Şol sefer-ü hayatta inatlan oldum bâlâpervâz. Her türlü zevk-ü-sefaya ederken cevâz, bazı hukuku haliyle eyledim iğmâz. Bir çeşm-i zebercedi göründü uzaktan, ben mest iken bilâpervâz. Ol bakışlar dilnüvaz, tebessümü dilgüdâz. Her yanı künûz, yekparesi eazz. Yüz çevirip lütfeder mi bir nigah, bendeniz bînamaz, hab-u iltizâz…Geçip gidecek, nihan olacak cângüdâz. Şecaât ettim, dikildim önüne bendeniz gerdenferâz, dükülüverdi kelimeler bedâvâz.Dedim “Dilber aceb çok acıtmış mıdır sen düşende cennetten? Ne ola bu lütfa ivaz?”Şöyle bir süzdü gözlerini, biraz da gülümsedi işvebâz.Dedi ki; “Şimdi söyleyeceklerimi unutma, bir kenara yaz”Bir zamanlar var imiş bir hokkabaz. Bakmadan oynadığı labutları bembeyaz. Öyle maharetle çevirirmiş ki onları, ne değerlermiş birbirlerine, ne düşerlermiş yere. Çapkınlığı bir yana, yakışıklıymış da. Biraz haylaz meşrepmiş lakin. Defalarca etmişler îkâz, gene de hep cüruf olmuş ağzından çıkan elfâz.Bir gün demiş “Eceyle de olur muâşaka, eninde sonunda değil midir sev’i, bir nev-i muâvaza?””Aman efendi! sakın!” demişler, hiç etmezmiş ihtirâz.”Nedendir ağalar?” demiş. “Aha bendekli de zeker ise, onun da feçrinde yok ya alaz. Olsa da ederim ben itfâ kendileri olmaz ise muâraz…”Bu lakırdı kulağına gitmiş Ece’nin. Çağırtmış bunu, koymuş önüne üç tane de badi kaz.”Madem benim feçrimde yok alaz, aha senin labutlar da, bu kazlar da ebyaz. Bakalım marifetli misin olduğun kadar dilbâz?””Ya-hû” dedim, “Bu hikayede ne ola ki iltifatımla iltibâs?”Dedi; “Sesi muhteşemdir, ama bir neşri olmazsa susar her saz””Düşizem, efendim, mazur görünüz, ben kulunuz aciz, aşkınızdan cinâz. Tefekküre mecalim yok, biraz daha anlatsanız vâzıhan? Bilemedim şuracıkta öleyim mi, olayım mı feyyaz?””İsmim Ece” dedi, ardından terdîf etti; Tek terennüm mü edersiniz, yoksa var mıdır târına vurabildiğiniz başka saz?Ah ben ne eşşek! ben berduş! ben ahmak!”Ah didarım, bendeniz şimdilik şubedebâz, lakin maharet mi bırakır siz gibi lu’betbaz” diyebildim ederken ihtizâz…O feçre giden kıl köprünün altında olaydı har har alaz, gene giderdim bila olsa ferman-ı infaz, Hokkabaz değil cambaz olurum cambaz… Artık var sen çevir beni yanarken misal-i kaz”