Her haziran ayina geldigimizde, ah diyorum bu ayin 3 unde bisey vardi ama ne vardi? birilerinin dogumgunu oldugunu dusunuyorum, herkesi gozden geciriyorum, yok hic kimsenin degil. bugun hatirladim. 3 haziran, nazim hikmet’in olum yildonumuydu. her sene gibi bugunde, devletimiz hala sairimizi sahiplenmedi diye icim burkuldu. evet sene 2005 nazim hikmet oldugunden beri yuz yili gecmis hala moskova da yatiyor. amacim hadi sairimizi analim, aman ne iyi sairdi, en son istegide anadoluya gomulmekmis, hadi mezari buraya getirtelim demek degil elbette, bu yeteri kadar soylendi. zaten kemikleri sahiplenmek ne kadar dogru o da tartisilir…bugun siyasal duruma baktigimda avrupa birligi icin yapilan her reformun dusunce ozgurlugu anlaminda olsun, kulturel anlamda olsun ne kadar bos oldugunu daha iyi anliyorum. iyimser aydin rollerini birakalim bence. daha dunya capinda bir sairi sahiplenmeyecek kadar aciz turkiye, ama kenya’li miydi somali’li miydi hatirlayamayacagim, hatta ismini bile zor hatirliyorum-ne mutlu bana-elvan’i milletce bagrimiza bastik. turkiye nin dunya capinda taninmasiymis, avrupa birligine girmekmis bunlarin hic bir anlami yok.hukumetimiz bu yil tiyatrolara ve sanatsal calismalara daha buyuk bir butce ayiracakmis, neden? ya da simdiye kadar neden ayirmadi, amaci sanatimizin gelisip, insanlarimizin sanati daha cok sahiplenmesi ve toplumca gelismemiz mi, hayir, hic degil. tek neden, avrupalilara; bakin butcemizden bu kadar para ayirdik sanata demek. kusura bakmasinlar ama sairimi sahiplenmeyen, simdiye kadar yapilan gercek sanata kostek olmaktan baska ise yaramayan devletten destek istemiyorum…