Telefon çaldığında henüz vakit geç değildi. Ekranında onun adını yazan telefonu aldığında, dudakları kulaklarına uzanırken ev dolu olduğundan Trak sadece ‘Canım’ dedi.
Küt, direk söze girdi enfes ses tonuyla. Radyo programının nadide spikeri edasıyla konuşmaya alışkındı.Oysa o bu halinin farkında değilken ve merhaba dahi demeden direk; ‘Aynı eve taşınmamız ortalığı karıştıracak bir durum. Farklı şehirlerde çalışmamızsa beni üzecek bir durum.Durum, durum…’ dedi.Dudakları büzülmüş olduğundan zor konuşuyordu. Ona bunları söylemesi gerekiyordu. Trak ne olduğunu anlamaya çalışırken yanlış bir şey söylememek için sustu, sadece onu konuşmasını dinlemek istedi o an için.
Bazen özellikle duygusallaştığında tiyatral bir hali vardı Küt’ün. Belki öyküsel, bir hikayenin içinde yaşayan kahraman gibiydi kimi zaman.Kimi zaman rüyalara kapılmayı ve o rüyanın içinde rüyanın ahenginde herkesten daha fazla o rüyanın tadını doyasıya çıkarabilen kişilikti.‘Ne yapmalı? Doğru davranmak çok göreceli. Doğru ne? Kimin doğrusu?Benim mi, senin mi, diğerlerinin mi, hiç kabullenmeyecek olanların mı, alışkın olanların mı, aşmış olanların mı yoksa hiç aşamayacakların mı?Kimin doğrusu doğru? Doğru tek mi?Objektif midir bu doğru dediğin? Peki, doğru bu denli sabitse neden bu kadar çeşitlilik gözleniyor doğru denilende?’Ben seni yanımda istiyorum, başucumda, yanımda, kokun kokumda olsun istiyorum. Ne yaşamlar varmış, ufak gibi görünen istekler için belki dağlar aşmak gerekiyormuş.Dağları aştıktan sonra aynı istekler kalır mı nerden bileyim. Sadece şu an istediğimden emin olabilirim. Nasıl daha önce bunu isteyeceğimi bilmiyorsam ,yıllar sonra ve mücadeleler sonrasında ne hissederim nerden bileyim.Şu an hissettiğim de sanki tahmin edebileceğim birşey miydi?Bunu söylemem de seni üzüyor şu an biliyorum, çünkü gelemeyeceksin ya da gelirsen bir kıyamet kopmasını umursamıyoruz demektir ve ben tüm bunları bilirken sana yine de özledim, şu an gelsen keşke demem daha da zorlaştırıyor işleri biliyorum.Çünkü belki içime atmam gerekiyor sadece sana söylemem değil…Küt sustu bir anda. Kelimelerin diline dolandığını ve boğazında sıkı bir yumruk tepindiğini anlayan Trak söze girdi, belli ki kendince bir şeyler yapmak istiyordu.‘Hayır, söyleyeceksin elbette. Paylaşacağız, bana söyleyeceksin ben de sana ama dediklerin doğru ben de çok üzülüyorum. O kadar doğru ki hatta bu daha da zorlaştırıyor bazen.’
‘Yanımda olsan her şey daha kolay olacakmış gibi’ dedi Küt, onun yanıt vermesi saki bir parça sakinleştirmişti.‘Hayat enteresan birşey. Gerçekten ne zaman hangi denize kapılacağın belli değil. Sana kapılacağım da belli değildi.Tanımlayamazdım da, hayal de edemezdim. Hatta o yüzden çok çok uzun zaman uzak kalmayı tercihledim, hatta kaçtım.Sustu üç saniye belki, belki de bir ömür. ..Söylediklerinden fazla söyleyemedikleri geçti o anda nehirden, aradan, dan diye çıkıp gelsen ve hep orada kalsan,san, diyemedi… yuttu.‘Şimdi sana gel desem, tonla tasayı cebimize mi almış oluyoruz? Bu mu bir sevdayı delicesine yaşamak istemek. Böyle mi olmalı bu sular?Gecenin bu saatinden sabaha kadar yan yana olmamız hiç de mümkün görünmüyor ya da şöyle demeli; bedeli ve karşılaşacağımız durumlar olur.Vaaz dinlemek, dinlemek zorunda kalacağımız dönemler olur ne yazık ki…’Trak o güzel kirpiklerini yere eğmiş Küt’ü dinliyordu. Oysa o anda Küt, Trak’ın gözlerini, kirpiklerini en çok sevdiği bakışlarını kafasının içinde görüyordu.
Dinleyen Trak’a o an içinden geçenlerden sadece bir kısmını söyleyebilirdi. İyi seçmeliydi, ne kadar zamanları vardı ki…‘Hal böyle olunca bana düşen seni istesem de gecenin ortasında, susup sessizliğe sarılmak çareler içinde en seçilesi gibi geliyor.Ne çok düşmanı var bu ilişkinin ne çok bedeli. Ne var ki, bu kalp ışıldayan gözleriyle seni arıyor, saat kaç olursa olsun…’(Yasal Haklar: Kaynak gösterilsin ya da gösterilmesin, hangi dilde olursa olsun içeriğin bir kısmı ya da tamamının kullanılması yasaktır. Bu yazının yasal hakları www.hafif.org ve Astral’a aittir. Bu madde, altında yazmıyor olsa dahi, Astral’ın tüm yazıları için geçerlidir.)