Bu plazma(!) tivi hayatımı sembolize ediyor aslında. Mümkün olduğunca iyi bir hayat yaşıyormuş izlenimi veriyorsam da aslında haşat olmuş bir insanım. Feridun Düzağaç da F.D. ile tam da benden bahsetmiş sanki. Günler günleri sayarken, dışardan bakıldığında duvara çok güzel monte edilmiş bir plazma tivi görülürken, aslında incinmiş, yorulmuş bir insanla karşı karşıya olduğunu kim bilebilir?Bu biraz da Demir Demirkan’ın Rüya’sına benziyor ama benimkisinde zenginlik, aşk vs gibi unsurlar tamam görünmüyor. O bakımdan da sadece benziyor.İnsanların genel olarak içlerini görebilmeniz için, resimdeki gibi biraz daha odalarına yani daha özellerine girmeniz lazım. Bunu elbette kapıyı kırarak yapmak pek hoş olmaz. Bunun “göründüğün gibi olmak/olduğun gibi görünmek” felsefesiyle bir ilgisi var mıdır, bilemiyorum. Ama insanların pek çoğu da böyle gibi.Geçen senelerde, hazırlık sınıfında tanıştığım biriyle karşılaştım. O araştırma görevlisi olmak için hazırlık okumuştu yanılmıyorsam. Başka bir fakültede olduğundan pek görüşmüyorduk. Biraz muhabbetten sonra derslerin limoniliği, can sıkıcı uzatmalar gibi dertlerden bahsettikten sonra, bana araştırma görevlileriyle de bol bol muhabbet etmem gerektiğini zira onların da insan olduğunu hatırlattı. Lisans öğrencisi olarak, araştırma görevlilerinin bakış açılarından uzak olmam aslında gayet doğaldı. Özellikle de araştırma görevlisi adı verilenler “hoca” makamında değiller mi? O zaman biraz uzak olmamız da doğal gibi sanki.Yok yok, ben artık bu asosyallikten ve melankoliden kurtulmalıyım.