Hayal kurmaya devam ettim. Gerçekler beni çok fazla düş kırıklığına uğratıyordu. Xxxxx’ten sonra gelen her kız beni bir adım aşağıya düşürüyor, boğazıma bir düğüm daha atıyordu. İyi yaşadığını iddia eden adam bile, idare ettirecek kadar doldurmuyordu hayatını. Her gün başka bir şey oluyor sanıyorsunuz ama elinizde sürekli aynı malzeme varken, nasıl yeni bir gün yaşayabilirsiniz? Bir şehir dolusu, bir ülke dolusu birbirinin aynı kadınlar. Aynı şeyleri söylüyor, aynı şeylere kanıyorlar. Sonunda elinize geçen de aynı malzemenin çeşitlemesi işte. Sonuç olarak, umudumu yitirmiştim işte. Kara gözlüklerimi taktım ve sokağa çıktım…Bir bira alıp parktaki banka oturdum. Başka hayal dünyalarında neler olduğuna bakmak için, kitabımı açıp okumaya başladım. O sırada kızın biri parkta bir uçtan bir uca sürekli gidip geliyordu. “Hey ne aranıyorsun?” diye seslendim. “Eroin!” diye yanıtladı. “Bu saatte bulamazsın” dedim. “Sen öyle san” dedi. “Peki” dedim, “bulursan bana da al bi şişe, beraber içeriz.” O sırada, seyyar eroin kamyonu geçti oradan. Kız önüne atladı ve hamile taklidi yapmaya başladı. Hayır, daha da iyisi, yolun ortasında doğuran kadın taklidi yapıyordu. Kamyonun şöförü indiğinde, kızın doğurduğu çocuk arabanın altından geçip arka taraftan eroin kasalarını arakladı. Şimdiki çocuklar gerçekten de çok çabuk büyüyorlar. O sırada, kız adama teşekkür etti ve çocuğa onun adını vereceğini söyledi. Adam tam arabaya binmek üzereydi ki, çocuğun eroinleri çaldığını farketti. Hemen bağırarak peşinden koşmaya başladı; “gel buraya piç kurusu”. Ama kendi adını kullanarak küfretmek gücüne gitti tabi. Ne de olsa çocuğun vaftiz babası sayılırdı. Durdu ve kamyonuna döndü. Ağır ağır gözden kayboldu.