hiç düşündünüz mü, neden bazı insanların beğendiği şeyi, başkası beğenmez? ya da, neden kimimiz bir renkten hoşlanırken, kimimiz farklı renkten hoşlanır?bunun cevabı sadece kişiliğimizde, düşünce yapımızda ya da zevklerimizde mi yatıyor? sanmıyorum. öyle sanıyorum ki, bazı fiziksel ve biyolojik etmenler de bu beğenilerimizde rol oynuyor olabilir.ışığın yapısını, doğa içindeki davranışlarını hepimiz az çok biliyoruz. bizim konumuzda önemli olan ışığın ortam değiştirmesi, bir başka deyişle kırılması.ışık, ortam değiştirirken, yoğunluğa bağlı olarak açı değiştirerek yol izler. hatta ışığın bu özelliği ile miyop ve hipermetrop hastaları, ince veya kalın kenarlı mercek kullanarak sağlıklı görüşlere kavuşabilirler.bir de ışığın renklerine ayrılması durumu söz konusudur.ışığın geçtiği ortamın özelliğine göre kırılmalar ve renklerin ayrışma şekilleri değişiklik gösterebilir. işte bu değişiklik, en başta bahsettiğim, beğenilerde fark yaratan, fiziksel ve biyolojik etmenler olabilir.şöyle ki, insan gözündeki merceklerin tamamının standart olması imkansızdır. genetik faktörler, çevresel faktörler, coğrafi faktörler bunu farklı kılar. hatta aynı insanın 2 gözünde bile aynı olmayabilir. bu farklılıklar da her insanın, diğerlerinden farklı bir şey görmesine sebep olabilir. bir x şahsı için mavi görünen renk, y şahsı için kırmızı görünüyor olabilir. renk körlüğünden bahsetmiyorum. kendimizi bildiğimiz andan itibaren, çevremizi anlayıp öğrenmeye başlarız. renkleri öğrenmeye başladığımızda gördüğümüz renkleri anne babalarımıza sorarız. bize her sorduğumuzda “yeşil” denirse artık o renk bizim için yeşildir. aslında onu mavi, kırmızı ya da sarı görüyor olabiliriz. ama herkes ona yeşil dediği için o rengin adı yeşildir. üstelik bunu söyleyenlerin de aynı renkten bahsetmiyor olma ihtimali olmasına rağmen. beğenilerin farklılaşması da buradan ortaya çıkıyor olabilir. örneğin; benim gözümde gördüğüm kırmızı renk çok hoşuma gidiyor. “en sevdiğim renk” diyorum. ancak kimileri de kırmızıyı değil de maviyi seviyor. ama, onun da aslında benim gördüğüm rengin aynısını gördüğünü ve sadece ismini farklı öğrendiğini düşünsek yanlış mı olur? bunun aksini kim kanıtlayabilir ki?yazımı, Gorgias’ın sözüyle bitiriyorum”Hiç bir şey yoktur; bir şey varsa bile bilinemez; bilinse bile başkalarına bildirilemez”