Miyop olduğumu ortaokulun son sınıfında tahtayı görmede zorlanınca anladım..Hocanın gözüne çarpmamak için yer aldığım arka sıralar artık benim için eziyet verici bir hal almıştı..Ne kadar tembel olursan ol hocanın tahtaya yazdığı şeyleri görmek,anlamak ihtiyacı hissediyorsun..Bir yerde racon icabı olarak da korumam gereken mekanım olan arka sıralardan tahtayı görmem,ilk zamanlarda gözlerimi kısarak mümkün olabiliyordu..Ancak sonraları gözlerimi öylesine kısmaya başlamıştım ki bu sefer de hiç bişey göremiyordum..”Göz kısma”nın işlevsizliği beni yeni arayışlara itiyordu..Bir gün iğneyle delik açılmış kağıt kullanarak gayet net görebildiğimi keşfettim..Tabii bu aşamaya gelmeden önce deliği,elimin baş,işaret ve orta parmağını birleştirerek oluşturup,deneylerimi sonradan kağıt üstüne aktardığımı söylemeliyim..Elimi bu hale getirip de etrafa bakmam yanlış anlamalara,alaycı gülüşmelere yol açınca bu yöntemden vaz geçtim..Aynı şekilde gözümün önünde tuttuğum “delik kağıt parçası” usuluyle tahtayı okuyabilme çabalarım da öğretmenler ve arkadaşlarca doğal olarak pek tuhaf karşılandığında artık çaresizdim..Ne yazık ki gözlük edinmem şart gibi görünüyordu..Şu an bence de çok tuhaf ama o zamanlar bu zorunluluk bana ölümden de beter geliyordu..Sınıfta kalırdım hatta -gülebilirsiniz- ölürdüm de”dörtgöz” olmazdım..Bu durumda yapacak tek şey ufak ufak sıra atlayarak ön taraflara doğru yol almaktı..Böyle böyle en ön sıraya kadar gelmiştim..Ancak yine de tahtayı doğru dürüst göremiyordum..Ben de dersleri yanımdaki arkadaşın defterine bakarak takip etmeye başlamıştım..O aralar en korktuğum şey öğretmenin beni ayağa kaldırıp “oku bakalım oğlum tahtaya yazdıklarımı yüksek sesle” deme ihtimaliydi..Eee..Adı üstünde ihtimal..İşte o ihtimal gerçekleştiğinde sıradan çıkıp tahtaya iyice yaklaşıp okumaya başlardım..Öğretmenin “oğlum yerinden okusana,ne geldin buraya” laflarını da duymamazlığa gelerek tabii..Üniversite de dahil tüm öğrenimimi hiçbir mecburiyetim olmadığı halde “yarı kör” olarak geçirdim ki bana bile bu saçma inadım şimdi inanılmaz geliyor..Bu arada bir gözlük edinmiş ancak bunu deneme amaçlı olarak geceleri ya da beni kimsenin görmediğine emin olduğum yerlerde takıyordum..Bir de evde televizyon izlerken kullandığım bu gözlüğü sinemaya gittiğimde de gizlice cebimden çıkararak kullanırdım..Ve eşşek kadar olduğum halde hala gözlüğü tüm yaşantıma yayamıyordum..”Gözlük takma”nın bende böylesi etkili bir fobi oluşturmasının sebebi ne olabilirdi..Bu sorunu ancak otuzluyaşların sonuna geldiğimde ayrıntılı olarak düşünmeye başlamıştım..Dahası artık rahatca istediğim zaman gözlük detakabiliyordum..Bu aşamaya gelmemde yaşlanmanın getirdiği rahatlamanın önemli rolü vardı..Daha doğrusu gözlüğün bende oluşturacak artı “çirkinleştirici” işlevinin etkisizleşmesiydi söz konusu olan..Bir de “fobi”den kurtulmanın yollarından başta geleni olan “etkenin üzerine gitmek” teorisinin,yani burada gözlük takmayı kafaya takmamanın pratiği,önemliydi..Bu pratiğin artı bir değer olarak “yaşlı” kişide “karizma” yaratması da yadsınamazdı..Şimdi yukarıda dediğim gibi kendime de sorduğum ve üzerinde düşündüğüm bu “fobi” nin kökenlerine inersekşunları bulabiliyoruz:i. Her yaşta hareketi kısıtlayan gözlüğün,yerinde duramayan ve oyundan oyuna zıplayan bir çocuğa nasıl birengel oluşturacağını anlatmak gereksizdir bile..ii. Yine çocukluğumuzda tek tük olan gözlüklü arkadaşlarımızla hep bir ağızdan hem de nağmeli olarak “döörtgööz,döört gööz” lirikleriyle alay etmişliğimiz gerçeği var ki o aleti kendi burnumuz üzerine oturtmayıaklımızın ucundan bile geçirmemeyi kafamıza çakmıştır..iii. Bursa işi bir bıçak dahi,gözlüklü bir yiğidi kavga halindeyken söylenen “gözlüğüne bi sıçarım dünyayıbombok görürsün”lafı kadar yaralayabilir mi..iv. Özellikle yerli filmlerimizde görürüz ki en şahane kızlarımız,en yakışıklı jönlerimiz sadece bir gözlüktakarak çirkinleşir;çevresince küçük düşürülen,silik ve başarısız bir tip haline gelir..evet..evet..sadece bir gözlük takarak..hadi bakalım bu filmleri izlemiş bir çocuğa bu şeyi taktırın..v. Adı üstünde “gözlük” bir kusurun belgesidir..vi. Okulda bir aşağılanma nedenidir..Öğrenciyi “inek” olarak gösterir..Belki dahası vardır falan ama bu kadarı da bir çocuğun büyürken,beraberinde bir fobiyi de büyütmesine yeterde artar bile..