Malatya’da 2. Ord.Karargahı’nda yürütttüğüm askerli görevim sırasında bütün operasyon sonuç listeleri elime ulaşıyordu, bende aralarından hayatını kaybeden, pusuya düşürülen, sakat kalan ya da akli dengesini yitiren tanımadığım ama genç dostlarımın bu haberleriyle irkiliyordum daha önce olmamış bir tepkimeyle. Öylece kalıkalıyordum, çünkü ben kahve götürüyordum, soğuk su götürüyordum, telefonlarına bakıyordum bir Generealin, haberlerini iletiyordum, hayat korkusu olmadan onlara üzülmek, ağlamak, hiç tanımadığım adamların yokluklarını hissetmek bana kolay geliyordu sanki, bir de üstüne ağlıyordum. Niye ağlıyordum acaba? Acaba ben orda değildim ve onlar gibi hayatımı tehlikeye atmıyordum ve suçluluk duygusu mu hissediyordum yoksa bu, bunları zaten yapmak istemediğimden dolayı duyduum bir suçluluk duygusu muydu? Herşey boş adam sende, insanlar canını veriyordu, ben ağlasam ne olurdu, zırlasam ne olurdu, dönmezlerdi, çünkü dönmekten çokta zevk almayacakları hayatlarını kaybetmişlerdi, bulamazlardı kelimenin o tabiriyle. Tamamen yok olmuştu, artık biliyorlardı cennet ya da cehennem var mıydı yoksa biz mi üretmiştik. Her bir şey boştu arkadaşım, boşu boşuna dökülen gözyaşları ya da kağıda dökülen kalem yaşları, ölenin arkasından ağlamak bile boştu ve sadece kendinizi iyi hissetmenizi sağlayan bir bencillik göstergesiydi. Çünkü insan yaşamı savunurdu, insan bir anti-kahramandı ve ölmek istemezdi gerçekte, o sadece filmlerde olurdu, zaten sizinle hiç alakası olmadığı için saygı duyardınız gerçek kahramanlara.Bu kadar yılın ardından sizlere bir itirafta bulunmak isterim ey dostlar, gerçek kahramanlar hayatlarını bir hiç uğruna ya da her şey uğruna verdiler, ancak ölmekle yaşam arasındaki ince çizgide halen kahraman değildiler, ne zaman ki öldüler, o zaman gözümüzde kahraman oldular, yani bizler yine bencil davrandık, kendimiz ölmedik, devam ettik ve ölenlere ağladık, onları yücelttik, özellikle genç yaşta olanlarını çok yücelttik. Çünkü buna ihtiyacımız vardı ey adam, kadın ya da, biz buna ihtiyaç duyduk, biraz suçluluk duyduk, biz yaşıyorduk çünkü avutmak gerekliydi ölenleri, hepsi bizde kahraman hepsi bende kahraman, ruhları şad olsun, dökülen yaşlarım bilincinde olmama rağmen bazı şeylerin, ak bir süt gibi helal olsun.Barış da öyle ya, genç yaşta gitti kardeşimiz ve niye kardeşimiz , canımız ya da ciğerimiz biliyor musunuz? Çünkü öldü artık o, ya da gazete deyimiyle hayatını kaybetti. Ne uğruna olduğu önemli değil, eskilere hep rağbet vardır, ölmüşlere, bambaşka bir deyişle önceden yaşamışlara, yok Barış biz seni tanımadık, görmedik hiç ya da, dinlemeyenlerimiz bile var. Neticesi şudur piirim , sen öldün şimdilik, biz biraz daha sonra gelmeyi umuyoruz, ama herşeye rağmen yaşamadın daha tam olarak çok şeyi kardeş, sevişemedin 50 yaşında ıkına ıkına, çay içemedin emirganda 64 yaşında, torununu gururla izleyemedin 70 yaşında bir takımda oynarken, affet bizleri seni tanımadan sevemedik tam olarak içten şöyle sevgiliye dercesine, ama nasıl birşeyse bu insanlık dediğimiz , inan ki çok üzüldük, öyle bir acı ki biz de açıkçası pek anlayamadık….yat huzur içinde genç kardeşim…