Kimse bana sormadı, ben de büyüyünce ne olacağımı düşünmüş değildim zaten. Farkında olmadan savaşçı olmuşum tüm diğerleri gibi.

Atımın üzerinde kılıcımı, zamana ve yalnızlığa sallar dururdum. Sonra, ben zamanın kalbinde açtığım deliğe düştüm, yalnızlığın kellesi benim kucağıma sanırım.

Benim kaybettiğim zaman, çocukların ceplerinde, benim ceplerimde de kazandığım zaman. Peh peh peh.. Biz cok kullanımlık saatlerimizde zamanı 12`ye böleriz,oysa zaman kendi tek kullanımlık saatini, yani bedenlerimizi, hucrelerimize böler.Kazandığım zamanlar, şimdi cebimde gülünç ve tedavülden kalkmış bozuk paralar…

Ben zamanın içinde, o insanların çevresinde döndük durduk. İnsanlar yaşlandı, insanlar öldü. Ben nefes almayı hatırladım incir ağacının altında, yalnızlığın kokuşmuş kellesi de yanımda. Sylvia Plath, küçük bir kız çocuğu incirin dallarında. Büyüdüğünde ne olcağına karar vermeye çalışırken, seçenekleri leziz birer incir etrafında. Tam birine uzanmış koparacakken, bir diğeri daha güzel görünürdü ona, derken diğeri ve bir diğeri. Karar verinceye kadar incirlerin hepsi olgunlaşıp birer birer benim yanıma döküldü. Ben ve iğrenç arkadaşım iştahla yedik, mimar olduk, sahte cennet bahçeleri yaptık elaleme, ressam olduk sapık ilişkimizi resmettik, hırsız olduk, diğerlerinin içseslerini çaldık, şair olduk, olmak ya da olmamak-ölmek ya da ölememek ha ha ha…İşte bütün mesele şu ;

Kusursuz bir bowling topum var artık. İşaret parmağım sol, orta parmağım sağ gözünde, baş parmağım dişlerinin arasında. Nöbetleşe değişen insanlardan labutlar, onlar bir kaybolup bir çıkarlar, yalnızlığımın kafatası onlara çarpar bana geri döner…