin prozaclarla mı alacaksın, yoksa kırdığın melek sayısıyla mı? hayatı çoktan kaybetmişsin olum, kasma daha fazla, şu saniyeden sonra benim için sen de katıldın ikiyüzlü insanlar kervanına, çünkü bu sefer yaptığın artık çok fazla.. oyuncak diil olm kimse senin karşında, silkelen de olduğun yerden bi bak yaşadıklarına, okuduğun kitap sayısıyla ölçülemiyo maalesef zeka kat sayın eger varsa, beni mahcup ettin en yakın dostuma, hakkında söylediğim iyi şeyler de eklenmiş oldu yalanlarıma, ben zaten ya bir, ya iki yalan söyledim hayatta, kaçırdıkların bigün bir bir çıkacaklar karşına, o zaman sarıl prozaclarına bitiremediğin biralarınla… artık hadi sana eyvallah
vay bea
kim oldugunu bilmiyorum, mevzuyu bilmiyorum ve umarim HA’nin alt kisiliklerindne biri degilsin ama…Hyper’a boyle seyler soylemeni kiniyorum.Hyperbolic cok yonlu, algilari yuksek derecede gelismis hassas bir filozof.Siz onu araniza alip kendiniz gibi yapamazsiniz. Hyperbolic arinmis bir insan.Aranizda kendi istegiyle duruyorsa onun secimi, ondan birseyler ogrenmeye bakin; onu somurmeyin o sosyalist, kisisel ozgurluk tanimayan, enerji birakmayan ortaminizda ve ONA ENGEL OLMAYIN.Kisacasi: cocugu rahat birakin.imzayeraltindan gozeten Hekate(yes I give a damn about intelligent people who drop out of university)
senin de söylediğin gibi mevzuyu ve kim olduğumu bilmediğin için verdiğin tepki normal.. ama zaten o yazıyı ona yazmadığım gibi, bahsettiğin özelliklerinin yanı sıra(hepsine de katıldığım gibi ayrıca) kalbinin temizliğini ve zihninin boyutlarını da yakından tanıyan bi insanım, merak etme..
…
bırak da akıtsın o sokaklar sevinç gözyaşlarını, sıkışmaktan geçiş yaptığın sıyrılmışlığa..dert etme artık hiçbir şeyi, o sokaklarda yürüyen herkesten daha fazla hak ediyorsun ne de olsa iyi olmayı!!!vemutlu olmayıvehuzurlu olmayıveveveen iyisini işte herşeyin…sen grinin içindeki maviysen, bırak öyle kal, orayı da boyarsan maviye, işin zevki çıkmaz, hem biz bulamayız sonra seni, böle güzel güzel parla işte o karanlıkta 🙂
You were the promise at dawn,I was the morning after.You were Jesus Christ my Lord,I was the money lender.You were the sensitive woman,I was the very reverend Freud.You were the manual orgasm,I was the dirty little boy.And is this what you wantedto live in a house that is hauntedby the ghost of you and me?Is this what you wanted …You were Marlon Brando,I was Steve McQueen.You were K.Y. Jelly,I was Vaseline.You were the father of modern medicine,I was Mr. Clean.You where the whore and the beast of Babylon,I was Rin Tin Tin.And is this what you wanted …And is this what you wanted …You got old and wrinkled,I stayed seventeen.You lusted after so many,I lay here with one.You defied your solitude,I came through alone.You said you could never love me,I undid your gown.And is this what you wanted …And is this what you wanted …I mean is this what you wanted …That’s right, is this what you wanted …
salut h.a!
uykuya ihtiyacin oldugunu biliyorum, zor bir hayatin oldugunu biliyorum, ama senin durup korumaya söz verdigin o yerde , bir sürü insan ölüyor..birak diger kendin haksiz çiksin, birak siir desinler sikintinin sebep oldugu reklamlarina..biliyorum ki yalniz basina da çikabilirsin bu karanliktan.beni anlamandan korkmuyorum.
seni bi yere götürmek istiyorum eğer o yerin nerde olduğunu hatırlayabilirsem,etrafta kendi mutsuzluklarını tamamlamak için oraya gelmiş bir sürü insan olucak..korkarım ki artık herkesin dua etmesi gereken zaman geldi..görüceksin ki artık herkes gardını almış, verdikleri sözler yalan ve yine de birbirleri içinler ( her sürüngen kendisi içindir!) en iyisi kara delikler koymamak yine de kendi önümüze,çünkü gemi batıyo ve kaptan farelerden önce terketti burayı..
asiri tazyikle kapak yerinden firlayip gözümüzü çikarmasin diye, cheers arkadaslar,onlar da kimlerse,iste tam da bundan korkmamis miydik,olsun ama kendimiz kasindik ne yalan söyliyim hiçde huzursuz deilim.ve sonra ask kirmizi rujunu sürdü aynada .siyah file çoraplarini giydi, ve zamanin bedeninden assagiya kaydi.sana intikamlarin en büyügünü hazirladi..tipki birgün bekledigin gibi ondan…
gercekten uyuduğum gün, tek başıma uyanıcam aydınlığa,eğer yanımdaysan peri kızı, anlatmaktan korkmuyorum..
sen o yeri hatırlayana kadar ben burda bekliycem. belki çoktan uyumuş, hatta çoktan uyanmış olurum bana seslendiğin vakit!hemen gidelim sonra, fazla vakit kaybetmeden ama hemen terkedelim orayı da etrafımızdaki insanlar ettiğimiz dualara dahil olduğu vakit..sonra başka yerlere gideriz, bizi kimsenin tanımadığı yerlere! bizim gardımız geçirmesin en korkulası yalanları bilesen varken hiç korkmam zaten!sesini bekliyorum…
duruyoruz bakiyoruz gidiyoruz, siz bizi bi takim isimlerle maskelerle tanidiginizi saniyorsunuz.biraz daha dursak bizi savunursunuz bile tüm dünya bize degmeden geçsin diyesu dünyanin vidasinin çikmasi sorunu var ya, artik iyi bi tesisatci aramaktan vazgeçdik.artik gözetlenmekten vazgeçtik (çünkü saklandigimiz yerde bizi gözetlediginizi sanarken siz, biz oraya siz bizi tam da orda bulun diye girmistik)bakkala sigara ve kahve siparisi verdik,mantarlarimiz ve karpuzumuz var, kardesimin degisiyle benim zindik sarkilarim var.bütün güzel günlerden nefret ediyorum.sandiginiz için.sizi seviyorum.ama bu o kadar da önemli deil , di misoru isaretlerini nereye koymaliyim, tam buraya mi???
Sana büyük caddelerin birinde rastlasamElimi uzatsam tutsam götürsemGözlerine bakmasam gözlerine, konuşmasakAnlasanElimi uzatsam tutamasamOlanca sevgimi yalnızlığımıDüşünsem hayır düşünmesemSenin hiç haberin olmasaSenin hiç haberin olmaz kiBaşlar biter kendi kendine bu sevda…Bakarsın seninle görüşememAlnına vuran ışığıSakın kaybetme geceleri…..******BEKLEMEK İSTERDİM SENİ ÖMRÜMÜN SONUNA KADAR.AMA GELMEYECEGINI BILIYORUM SANA ANLATMAK ZOR BAZI SEYLERİ..NE SÖZLERİM YETER BUNA NE İÇİMDEKİ HAYKIRIŞ…:!!!
“gidiyorum bütün aşklar yüreğimde, gidiyorum kokun hala üzerimde; sana korkular bıraktım bir de yeni başlangıçlar, bir kendim, bir ben gidiyorum…”
pencereyi açık bırak 😉
daha fazla hasta olabilir miyiz?
bana yeter bu kadar.. (emir kipi)yetmeli.. (ah şu -meli -malı ekleri)yetse? (istek kipi)yetsin.. (yetinmeyi bilir misin?)
bana bilmediğim bir şeyler..x.
çalınan düşlerini bi kenara bırak ve onları işgal altınadan kurtar…
gece,yıldızların sözcüsü olmuş sanki bana bir tek seni anlatıyor etrafıma bakyorum yoksun içim acıyo,ağırlaşıyorum ve öylece kalıyorum kapatıyorum gözlerimi ‘ah keşke gelse’diorum bir gelişine neler feda edeceğimi bilse ve gelse…Gelmez misin sevgilim?
sen nereye gimek istersin?
hep bir arayış içindeyiz….
bu arayış ne zaman biter ne zaman doyuma ulaşırız…
.
bekle gelir o zaman
gelir….
bir sevgilinin olması hayatta en mutlu edici şey olsa gerek…..
we’ve got a war to fightnever found our wayregardless of what they sayhow can it feel, this wrongfrom this moment…???!!!
bazen dudakların tamamlayamadığı ya da ifade edmediği duyguları gözler çok güzel ifade ediyor…..
everybody can see…….
birgün tüm acılarımı,yalnızlığımı ve benliğimi bırakıp gideceğim birdaha geri dönmemecesine…
bişeyi yapma nedenleri,bişeyin olma nedenleri hayatımız neden bunlardan nasıl kurtulabilirsin ki..en güzeli gitmek….
bak sana bişey dicem, biz var ya bu h.a robotuyla ve bir robotumuz daha var ki bir de onla,üçümüz gitmeye anında karar verir ve giderdik bir yerlere.. nedensiz,nasılsız ve çünküsüz.. hızlı, hemen..-hadi gidelim mi?-hadi gidelim! , şeklinde..yani ne kimsenin git demesini beklerdik ne de kimsenin kal demesini..uzun lafın kısası sana söylemek istediğim sen de neden ve nasıl aramadan ve kendine sürekli “kal” dedirttirmeye uğraşmadan gideceksen git ya da kalacaksan kal da ben karışamam orasına huzur ver biraz artık, zira biraz daha huzursuz edersen biricik robotumu geceyarısını beklemiycem haberin olsun..
robotunu bekleme gelmeyebilir
senin yazdıkalrından bir kelimesini bile anlamadım desem abartmış olurum biliyorum fakatkesinlikle hissettim bunu bilmeni istedimmmmmmmmmmmmsiteye de sesleniyorum demek ki aşk ve sevgi hala dünyada ölmeyen konularmış ki herkes düşüncesini bildirmiş di mi?
Aşk; Sisteminde mantık programını devre dışı bırakan virüslü bir oyundur.Virüs sitemine girdiği anda “START” der.Her “GAME OVER” oluşunda da format atman gerekir yoksa zamanla sisteminde hasara yol açar….ve Tıklayacak ne bir mouse’un vardır ne de yönetecek bir klavyen..!
sana gelmek istiyorum,bir yol göster.
en kolay yolu,vakit dar!
hoşçakal dedin ve gittin.
okudum okudum okudum. bu bloglar ne kadar olumsuz? belkide absence of mind kadar.sana gelmek istiyorum?olur. çay ? kahve?
Ben “kahve” derim. Severim. Farklıdır. En azından kana omirilikten karışıyor. Çabuk.
“acının insana kattığı değeri bilirim.”
HS IIBen burda seni yitirmek için mi acı çektim,Burda ben,Burda seni,Tam da şimdi kaybetmek için mi…?Ben senin ateşini söndürmek isterken,Sen beni yaktın.Gitme derken de giden sensin;Bir pencere aralağından gördüğüm,Sokağın köşesinde bekleyen de sen.Şimdi ben gidiyorum,Mutlu musun?Ol yeter a.q.Sen de hoşçakal sevgilim…
Burada beklerken, daha fazla düne bakmamak için açmadığım penceremin önünde yetiştirdiğim bir çiçek oldun.AmaMor yapraklarının herbiri de ayrı pencereler oldu:Kanatlandığım gecelerde yorgun çıktığım yokuşun başında bekleyen hayalet sensin.Balkonun son sessizliği – son materyali – yakışır diye alınmış hani, o da sensin aslında.Bir albüm kapağı inceliyorumİçinde misin diye yoksa, hangi şarkısın ya da?Bir nefeste söylenmesi en zor olanı:Güzel bir ejderhasın şimdi, dut ağacına yol alan.Akşam rüzgarının çevirdiği sayfaların ve perdenin sesini bastırmadan soruyorum tekrar:Kaçıncı sayfadasın bu kitapta?Zırhımı çıkarıp,Bırakıyorum kılıcımı.İnsan olmanın çıplaklığındaykenEtrafta bir koku… Bu da sensin.Son polen sende.Ben burayı rüzgara bırakmam şimdilik;Aslında bir korkudan öğrenebileceklerimden korkumdan.Bu alttaki kıvrılmış yaprağın rengi de değişmiş, korlaşmış bir morlaşma.Birşeylerin izi bu.Birşeylerin gizi.Henüz görmediğim çiçeksin sen.Bekle beni, sana da gelicem;)
herkese herşeye elveda sana ona buna şuna ama biz bunları derken kendimize elveda dediğimizin farkında mıyız?? ve birde bize elveda diyenler var tabii ki
oysa ne güzel oluyordu sabah cebime bıraktığı mesajla uyanmak.ilk gülücüğümü atardım günün.bakardım telefonuma gelen mesajına.kimbilir kollarında uyanmak ne güzel olurdu?kim bilir kollarında ölmek?
hoşçakal arkadaşımya güzel şey tabi aşk meşk.. ama hayatı sikip atmaya değmediği bi uzamdayız..değse bile gıdıklar en fazla bi diğerini.aşk bitmiş arkadaşım.
aşklara doktorlar reçeteyle bakıyor artık gruplara ayrılıyor + – 18 ve yine bir daha uçurum
aşk hala varda canımın içi taraflardan biri mutlaka içine ediyor.
bu ne tarz? nutkum tutuldu. hırçın, ihtiraslı, öfkeli bir aşık… accayip hoş geldi beynime…
“aşk bitti!” diyor Thor elçisi, inanmayın ona.Aldırmayın bu ıslak ağızlara.Aşkı gördüm zer dağının zirvesinde salınırken.Buteo olun ulaşın ona!düşmek olsa da bir yanında uçurumun,diğer yanında behişt.gidin cennetinizi bulun.
benim minik sonsuz bilyem..
ben şimdi burda kime ‘hoşçakal’ kime ‘hoşgeldin’ demeliyim.
kimine güle güle kimine merhaba der, insan hep ektiğini biçer ve bilmez ekerken bilinç gider. aşkın parabolerinde boğulurken kim ne diyebilirki “bu işler hep kötü gider?!”ne sevgi ölmüşmü dedin, sen yoksa totally kafayımı yedin, kırık yol vardır aşka gider ve bilemezsin kim seni s.ker,senmi götürürsün o mu tam bilemem ama, genelde bu işler hep böyle gider. cosmosun içindeyiz hepimiz. çekim gücü çekmekte, insanoğlu itmekte, itler s.kmekte ve çözüm hangi fonksiyonun içinde bulman için çözmen gerekir formülleri bulman gerekir iki artı ikinin cevabı hangisi, istersen çocukluğuna inelim, psikopat çeverenin ezilmiş zindeliğini anlat, biz de dinleyelims eni mal mal, nede olsa basit iş aradabir hıhı evet patlat.. çözüldümü aşkın bulabildinmi seni şaşkın , ne çok yol ne çok ekmek gerek sana ve bilemezsin kaç yol dahalazım 10 bilinemyenli bu denkelemdeyolunu bulman için,binondört kilometre hızla savruluyoruz biryerlere, seni aşkınmı zedelenmişelbet denk gelirsin bin birilerine 😉
pilli yorum avcısından aldığım mail ile tekrar geldim bu sayfaya. uzun zaman olmuş tekrar okudum yazıyı yorumları. gittim maziye…
bu yazıyı defalarca uyandırabilirim..