Hayvan haklarını savunanları ve hayvan hakları dersini alan öğrencilerin bu insanların neden böyle bir mücadeleye girdiğini ve dersi anlaması için en temel konu hayvanların ahlaksal statüsü konusudur. Bu konunun böyle temel teşkil etmesinin nedeni bir hayvanı doğadaki cansız ya da hissetmeyen diğer canlılardan ayrı görmek veyahut onları da duyguları olan, hisseden ve ahlaksal statüleri olan, her şeyden önce bir canlı olarak görüp görmemek noktasında kilit taşı olmasıdır.İnsanların hayvanlara davranışlarının etik bir sorun içerip içermediği sorusuna vereceğimiz cevap bizlerin hayvanlara karşı olan muamelesinde izleyeceği yolu büyük ölçüde belirlemiş olacak. Aslında bizim vereceğimiz cevap sadece izleyeceğimiz yolu belirlemiş olmayacak, bizim insanı, onun doğasını anlayıp anlamadığımızı da bir nebze olsun ortaya koyacak. Eğer kuşların zevk için vurulması, kürk olarak ‘değerlendirilecek’ kafalarının ezilerek öldürülmeleri, yetiştirilirken hayvanların içinde bulunduğu koşullar ve daha bunun gibi birçok davranış biz onların ahlaksal statüsünü kabul etmezsek normal, doğal davranışlar olarak karşılanacak.Yüzyıllara birçok filozun ve özellikle tek tanrılı, ‘ilahi’ dinlerin etkisiyle hayvanların ahlaksal açıdan önemsiz varlıklar olduğu görüşü yaygındı. Hayvanların önemsiz bulmakla birlikte bazı insanlarda hayvanlara eziyet etmekten zevk almak gibi bir durumda söz konusu.Burada hemen kısaca değinmemiz gereken bir şey var. O da hayvanların bir insan gibi olmasa da bir bitkiden, bir ağaçtan farklı olduğudur. İşte bu onların hislerinin var olması anlamına gelir. Hayvanların ahlaksal bir statüye yerleştirip, onlarında hisseden canlılar olduğunu kabul ettiğimiz noktada işte bizler hayvanların haklarını savunabilir ya da en azından bunun gereği olan şekilde kendimizin uyacağı davranış kalıpları yerleştirerek uygulamaya geçirebilir, etrafımızdaki insanlara örnek olabilir, hiç bir şey yapamazsak belki de insanların akıllarına ileride doğru cevabı verecekleri bir soru işareti takarız.AHLAKSAL STATÜİnsanın zekâ, akıl ve duygular yönünden hayvanlar âleminde ayrı olduğu apaçık ortada. Bunun aksi olsa; yani dünyada bizlerden daha zeki ve akıllı varlıklar yaşıyor olsaydı şu an onlar bizim ahlaksal statümüzü tartışıyor olabilirlerdi.Hayvanlarında hissettiği yönünde günümüzde herkes hemfikir. Yani bir köpeğe vurduğunuzda onun bağırması nedeni, onun buna programlanmış olması değil, onunda acıyı hissediyor olmasıdır. Buda demektir ki insanlar gibi hayvanlarda kendilerine, kendi açılarında bir değer veriyor, acıdan, kendini acıtmaktan kaçıyor.İnsanın ahlaksal bir statüsünün olmasının nedeni insanın diğer hayvanlardan farklı olarak bir ahlak duygusuna sahip olmasıdır. İşte bu duyguya sahip olduğu için insanın yaptıkları doğru ve ya yanlış nitelendirmelere sahip olabilir. Bir hayvanın yaptığı şeyin yanlış olduğunu iddia edebilir misiniz? İnsanda ailevi ilişkiler geliştirmek, sosyal problemlerle ilgilenip onları çözmek, duygularını açıklamak, hislerini paylaşmak, savaşlar başlatmak, zevk için seks yapmak, dil kullanmak, planlar yapmak, yeni şeyler keşfetmek gibi hayvanlardan farklı olan daha birçok özellik vardır ve insan belki de bunlara sahip olduğu için hayvandan farklı bir statüde bulunabilir. Bunun dışında bir canlı olarak tamamıyla olmasa da eşit denebilecek derecededirler ve işte bu yüzden hayvanların haklarının olduğu iddia edilmektedir.Ahlaksal hak terimi çok birçok anlamda kullanıldığı için bu kavramsal konu karışıktır. Bizim ahlaksal hak diyerek aslında kastetmek istediğimiz kanuni hakların yanında var olanlardır. Hayvan hakları konusunda bugün elbette her insan bizim ahlaksal hak anlamında ihlal saydığımız birçok şeyi yasal olarak yapabilir.Hakkı biz üç anlamıyla ele alalım. Birinci olarak birisinin hakkı var dersek bu onun ahlaksal statüsünde olduğu anlamına gelmektedir. Böyle bir durumda diyelim köpeklerin ahlaksal statüsü insanların ahlaksal statüsünden daha aşağıdadır diyemeyiz. Ahlaksal bir statünün varlığı bu anlamda bir hakkın var olması için yeterlidir. Böylelikle köpekler açısından onların kendi çıkarları olduğunu kabul eder ve çok önemli bir neden olmadıkça bu çıkarlarının zedelenmemesi gerektiğini anlamını çıkarırız. Çok önemli bir neden içine kansere tedavi bulmayı elbette rahatlıkla sokabiliriz ama kozmetik ürünler için yapılanlara cevabı hepimiz rahatlıkla verebilir miyiz bilmiyorum.Hakların ikinci ve daha katı anlamına eşit düzeyde saygıdır. Bu bir kişinin haklara sahip olduğu söylendiğinde onların eşit düzeyde de saygıyı hak ettiği anlamı taşır. Yani bir kişinin çıkarları herhangi birinin kıyaslanabilir çıkarları kadar önemlidir. Örneğin bir köpeğin acı çekmekten kaçınmadaki çıkarının, ahlaksal açıdan, bir insanın acı çekmekten kaçınmadaki çıkarı kadar önemli olduğu varsayılmaktadır.Hakların üçüncü ve daha da katı anlamda olanı yararlılığı aşan anlamıdır. Buna göre bir kişinin bir şey hakkına sahip olduğunu söylemek, en azından genelde, söz konusu yaşamsal çıkarın, o çıkarı korumak toplumun bütünü açsından dezavantaj oluşturacak olsa bile, korunması gerektiği anlamı taşımaktadır. Bu görüşe eleştiri çok rahatlıkla getirilebilir.Yararcılık savunucularına göre doğru hareket yararlılığı en üst düzeye çıkarandır. Bunlar çekilen acılar karşısında kazançların dengelenip dengelenmediğiyle ilgilenen yani ‘etkilenen’ her canlının çıkarını göz önünde bulunduranlardır. İnsanların hayvanlarla eşit düzeyde saygı anlamında haklara sahip olduklarını ama yararlılığı aşanın biraz abartılı bir görüş olduğu eleştirisi getirilebilir. Bir yerde bu eleştiri makuldür de. Çünkü insanlarında bu haklara sahip olup olmadıkları bile şu gün tartışmaya açık bir konudur.Dolaylı görev görüşüne göre, ahlaksal yükümlülüklerimiz yalnızca diğer insanlara yöneliktir; hayvanlara yönelik olan ve örneğin gereksiz yere acı çekmelerine neden olmamayı içeren her türden yükümlülük tamamen insanların çıkarlarına dayanmaktadır. Şu halde, bu görüşe göre, hayvanlara yönelik zulmün insanlar açısından dezavantajlar taşıdığını düşünmek için iyi bir neden yoksa hayvanlara yönelik zulmü lanetlemenin de ahlaksal bir temeli bulunmayacaktır. Ancak dolaylı görev görüşünün aksine hayvanların ahlaksal statüye sahip olduklarını düşünüyor ve dolayısıyla haklara sahip olduklarını iddia ediyoruz.
yorumlar
Hayvanların da hakları var 4 Ekim, “Dünya Hayvan Hakları Günü”. 15 Ekim 1978’de Paris UNESCO evinde ilan edilen Hayvan Hakları Evrensel Bildirisi ile onların da hakları oldu.İlk “Hayvanları Koruma Derneği”ni 1825’de İngilizler kurdular. Daha sonra birçok ülke de kurulan dernekler 1931 yılında toplanarak 4 Ekim gününü “ Hayvanları Koruma Günü” olarak kabul ettiler. Bizde ise ilk dernek, 1955 tarihinde Ankara’da kuruldu.Hayvanlari sevmeyen insani hic ama hic sevmiyorum…hayvan sevmeyen insan oldugunu sanan mahlukattir diyorum.bu kadar.
hayvanları, insanları ve bitkileri, canlılık, hissediş vesaire yönünden birbirinden ayırmak çok akıllıca değil.. bahsettiğiniz organik canlılık tüm yaşam birimleri için geçerli.. ve siz onları birbirinden ayıramazsınız.. ayırmamalısınız.. kendinizi bir kayın ağacından yüce, bir zeytin ağacından bilge ve bir kardelen çiçeğinden güçlü sayıyor iseniz bu işte bir terslik var.. terslik heryerde esasen.. insanlığın tümünde malesef.. şu dünya üstünde, aklını kullanıp diğer türleri hüküm altına alan ve dünya üzerinde tek tasarruf sahibi konumuna gelen homo sapiens canlısı kendini çok bi halt sanmamalıdır.. düşünebilmesini, zekasını en büyük farkı olarak kabul eden bu canlı, diğer türlerle birlikte paylaştığı dünya üzerindeki tüm kardeşlerini anlamak, algılamak için kullanmalıdır bu gücünü.. onları korumak, sevmek gibi beşeri merhamet zanlarından münezzeh, onlarla bir olmak için çaba sarfetmelidir.. homo sapiens canlısının, canlılığın sınıflandırmasını yapıp, kendini onun üst basamağına yerleştirme gafletidir dünyamızı yok eden.. bu unutulmamalıdır..çabanız dikkate değer epistemofili.. ancak kanımca üslubu ve algılayış biçimini de düzeltmek gerek.. bahsettiğiniz ahlaki kavramlar maalesef insanlık tarafından terkedilmeye çok yatkın.. onların yerine gerçek bir düşünce sistemi oturtmanız gerek.. ve bu yukarıda anlattığım birlikte yaşama, canlılığın uyumu konularını kapsıyor.. tam açıklığı ile anlayamadığınız bir şeyi sevmeniz de çok mümkün değil.. bir de dinin hayvanlara yaklaşımı hususunu daha dikkatli araştırmanızı tavsiye ederim.. sevgilerimle efendim…
insan en vıcık yılık hayvan neresinden tutsan balçık gibi dökülür kayar kendine sosyal statü versin istediği kadar isterse cehennemine kat çıksın istediği kadar bireyleşsin özgürleşsin gene de adam olmayacak bu insanlık. insan bir yandan doğayı tür tür yok ediyor diğer yandan kendine hususi ısıtılmış cehennemler tasarlıyor kendi flu görüşüyle tanrıyı oynuyor acemice. hayvan hakları! insan oldukça hakları olmaz onların, insan haksızlığın simgesidir. doğada ise küçük sistemler içinde her şeyin bir karşılığı vardır. doğada acı da vardır hem de büyük miktarda mevcuttur ama bizim asla anlayamayacağımız bir adalet düzenini de içinde barındırır. hiçbir şeyin anlamı yoksa herkes doğruyu söyler.
halouex güzel yerden yakalamışsın
.
paylaşmayı beceremiyoruz.
en çok onların hakkı var üzerimizde……
Bir grup maymun on binlerce yil once topluca sizofren olmuslar.Kendilerini “insan” denen, hayvanlardan ayri bir varlik zannetmeye baslamislar.Insanlik tarihi budur.
işte bu….
Onlarında hisleri , sezgileri var en önemlisi de canlı bir varlık olduklarını unutmamak galiba.
*Clicia x farklı bir bakış ama durum bundan daha karmakarışık zannımca
clicia x fikirlerimi çalıyosun resmen ya. 🙂 ben de hep aynı şekilde yorumluyorum insanların kendilerini hayvanlardan ayrı görüşlerini.
fikirlerin dunyada cogunlukla kabul edilmis standard gorus de ondan ers. yeni bir sey degil ki bunlar. bilim adamlarinin maymunlar uzerinde yaptiklari deney ve gozlemler sonucu ogrenilenller insan kalabaliklarini kontrol etmede, savas ve catisma durumlarinda kulaniyorlar. Firmalar hayvan davranis bilimini musterilerine satis yapmada kullaniyorlar. Insan icin gelistirilen ilac ve tibbi uygulamalar icin once maymun veya fare uzerinde testler yapiliyor (etik oldugunuasla savunmuyorum). Insanin bir hayvan olmadigini savunan ilkel toplumlar da gidip tas bombaliyor Afganistan’da.
aslında sorular şunlar olabilir. insanların ne kadar hakkına saygı duyuluyor da hayvanları değerlendirmeye alalım? insanlar birbirine saygı duymuyor diye hayvanları ezmek normal bir davranış mı haline geliyor?