Filler; çok geniş vadilerde yaşasalar bile her gün kullandıkları yoldan gidip gelirlermiş.Fil avcıları da fillerin geçeceği yolu derince kazarlar üzerini ince bir tabakayla örterler ve en önde yürüyen filin o kazılan çukura düşmesini sağlarlarmış.Fil avcıları siyah elbiseler içerisinde, yüzleri kapalı olarak gelir, çukurda çırpınan fili kırbaçla dövmeye başlarlarmış,birkaç gün hiç yiyecek vermezlermiş.Birkaç gün sonra aynı avcılar, beyaz elbiseler içinde filin sevdiği yiyeceklerle gelirler ve filin karnını doyururlar ve hortumunu, yüzünü gözünü okşarlarmış.Avcılar, fili kendilerine alıştırdıktan sonra çukurun önünü kazarak fili oradan çıkarırlar ve filin hortumundan tutarak kendi fil damlarına götürürler ve ölünceye kadar fili işlerinde kullanırlarmış.

Ben, bu av hikayesini her duyduğumda Türk milletini avlamak isteyen ve batının çıkarları doğrultusunda kullanmak isteyen avcı insanlar hatırıma gelir. Önce insanımızı cehalet çukuruna düşürüyorlar. Bin türlü bahanelerle okumalarını engelliyorlar. Sonra cebindeki parasını pul eyliyorlar, efendi iken köle, zenginken fakir, azizken zelil, şerefli iken hakir haline getiriyorlar sonra yeni yepyeni ve ak pak bir makyajla karşılarına geçip kurtarıcı rolünü üslenerek kafeslemeye çalışıyorlar…Ayılar;Kutuplarda ayı avcıları ayı avlamak için buzlaşmışkarların içine jilet gibi keskin baltayı yerleştirir, keskin tarafının üzerine kan sürerlermiş. Ayı gelip kanı yalarken kendi dili de kesilirmiş.Ama kanın tadından dilin acısını fark edemezmiş. Kendi kanını yalamaya başlarmış.Damarlarındaki kan tükenince olduğu yere yığılır kalırmış.Avcı da gelip derisini yüzermiş.Kurşunla vurursa ayının postu delindiğinden fazla para etmediği için bu yolu denermiş.Doların bir gecede ikiye katlanması neticesinde bu gece şu kadar milyar veya trilyon kazandım” diyen adam aslında kendi ülkesinin kanını emerek kendisini tüketiyor…