Adamımız Rino, büyükannesinden kalan evde, kendi asosyal dünyasının tüm nimetlerinden faydalanarak yaşamaktadır.Nimet dediysem, “madem şişkoyum ve sahip olduğum tek arkadaşım bile zaman zaman benimle acımasızca dalga geçebiliyor, o halde en iyisi ben evimde oturup biramı içeyim, porno seyredip, masturbasyonumu yapayım” dan ötesi değil.Tabii yine de Rino’yu küçümsemek hiç doğru değil, çünkü kendisi almancadan norveççeye kullanma kılavuzları çevirerek geçimini sağlarken, evinde çalışma ve kendisinin efendisi olma konusunda çoğumuza fark atıyor aslında.Hobi olsun diye çizdiği karikatürler hiç de fena değildir ve boş vakitlerinde wikipedia okur.

Günlerden bir gün Rino’nun babası, bu koca evin bir odasına kiracı almasını metazori yapar. Bu heyecan verici gelişme çok şeyi değiştirecektir, çünkü kiracımız isveç’ten sözüm ona durulmaya gelen 20 yaşlarında hoş bir kızdır. Rino bu ev arkadaşlığı konusunda epey bocalar çünkü Malin sözgelimi minicik külotlarını buzdolabında tutan zor bir insandır.Rino’nun kankası Fillip’in “evdeki vajina” teorisini de gözönüne alırsa bu kızla birlikte olması kaçınılmazdır. Keza teoriye göre bir kadın ve bir erkek aynı evde kalmaya başlarlarsa bir süre sonra sevişmeleri kaçınılmaz olacaktır.Gelişmeler şöyle devam eder, kızımız Malin başladığı yeni işte hızla oluşturduğu sosyal çevresini ve hatta erkek arkadaşını, Rino’ nun küçük dünyasıyla iç içe sokar, Rino bu gelişmelere umutla yaklaşır. İçten içe Malin’e duyduğu aşk onu kabuğundan çıkmaya sürükler.Rino istediklerine tam olarak kavuşamasa da her şey sona erdiğinde en önemli şeyi kazanmış olacaktır: Özgüvenini.Yönetmenliğini “Arild Fröhlich”‘in yaptığı Norveç yapımı filmde, Rino karakterini canlandıran “Nils Jørgen Kaalstad”, yarattığı tipleme ve oyunculuğuyla önünde saygıyla eğilinmesini hakediyor.

Birkaç kez izleyebileceğiniz, her seferinde eğlenebileceğiniz türden bir film.Tavsiye ederim.Filmin imdb sayfası burada.Fragmanı da burdan izleyebilirsiniz.