Hava Alanya’nın havasından daha soğuk, insanın içini titretecek kadar sertti, dize kadar kar yağmış olan bu memlekette üzerinde kot pantalon ve hırkadan başka bir şey olmadığı için tir tir titriyordu sabahın köründe otobüsten inen heyecanlı kadın, ancak içi sıcacıktı ilk kez üşüdüğüne üzülmüyor, aylardır ilk kez umut doluydu.Evden kaçtığından beri otogarda tanıştıgı o 30 lu yaşlardaki yazıhane sahibi yakışıklıyla otelde 2 gün geçirdiği günü düşündü , adam ona gel seni memlekete götürüyüm demişti, işi bitince kızı nasıl da defetmişti.Merzifon’da oturan Zafer’in kuzeni büyük bir aileye gelin gitmişti ve Zafer’in yaşındaydı, direk onun evine gittiler . Side’de birinin yanında yatacak yer ayarladıkları zaman onların ettikleri yardımı yüze vururcasına yaptıkları hareketler, sabah olsun hemen defolup gidin, ikincisi olmasın bu kalışın der gibisinden takındıkları tavırlar böceği öylesine alıştırmıştı ki, burada da korkuyordu, nasıl karşılanacaklardı diye.Son altı-yedi aydır gördüğü en kalabalık kahvaltı sofrasındaydı böcek, ağzına kadar odun doldurulmuş sonabın ısıttıgı evde, sofranın etrafındakiler kadar sofranın üzerindekiler de kalabalıktı. Kuşburnu marmelatıyla ilk kez tanıştı küçük kadın (orada ona ezme derler) laf ederler diye, yine başına kakarlar diye çekinerek doyurdu karnını.O gece kaldıkları odanın içinde çok mutlu uyudular, sabah olunca hemen gitmenin gerekliliği olmadan , onların burada oluşlarından da memnun olundugunu bilme duygusuyla, sıcak,huzurlu bir uyku. Sabah kalkıp kahvaltı sonrası yola düştüler Merzifon’a çok yakın olan Zafer’in annesinin köyüne gidilecekti, akrabalarının misafirperverliğini, nasıl sevineceklerini bilen Zafer’in amacı Side’de sezon açılana kadar vakit geçirmekti, Merzifon’daki kuzenin verdiği cep harçlığı ve böceğe giydirilmiş bir kalın hırkayla köy yolu tutuldu.Annesinin köyüne geleli bir hafta olmuştu, gögüslerinin dolgunlugu yüzünden hamile oldugu büyük kadınlarca anlaşılan böcek zaten değilim demedi. Biraz anneannede,biraz yengede kala kala geçen zamanda Zafer’in annesine haber mutlaka verilmişti ama karda kışta annesinin yapacak birşeyi yoktu. Anne köyüne gelip baba köyüne gidilmezse ayıp olacağı için bir kaç gün de babasının köyüne gittiler böylece Alanya’dan ayrılalı on günü geçmişti. Sıcak,tok, güleryüzlü on gün.Babasının köyündeki akrabasının madem sezon açılmadı birkaç gün de Çorum’daki Hanife yengenlere gidin hem o da sevinir hem dul kadın rahat rahat kalırsınız demesiyle akılları bu yolculuga da yattı bizimkilerin. Çorum’a gitmek için geldikleri otogarda ceplerinde her akrabanın harçlık olarak verdiği paralar birikmiş duruyordu. Çorum Amasya’ya yakın bir memleket o yüzden yolculukları kısa sürecekti.Çorum’a geldiklerinde ellerindeki adrese bakıp önce Hanife yengenin evli olan oğlunun evine gittiler ve gittiklerine pişman oldular, kendini beğenmiş, suratsız olan adamın karısı cins cins bakarak onları çok rahatsız etmişti, o gece orada kalmamaya karar verildi, akşam olunca Hanife yengenin evinin yolu tutuldu.Hanife yengede kaldıkları bir hafta boyunca çok güzel günler geçirdi küçük böcek, ramazan da gelmişti ev on ile on sekiz yaş arası dört kızla doluydu, babaları yoktu ama ev çok neşeliydi, onlarla oturmuş mantı bükerken içinden bedenini kullanıdıktan sonra bir güler yüzü bile esirgeyen pislikler geldi, ulan dedi dün nerdeydik, bugün nerdeyiz bakalım yarın nerde olacagız.Gerçektende aslında hayatlarının değişecekleri bir yerin tam ortasında duruyorlardı.