Gazetelerin pazar eklerinde mutlaka okunan bir sözcük tür “Aşk” Her dizinin her şarkının her kiitabın vazgeçilmezi, bir yandan da kimse tarafından tarif edilemezi olmuştur “Aşk”.Bugün ben “Aşk”ın popularitesinden değil değişen kimliğinden bahsetmek istiyorum. Daha doğrusu, değiştirilmeye çalışılan kimliğinden. Günümüze yansıyan halinden…İki genç düşünün… birbirlerinden kopamayan, her anı beraber geçirmek isteyen, ellerinden telefonu düşürmeyen, birilerini gördükçe yürekleri pır pır eden. Bir de düşünün ki aradan biraz zaman geçiyor ve cep telefonu mesajları azalıyor, arkadaşları arasında gezen dedikodular onları birbirine düşman edebiliyor. Birbirlerini başkalarının sözleriyle kıskanıyorlar. “Senin ki geçen gece xyz deydi haberin var mı!!” lar…Birde düşünün iki insan ne etraftan gelenleri duyuyorlar, ne ellerinde cep telefonları biribirlerine klişe canım cicim mesajları atabiliyorlar, belki fırsat bulurlarsa telefonun başından saçma sapan konuşmalarla sırf sevdiğinin sesine yakın olmak için ayrılmıyorlar, birbirlerini gördüklerinde hala utanıyorlar, ama kalp çarpıntılarının yerini xyz kulubündeki görünüler alamıyor, çünkü zaten zar zor edindikleri sosyal yaşamda sadece birbirleri ile olmak istiyorlar.Hangisi Aşk?
yorumlar
belki budur
belki bu
belki bu
belkide budur
bence 3.sü
Bence de 3.sü:)Ama burada alt bölümde, aşk ve narsizm, diye bir yazıya gözüm takılıverdi. Aşağıdaki satırları çok beğendimmm:)”Kariyer ve diploma sahibi, modern görünüşlü insanlar bile bu konuda neler yapabileceklerini bilemiyorlar…Kimi üzerlerinde bir baskı olmasına kimi “aşk”larının bitmek üzere olmasına hayıflanıp , şikayet ediyorlar.. Halbuki , yöneldiğimiz şeyin bizde bir sevinç , bir coşku yaratıp yaratmadığına bakıp , hiç bir realiteye hiç bir bilgiye aldırmadan “aşk” denilen şeyin tadına varabilmek , bu muhteşem duygunun gerçek bir özgürlük ortamında gelişip büyüyebileceğini ve ancak o zaman” inandırıcı ” olabileceğini kestirebilmek ne hoştur!.. …Tehditler,dayatmalar,kurallar,vaadler…Bunlar aşkı öldüren keskin kılıçlardır diye düşünüyorum”thinkpositive
İlk yaptığınız tanım lise çağındaki çocukların kendini bilmez insanı tiksindiren faaliyetleri. İkincisi belki biraz(tabii bana göre). Asıl iğrenç gelen telefondaki aşkım canım bokum gibisinden cıvık cıvık laubalilik akan kelimelerden tat alanlar. Ne bileyim kimin eli kimin götünde arkadaşları. Geçende tahminim 17 yaşlarındaki bir kız; yine tahminim 30-35 yaşlarında annesine yok şunla çıktım bunla şu geldi bu şunu şu şunu şşş gibisinden anlayamadığım şekilde arkadaşlarından ve kendi erkek arkadaşından bahsediyor. Annesi ise gayet normalmiş gibi “aaa” , “ciddi misin?” tepkileri veriyor. (Otobüste yanımda oturan kızı ile ayaktaki annesi) En sonunda dayanamadım indim otobüsten.
Türkiye dışında yani:))
yeniden doğmayı kim istemez ki?kozasından çıkan yavru bi kelebeğin günden güne büyüyen kanat çırpışları gibi yüreğinde yaşadığın dört mevsimi, kopamadığın o buhranlı duygu fırtınaları, tutkusunu günden güne artıran o çaresizlik..gözlerinde o parıltı, habire konuştuklarınızı tekrar edişiniz belki gülümseyişiniz..bunu yaşamak herşeye değer..