Hiçbir zamana yolculuk yapıyorum. Bir bahar sabahı gözlerimi denizin ortasında açıyorum. Sonsuzluğa adanmış cabbar duygular ayaklarımı sıkıyor, bilek güreşi yaparken ben. Dostlar var yanımda, sohbetle beraber keyifli bir hava hakim. Henry çocuk Oliver’ı denize itiyor. Bir müddet suda debelenmesini seyrediyorum. Sonra tayfanın beni anne gibi gördüğünü hatırlıyor ve denizle şaka olmayacağını yineliyorum soğuk bir sesle. Kıyıya döndüğümüzde taşlara örtüler seriyorum, seni düşünüyorum. Üzümlü keki dilimlememiş Mathilde. Kağıt tabakları ve çatalları eksik getirmiş Petra. Seni düşünüyorum.- Sonunda Tom kasetçaların tuşlarını yerinden söktü, bu yeteneksize tamir ettirmekle hiç iyi etmedin !- Bunu eğlenceli mi buluyorsun Mathilde?- Nasıl, neyi?- Onunla alay etmeyi.. Bırak kendini yensin bilirsin çok içine kapanık..- Gördüğümü söylüyorum- Söylediklerini görebiliyorumSiyah zeytinli poğaçalar işte burada. Ispanaklı pastanın kapağını açık bırakmamalarını söylemiştim sonra karıncalar doluşuyor. Bisikletlerin dağınık dizilişine göz ucuyla baktım ve Petra her zamanki zarif çevikliğiyle düzenlemek apar topar yanımdan ayrıldı.Ne zaman ipleri bırakmak istesem her şey bilmediğim bir güç tarafından en uzağa gidiyor. Lanet olası bir iple sürükleniyor.. Ve şimdi uzak çok uzak bir omuza dayanmak istiyorum çılgın gibi. Ilık bir bahar sabahı yerde oturmuş salatalıkları doğrarken..Sabahtan beri kaçıncıdır bulutlara bakıp dalıyorum. Uçmanın kestirme yolu değil miydi kendini aşağı bırakmak. Ah o ipler… Her şeyi sırtımdan indirip serseri bir dalgaya kendimi bırakmak güzel olurdu. Sakin bir kıyıya vurur diye belki beni. Kuzum ya içindeki alabora?Hep isimsiz kaldın insanlarda, küçük kız. Bir güç var sende. Sana varmak isterken hep ondan saklandılar.Limonatayı çalkalıyorum, peynirleri bölüştürüyorum.Seni düşünüyorum. Kedilere heba ettiğimiz iki kumpiri düşünüyorum. Kendimi korumam için verdiğin bir çeşit silahı düşünüyorum… Kedimi hediye edişini.. Ne kadar sahici, ne kadar sevecen, ne kadar mağrur oluşunu düşünüyorum. İnsanlarca bencilliğimiz geliyor aklıma midem bulanıyor. Mesafelerle daha sevecen olduğumuzu hatırlıyorum. Sen bundan fazlaca uzaktasın.. Gözlerimi yere çivileyişim senin akıl almaz boşluğunu daha da sabitliyor.- İyice kurulanın ve artık buraya gelin, yiyecekler hazır..!Sesim kısılıyor, zaten seni duyamıyorum- Sen müthişsin, bunun tarifini ver lütfen bana- Mathilde büyütülecek bir şey yok inan- Deli misin- Teşekkürler- bunlar..hmmmmm leziz aman Tanrım- Neden oturarak yemiyorsun, şu havluyu da sırtına çıkart üşüyeceksin.Herkes burada, bir spor müsabakası için az ama ziyafet için fazlayız. Kathleen bir tabağa çerezleri koyuyor ve Adam ona yardım ediyor. Çünkü seni düşünüyorum.. Frank ile yine göz kaçırma oyunumuzu oynuyoruz. Kabullenemeyecek diye kaygılanıyorum onun için, ne duygular beslediğinin pekala farkındayım. Aşık bir erkeği anlatıyor gözlerinin ardı, bana bulanmış zihninden kopup dilinin ucuna gelenler. Geçer..Ah, pasta harika olmuş gerçekten.. Olsun, ben seni düşünüyorum. Nerede olduğumu, kimlerle burada oturduğumu unuttum. Seni düşünüyorum. Düşüncemde çoğaldıkça çoğaldın.Ettiğimiz kavgaları, iddia makamına sunduğun delilleri ve bunları çürütüşümü sonra halimize gülüşümüzü düşündüm. Ötelerin ötesinden biri beni çekecek sanmıştım. Sahi nerelerdesin şimdi?-Merak ediyorum-Neyi Frank-Hatırlamanın formülü nedir? Öğrenmek istiyorum hatırlamamak için yek ters tuzak ise eğer-Bilmem Frank, sakız yutmayı sevmem
yorumlar
Dejavuu88, tek kelime yorumu sevmem ama, harika bir anlatım…
Bir kitaptan okur gibi okudum, aramızda yazarlar olduğunu düşünüyorum ciddi anlamda..
nostaljik esintilerle bezeli, harikasın deja, sağol!
Ateşleyici cümleler…
merak ediyorum….dejaa sevdim, tuttumm..
Yazı enfes olmuş Dejavuu. Yüreğine sağlık…
Geceden arta kalan yıldız dedikoduları hala sema da sanki. Güneşin doğuşunu bile kıskandıran güzelliğine yitip gidiyorum. Sana yakalanışımın kim bilir kaçıncı zamanıydı? Aynaya bakıyorum… Mona Lisanın yüzü bile iki ifadeyle anılırken, her suretten bir imge görüyorum kendimde. Mutluluklarım, korkularım, umutlarım, gülmelerim, ağlamalarım, kırılmalarım; bir kaos ortamı yaratıyor. Tam bu anlaşmazlıkların ortasındayken oturuyorum kahvaltıya; iştahım kapanıyor. Her zaman ki gibi tok kalkamıyorum. Hemen her sabah süt verdiğim kediyi seviyorum. Yaptığı şirinlikler, aralıklı tebessümler yaşatıyor bana. Dedim ya! Bir bahar sabahı uyanıyorum… Daha öğleni görmeden güzü yaşıyorum! Öz Türkçe de kelime yetmiyor bazen… Ya ben, nasıl sevilir bilmiyorum ya da hiçbir zamana yürüyemiyorum…
Cok güzel deja. Bundan da bir güzel siir cikar:)
yazının akıcılığı yerinde, keyifle okuduk. birazdan tekrar okunacak. şu şarkıları da indirdikten sonra… 😉 teşekkürler, @deja.
bence bunun devamı olmalı.kitap haline getirirsen bir gün ilk alanlardan olacağım kesin.:)şimdilik kitabının sadece bu bölümünü 🙂 tutmaya çalışacağım.yüreğine sağlık.
tuttum ama gözükmüyor .(
dejavu öyle sade ve buna rağmen öyle güçlü bir anlatım ki..harikalar yaratmışsın.
Yorum yazan değerli kalemlere teşekkürler efenim..pilli pati şarkıları beğendin mi?
boyle iltifat edecegini bilseydim bende yazardım,ama bak simdi yazmıs oldum,
Ölen bir dosta yazılmıştır..
basın sagolsun dejavu,sanırım cok sevdigin birini kaybetmissin,
”Öldüğüm zaman seni çok özleyeceğim.”Yorgos Karamanlis
Birden özleyiveriyorsunuz…Çoktan unuttuğunuzu sandığınızya da yalnızca bir kere karşılaştığınızve özlemek için yeteri kadar tanımadığınız birinibir sabah çılgınca özleyerek uyanıyorsunuz.Rüyalarınız, içinizdeki o gizli, esrarını ele vermez büyücü,siz çarşaflarınızın arasında,bütün tehlikelerden uzak,güvenle yattığınızı sandığınız bir anda,usulca ruhunuza sokulup,sizden habersiz oralara yığılmış cephanelikleri birer birer ateşleyiveriyor.İnfilaklarla sarsılarak uyanıyorsunuz.Hayatınızda olmayan birini hayatınıza almak,ona dokunmak,onun sesini duymak için kıvranırken buluveriyorsunuz kendinizi…Özlemek, o yakıcı istek,bilinen herşeyi ve önem sırasını değiştiriveriyor.Özlediğiniz ise çok uzaklarda…Yanında olmasını istediğiniz haldeyanınızda olmayan bir tek kişi,yanınıza bile yaklaşmadan,hatta onu özlediğinizdenve onu istediğinizden haberdar bile olmadan,bütün hayatı,bütün görüntüleri eritipbaşka kılıklara sokuyor…
dejavu,ne guzel dokturmussun,nereden geliyor boyle ilhamlar,bana nedense gelmiyorlar,ne yapmam gerek ilham gelmesi icin ?
bir kaya mevkilendiriyor hayalinde,oraya koyuyor özlediğini,bütün hayatını o kayayı bulmaya adıyordenizleri ve bütün koyları karış karış geziyortek istediği o kayayı bulmak, özlediğine kavuşmakbuz gibi soğuk biralar mı özlediğiyoksa incitmekten çekindiği mikulaklarım çok pis çınlıyorilham mı geldi?
:))) Deja Ankara nasil? simdi mutlaka Cilek ve EUQON’la bi yerlerde kahve iciyorsunuzdur. Selam söyle onlara:(
beğendim @deja! Ankara’da iyi eğlenceler.
Dejavu’ cum selam söyle o en sevdiğim şehre…
Kop, bu yazdığının çıktısını alacağım ve bunca yıl en sevdiğim yazıları ve şiirleri dosyaladığım ( çok seçiciyim dosya inceciktir) klasöre koyacağım. İnce ayrıntıların adamısın. Teşekkürler..Niko kahve mi çay mı bira mı hatırlamıyorum ama içtik abicim:)Pilli pati ve mak Ankara tercih edebileceğim bir şehir değil ama ben eğlendim gerçekten ve selamlar da yerlerine ulaştı…!Koliba güzel yermiş..
Bugün ev taze ekmek kokuyordu, sıcak bir güne uyanırken. Seni düşünüyordum. Duvarda asılı duran hatıraları, çekmeceden bir hışımla çıkardığım bezle yavaşça siliyorum. Seni düşünüyorum. Tanrı’yı içime sindirirken gerçekten insanlaştığımı hissediyorum. Kusursuz denizleri, kumsalları, kayalıkları geçiyorum peşimde bir kalabalıkla. Bazen hepimiz ayrı diller kullanıyormuşuz hissine kapılıyorum. Dünyayı dizlerimde taşıyorum, geceyi gündüzü aşıyorum. Dönüyor, dolaşıyor seni düşünüyorum
WOW!
denizler, kayalıklar, kumsallar…!!!yorumun en çarpıcı kısımları haliyle…!
Kimin aklında ne kalıyorsa artık..
bence de pilli patinin özetlemesiyle WOW! olmuş, sadece geçerken uğramışsın da, bu bloga bir paragraflık bir yazı bırakıvermişcesine…böyle spontan olduğunda güzel şey, yazmak…
Fikrimden geceler yatabilmiremBu fikri başımdan atabilmirem
neyleyim ki sene çatabilmirem.
okumasi guzeldi gercekten,diyolaglar cumle gecisleri tam kivaminda..Hic lik yazisi diye daldim yaziya ama baska taslak cikti,
“Gecelerim haritanın köşesinde mahvoldu.Sabah yine eve döneceğim. Gözlerim elvermiyor,kendi rotalarını belirlemişler veben Doğu’ya yönelmeliyim.Nefesim ve iki hayatımı borçluyum.hepsini çarşafının sıcak düğümüne borçluyum.Kadehimi kaldırıyorum,başını sallıyorsun ve takip ediyorum.Sıcaklığım ateşe dönüşmeye hevesli.Elimde ipliği tutuyorum,rüyaları ruhlarından çözmek içingereken bilincimdeki sorumluluk.Dünya cam bir fanusun içinde, çorak bir huzur,ancak umutlar da buluşmada çiçeklenir.BuLutlu havadaki gezintim ve sirenler hiçbir yerde yok.Yağmurda bir şarkı. Ağaçlar ve kuşlar beni duymakta,anılar yayılmış ve güneş yeniden açmış.”Yağmurda bir şarkı..
bana bunu hatırlattı, ”Boşa deil””kalan ben değildim, nede gelecek olannede zirvedeki kartalın gözüyümaçık denizlere açılaneski bir teknenin direği değilimnede çocukların dudaklarındakimutlu bir şarkının nefesi değilimesinti değilim, tatlı şaraptanbir yudum almaya heveslenen değilim.parlak bir yıldız değilimokyanusun gözyaşlarında damla değilimancak tüm bunları yarattım, onları boyadımtamamladığım dünyanın sesleriyim bengünbatımına binerek uçmalı ve her şeylehiçbirşeyin sınırlarını değiştirmeliyimkim olduğuma ve nereye gittiğime şaşıracağımgöklerin sonuna kadar aşkı arayacağımbir baştan diğerineyolculuğun ipliğini yakalayacağımve neyin gelip neyin geleceğininboşa olmadığını söylyeceğim.”
“Kelimeler geceleri seninle yalnız kaldığımda ne hissettiğimi tarif edemezKelimeler günümü aydınlatacak yüzündeki tek bir gülümseme yanında yetersiz kalıyorKelimeler seni tekrar kollarıma almanın ne demek olduğunu açıklamıyorkelimeler seninle her şekilde birlikte olmayı nasıl sevdiğimi söyleyemezAşktan ve hissedişten sarhoş olduğumu görürsen uçarımElini tutup yüzüne dokunuyorumDudakların yumuşacık, bunu günlerce sürdürelimAşk ve hissedişle bir şahinden daha yükseklere uçalımVe beni, beni tekrar göreceğin için sabırsızlanıyorum…Ayrı kaldığımız zamanlar oluyor ve seni düşündüğümdeÇarpan kalbimi tutuyorum ve tek yapmak istediğimSana yakın olmak oluyor ve her defasında yeni, temiz bir başlangıç gibi..Kelimeler seni tekrar kollarıma almanın ne demek olduğunu açıklamıyorkelimeler seninle her şekilde birlikte olmayı nasıl sevdiğimi söyleyemez.”for you
Ve şimdi uzak çok uzak bir omuza dayanmak istiyorum çılgın gibi…Uçmanın kestirme yolu değil miydi kendini aşağı bırakmak. Ah o ipler… Her şeyi sırtımdan indirip serseri bir dalgaya kendimi bırakmak güzel olurdu. Sakin bir kıyıya vurur diye belki beni…….çok güzel…
!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!
yazıyı beğendim. yazar burda olsaydı kahramanların neden yabancı olduğunu bilmek isterdim…