Bahar’a az kala( Alanya civarında sezonun açılmasının yaklaşmasından bahsediyor, yoksa aynı dönem henüz pek çok yerde kış yaşanıyor) Alanya yollarında kapatılmış bekçisiz bungalowlara girip yatıldı, ayaküstü sevişildi, banyo yapılmadan oradan oraya gidildi.Birkaç sene önve Tuncay’ın komilik yaptıgı restaurantın aşçısına rastladılar ne güzel bu gece takılacak yer bulunmuştu. Akşam olunca aşçı ve garsonların kış bitene kadar memleketlerine gitmek yerine kalmayı tercih ettikleri barakada soba sıcacık yanıyor, kapının önünde mangalda köfteler pişiyordu, böcek aylardır yarı aç yarı tok geçen hamileliğinin ilk aylarında böylesi bir ziyafete hayır diyemezdi, bu kalabalıkta tek kadın hatta genç kız oldugunu (henüz 16 sındaydı) bile umursamıyordu, zaten yanında dolaşan karnındaki bebeğin babasının onu sakınmak ve korumak namına hiç bir çekincesi de yoktu, küçük kadın günü kurtarmaya bakar olmuştu. Tıka basa yiyip barakada herkes buldugu yere uzandı, genç kadın zaferin omuzuna uzandı ve uyuyakaldı, rüyasında oradaki adamların Zafer’i öldürüp kendisine saldırdıgını gördü ve sıçrayarak uyandı.O gün aylardır yaptıkları gibi gündüzleri aylak aylak dolaşıp akşamüstü yatacak yer aramak üzere yola koyulmuşlardı, cadde üzeri dört adet 100 bin lirayı (93 yılından bahsediyoruz ne kadar eder bilemiyorum) bulana kadar da sanki akşama sıcak yatak, bir tabak yemekleri hazırda bekliyormuşçasına gamsızca şakalaşıp durdular.İç içe geçmiş bu para nasıl düşmüş, nasıl bulunmamış hayret bile etmeden hemen orogardaki lokantaya hücum ettiler, genç kadın kıymalı pide diğerleri kurufasülye pilav yedi, çok özledikleri kola hatta kahve bile içtiler. Bu parayı ne yapacaktılar, bir pansiyona gitseler zaten birkaç gün idare edecek yine bitecekti para olsa dert olmasa dert ve sonra çare bulundu. Tuncay paranın yarısını alarak onlardan ayrılmak istedi hatta buna karşı çıkan abisiyle tekme yumruk kapışmıştı bile sonuç o yoluna bizimkiler yoluna.

İlk birlikte oldukları Nilüfer Pansiyonda üç-dört gün geçirdiler , sanki bir kaç gün sonra sefalete dönmeyeceklermiş gibi yiyip içip sevişip durdular, sevişip uyudular, sezon açılması için bekledikleri zamanın birkaç gününü hiç olmazsa insan gibi geçirdiler.Karınları acıkana kadar akıl etmediler paralarının bittigini, pansiyondaki günleri bu sabah sonra ermişti, akşama yatacak yerleri yoktu ve hava hala çok soguktu. Çarşıda birkaç boş pansiyonun merdivenleri birkaç gün onlara yatak oldu kış günü altlarına serdikleri gazetelerin üzerinde yatıyordu bu evlerinde olsalar en büyük ihtimamla bakılacak ama kendi yanlış seçimleri yüzünden hayvandan beter şekilde yaşamaya mecbur kalan iki insan. Side ‘de belki herkes tarafından tanınıp rahatsız ediliyorlardı ama hiç yoktan her daim karınlarını doyuracak ortamlar bulmuşlardı, burası daha büyük ve daha sessizdi, kimseyi tanımıyorlardı, hamileliginin ilk aylarını naz,aşerme, bulantı gibi belirtilerle geçirmesi gereken henüz reşit dahi olmamış bu genç kadın çoktan demir gibi bir iradeye sahip olmuştu, yemek yemedigi ikinci günün gece yarısı aklına sabahın körü bakkal açılmadan gelen ekmek arabası geldi.Bir kaç gün sabahları ekmek dolabına konan sıcak ekmekleri çalarak ve onları kebabmış gibi büyük bir zevkle yiyerek idare ettiler. Bir gün Zafer bir fikir attı ortaya babası ve annesinin yüzüne bakacak yüzü kalmamıştı, işyerini soydugu için onları zor durumda bırakmıştı ama annesinin Amasya’daki köyüne gidip birkaç gün kalsalar dönüşleri falan derken sezon açılmış olurdu hem insan gibi karınlarını doyururdular. Bu fikre sıcak baktı genç anne adayı ama bir yandan da kızdı, bu zamana kadar neden akıl etmemişti de kurda kuşa yem olma aşamasına kadar gelmişlerdi.Otogara gelip direk kaptanla muhatap oldular: Biz cüzdanımızı kaybettik, Amasya Merzifon’a gitmemiz gerekiyor, acaba götürürmüsünüz?