Asırlardır kimsenin alışık olmadığı bir öyküyü yaşıyor bu insanlar. Yeme içmelerinden giyim kuşamlarına bütün bir kasaba halinde halen ortaçağı yaşıyorlar. Hem de modern dünyanın tüm kuşatıcılığına, zorlamasına ve tehditkâr tutumuna rağmen. Düşünün bir defa; hangimiz cep telefonsuz, televizyonsuz, arabasız bir dünyayı hayal edebiliyor? Bütün bunlar sadece yüz ve ya yüz elli yıllık bir geçmişe sahip olsalar da hayatlarımızda öyle yer etmişler ki sanki bin yıldır bizimleler. Ancak bu insanlar için durum hiç de öyle değil.

Amerika’da Pennsylvania eyaletinde Lancaster adlı bir kasabada yaşıyorlar. Ancak iki binli yılları değil bin altı yüzlü yılları. Elektrikli aletler, motorlu araçlar, devletin sunduğu tüm imkânlar; her şey ama her şey onlar için bir lüks sayılıyor. Yaklaşık üç yüz yıl önce Avrupa’dan buraya göçmüşler. Geldiklerinde sayıları üç bin kadarmış, şimdi ise iki yüz binin üstünde bir nüfusları var. Bunca yıldır inançlarından ve geleneklerinden kurulu düzenlerini asla değiştirmemişler ve bugün dünyaya teknoloji ihraç eden Amerika’da ortaçağın hayat şartlarıyla yaşıyorlar.

Amishler geçimlerini tarımla sağlıyorlar. Yetiştirebildikleri her şeyi yetiştiriyorlar. Takdir edersiniz ki bunun için asla traktör kullanmıyorlar. İkinci dünya savaşında hükümet kıtlık nedeniyle onlara traktör vermeyi teklif ettiyse de bunu asla kabul etmemişler. Traktör kullanmaktansa her gün iki kat çalışmışlar ve traktör kullananlardan çok daha fazla mahsül elde etmişler. Hayatlarında atın çok büyük önemi var. Zira her işlerini onunla hallediyor, taşımacılığı bile at arabalarıyla yapıyorlar. At bu yüzden çok değerli bir hayvan ve satışı açık artırmayla yapılıyor. İşlerini hep birlikte görüyorlar. Bizim Anadolu’da imece dediğimiz sistem gibi. Bu onların aralarındaki kardeşlik bağlarını kuvvetlendiriyor.

Dedik ya Amish halkı için her türlü teknolojik alet yasak. Bu yasak onların Protestanlığın bir kolu olan mezheplerinden ve buna bağlı geleneklerinden kaynaklanıyor aslında. Lüksten ateşten kaçar gibi kaçıyorlar. Bu yüzden birçoğu tek tip denilebilecek basit kıyafetler tercih ediyor. Lükse sahip olmanın kendilerini daha çok çalışmaya zorlayacağını ve ibadetten alıkoyacağını düşünüyorlar. Giysilerini kendileri dikip, çocuklarına da bu giysileri giydiriyorlar.Şurada dinleri ve gelenekleri ile ilgili bazı bilgiler yer alıyor.Modern dünya tahmin edersiniz ki Amishlerin yakasını bırakmamış. Onların bu direnişini de paraya dönüştürmeyi bilmiş. Lancaster kasabasına giden turist sayısını her geçen gün daha da artırıyorlar. Onların üzerinden sömürebildikleri kadar sömürüyorlar. Her şeylerini metalaştırıp pazarlıyorlar: Amish eşyaları, Amish oyuncakları, Amish yiyecekleri… Tabii bu durum Amishlere büyük rahatsızlık veriyor. Bir kısmı her şeyini bırakıp göç ederken, bir kısmı da bu turistler, satıcılar, acentalar etrafta dolaşmıyormuş gibi davranarak yaşamaya çalışıyorlar.İşte size örnekleri: 1, 2.Amish gençleri on yedi yaşından sonra uygun bir eş adayı aramaya başlıyorlar. Uygun aday bulunduğunda ise karar ailelere iletiliyor. Hasat mevsimi bittiğinde düğün yapılarak yeni yuva kuruluyor. Erkekler düğünden sonra sakal bırakıyor ve artık ölene kadar sakallarını kesmiyorlar. Evlerini yaparken herkes yardıma koşuyor. Toplumsal yaşamın her alanında bu yardımlaşma söz konusu, çoğu zaman hastaların tedavisi bile ortak karşılanabiliyor.Okul eğitimini reddetseler de hükümetin sekiz yıllık eğitimi zorunlu tutması yüzünden çocuklarını okula göndermek zorunda kalıyorlar. Ancak bundan sonra okul hayatları bitiyor ve kendi sade yaşamlarına dönüyorlar. Her ne kadar değişime direnseler de bin altı yüzlerin Avrupa Alplerinden iki binlerin modern Amerikasına taşınan Amishler de modernitenin çarkı içine yavaş yavaş çekilmekteler. Tıpkı Anadolu’nun son Yörükleri gibi.