Herhangi bir olaya vakıf olabiliyorsa insan, empoze edilmek istenen yabancılığın tüm dışlanışı içerisinde -“Ben varım ” diyebiliyorsa yani- bu, büyük bir özgüvenin dışavurumudur ve dışavurulmalıdır özgüvenler, büyük olmasalar dahi.Düşünce özgürlüğümüz olmadı hiç, özgür düşünceye açık beyinlerimizin içinde. Yaşama hakkımızın kısıtlandığı yerde, düşünce özgürlüğümüzü kurcalamadık biz de. Sonra düşünce özgürlüğümüz yoktu da kalkınca var mıydı sanki.Fırsat eşitliğine gelince, herkesin eşit olabilmek için bir fırsatı vardı ama her zaman birileri daha fazla eşit oluyordu diğer birçoğundan. Ve daha bir yabancılaşıyordu insan eşit olmak istedikçe.Küçükken “Kızların içinde kızılcık bebek” diye tempo tutulan bir dalga geçilmişliğimiz vardı. Tek kalmışlığımızın tanımıydı. Ayrımcılığın ilk dışavurumu… Büyüyünce “Kravatlıların içinde çamurlu pantolon” oldu dalga geçilişimiz ve ayrımcılık daha bir dışavuruluyordu sanki; boş bira şişelerini toplayıp satarak aldığımız sigarayı tüttürürken ağzımızda.Bu arada merhaba diyelim de öyle gökten düşmüş gibi gelmeyelim. Tüm arkadaşlara selam olsun…