Kiliselerin Almanya’da Kültür ve Sanat etkinliklerini duyuyor, gazetelerden haftalık, dergilerden aylık programları okuyor, fakat birtürlü izleme fırsatı bulamıyordum. Milyonlarca insanın ödediği Kilise vergilerinin nereye gittiğini merak eder dururdum.80’li yılların başında, ülkemdeki faşizme karşı yapılan ve binlerce insanımızın katıldığı açlık grevlerine, başlangıçta karşı çıkan, ardından kiliselerinin kapılarını açan tanrıbilimcilerinin, insan kayıplarını önlemek için, başımızdan doktorları eksik etmeyen ve ısrarla vazgeçilmesini dileyen tavırlarını anımsamamak mümkün değil.1981 yılında yazdığım ve yönettiğim “ Demokrasi Oyunu ” Lockum şehrindeki İlâhiyat Fakültesinde üç gün süren tartışma-bilgilendirme plâtformunda yüzlerce izleyici buldu. Daha sonraları birçok Kilise tarafından çağrılı olarak gittiğimizde gösterilen ilgi ve destek bizi güçlendiriyor ve daha aktif olmamıza neden oluyordu.Kiliseler her mahallede bir iki İncil kursu açacaklarına, din çıkarcılığı gütmeyen sanat ve kültür çalışmalarını arttırarak, toplumuna karşı yüklenilmesi gereken sorumluluklarını yerine getiriyor, gençleri ve yetişkinleri çatıları altında toplamayı başarıyorlar. Tiyatroların yanısıra kurulan, küçük veya büyük orkestraları klâsik batı müziği konserleri veriyor, Kiliselerine üye olanların dışındaki insanlar da bu etkinlikleri beğeniyle izleyerek kendi toplumlarına örnek alıyorlar.Bu duygular altında “ Theaterensemble der Herrenhäuser Kirche ” nin beş yıldır devam ettirdiği Tiyatro çalışmalarından yenisi olan “Godot’yu Beklerken”’i izlemeye giderken kafamda oluşan birçok niçinler birbirine çarpıyordu. Burada Tiyatro etkinliklerini yürüten ve yöneten 53 yaşındaki Bay Dieter Zimmer Tanrıbilimi – İlâhiyat öğrenimi görmüş, aynı zamanda 30 yıl Tiyatro oyunculuğu-yönetmenliği sevdasını da yaşamına kalın çizgilerle geçirmiş sevgi, kültür ve sanat dolu müstesna insanlardan biri. 28 Ekim’deki ilk gece öncesi karşımda o gümüş parlaklığında uzun saçları, güleç yüzüyle < Tiyatrolarınıza kilit vuruluyor, sen ne yapıyorsun ? > diyerek ve söyleşinin devamını getirerek üzüntüme ortak olmaya çalışıyordu. Ben ise bu konuyu O’na duyurmak isterken neredeyse haberi en son ben almışım hissine kapılacaktım.Tiyatronun terkedilmesi mümkün olmayan bir sevgi olduğunu, etken profesyonellikten koptuktan sonra kurduğu amatör tiyatro grubunda; kütüphaneci, mürebbiye, öğretmen, üniversite, yüksekokul, lise öğrencileri bulunuyor, < birçok profesyonelden daha becerili > olduklarını kıvançla anlatıyordu Bay Dieter Zimmer. Gözlerinin içi gülüyordu, sanki ilk kez O çıkacaktı sahneye, sigarasını sararken heyecandan olsa gerek elleri titriyordu.Salona geçtiğimde O’nun ve Tiyatroların temel taşları Amatörlerin başarılarını alkışlamak için sabırsızlıkla bekledim. Daha önce 1967’de benimde oynadığım ve 1978’de sahnelenmesinde görev aldığım “Godot’yu Beklerken” bittiğinde, açık kalan tüm soruları da yanıma alarak, bu sonbaharın ıslak gecesinde bir mutluluğu daha yaşamanın sevinciyle ve biraz da burukluğuyla yerime gittim.Oyunu izlemeye gelirken kafamdaki niçinlere, acabalar da karıştı. Acabaları sıralarken sakıncalı olup olmamak tavrını bir tarafa bırakmak istiyorum, ve ;1. Acaba bizde de Avrupadaki gibi Cami vergisi konulmasında bir yasal veya dini sakınca varmı ?2. Acaba bizde de alınan vergilerle Camilerin içinde olmasa bile, bitçoğunun yanında yapılacak binalarda Tiyatro ve Müzik eğitimi verilerek ve sergilenerek izlenebilmesini engelleyecek yasal veya dini sakınca varmı ?Bunlar gibi daha birçok acabalar sıralayabilirim. Fakat hepsinden önce bir yanıt takılıyor kafama;Her çirkinlik bir güzelliği getirir, her yanlışın karşısında doğru ayağa kalkar… İnsan olmak güzeli ve doğruyu bulmak için yeterlidir. Kendini ve Kentini Sorguluyormusun, sıra sana gelmeden ?“ Medeniyet dediğin, tek dişi kalmış canavar ” zihniyetinin, bugünkü temsilcileri, AB’ye girmek için “Medeniyetler buluşması” savsözünü temcit plâvı gibi ikide birde masaya getiriyor. Buluşmak için getireceklerinin içinde açmak istemeyecekleri Eğitim, Kültür, Sanat uyum paketleri de olacak mı ?O uyum paketlerinin içinde kapattıkları Tiyatroların anahtarları da bulunacak mı ?Tiyatrolar bir toplumun kulağıdır sağır edemezsin, gözüdür kör edemezsin, dilidir kesemezsin.Aydınlık ve Tiyatro dolu bir dünya dileğiyle.nurettin kurtuluş