Hafifle tanıştırdım onu… Bundan 3 ay kadar önce. Heyecanla buradaki havayı anlattım. Doya doya sizlerden bahsettim sıkılmasına aldırmadan. Belki sıkılmamıştı ama benim paranoyam arada bir kudurur. Kendileri benim gibi boş işler müdürü değil. Tamam tamaamm… Haksızlık yapmayım kendime. İş yükü benden fazla. O bir hekim. Bizim Hafif onu biraz etkilemiş anlaşılan ki dün beni arayıp kendi kaleminden üç yazıyı sağolsun beni bilirkişi addederek gönderdiğini söyledi. Ben okudum ve duygularımı kendisine hemen bildirdim. İstersem ona bir nick alarak ya da kendi yazım üzerinden yazılarını sizlerle paylaşabileceğim iznini aldım. Bunlar kanat çırpış öyküleri, hayata dair insana dair, sevgiye dair sevdiklerimize dair ölüme dair… Çok konuşmamalıyım buyrun Dr. beyin yazılarına.. bu arada ona yakışacak bir nick bulmalıyım…

matruşkalar....
matruşkalar….

ESKİYE KONUKLUKIHacer teyzeye gittim dün,“Hacer Teyze”Nasıl teyzelikle bütünleşmişSanki teyze olmak için gelmiş dünyayaBenzer bir nedenden ötürü ben,Büyüyünce adımın değişeceğine inanırdımVe taşıdığımın bir çocuk adı olduğuna.IIKaybolmuş bir semtteKaybolmuş dar, cılız, kargacık-burgacıkSokaklara saptımŞehrin göbeğinden.Borçlu memurlar,Kimbilir kaç zamandır yıkanmamış satıcılar,Eski dükkanlar,Kalabalık,Bir sürü telefon kulübesi arasından,Mimarsız, mühendissizVe belki sahipsizHepten terkedilmiş evlerin arasından.Sahiden Ermeniler yaşadı mı onlardaVeya Celal Bayar oturdu muYaşamımın onlardan birinde geçmişYaklaşık yirmi yılında,Yirmi yıldır aynı kaybolmuş mavisiyleKaybolmamakta ısrarlıVe güleç gelen artık bana,Zamana dil çıkartan sıvasıyla,Çocukluğumu görüyorumHep yitik,Yerine konmamış birşeyleri.IIIHacer teyzenin evinin pencereleriGüneşi görmemeye yeminli,Kümes telleriyle kaplı.Ben artık bir Güliver olmuşum onunNohut oda, bakla sofa evi için.Hacer TeyzeBir tevekkül anıtı mıYüzyıllardan akıp gelmişOnu aramayan akrabalarından yakınırkenKorkmadığını söylerken ölümden,Ama yalnızlıktan korktuğunu.Tetkik ve laboratuvar kağıtlarıGetiriyor önüme,Uyduruk imzalar, ruhsuz kaşelerle bezeli.Sonuçta Hacer teyzeDönüşsüz bir hastalığın kollarında.Ve ölümün mutlaka bir sebebi olacak,Yaşına karşın sağlığıyla hepGıpta ettiren Hacer teyzeBedeninin kalleşce bir isyanıylaGeçecek öbür tarafa,Gözlerinde yorgun yaşlarla.IVEvine bakıyorum Hacer teyzeninBir sedir, üstü örtülmüş dikiş makinası,Pirinç yatak,Bir-iki aile fotoğrafıÖlmüş kocanın resmiEski model bir radyoAyarı muntazam bir masa saatiNe kalır Hacer teyzeden geriye.VOnu hastaneye götüreceğimiÜzülmemesini söylüyorum.AklımdaYaşam üzerine sorularVe iyilik yapmakSeksen-doksan yıllık bir ömrünSonunun yakınlığıKapının yanındaki duvardaBir çember asılı.Belki eskiden bu evde oturanÇocukluk arkadaşım Japon Ahmet’ten kalma.Ve yazı keşfedilmeden önceYaşadığımız günlerBilmeden hiçbir şeyi,İhanetiYazgıyıKötülüğüVe ölümü.Alsam bir tahta parçasıUçursam o çemberiVe birkaç darbe sonraDümdüz gidişine,Yetişemeyişime,HayranBaksam ardından.Ama giderken başıboşToslayıp bir duvara,Geri dönmese çemberim.VIElini öptüm Hacer teyzeninHayır duasını aldımBir dosta son kez dokunmanınSon kez el sallamanınVe öyle yapmıyormuş gibi yapmanınHırçın hüznüyle,Çıkıp,Önünde durulmayan ve durulmazHayata karıştım.İlerde,Yıllardır bilinmez öykülerFısıldayan birbirine,Kambur çatılar arasındanAnkara kalesi başını uzatıyordu…