Yazan her insanın istediği, daha pervasız ve kendi sınırlarından aştığı gibi başkalarının sınırlarını da aşmak. Ve yazılardaki fikirleri bir fahişenin arzulu bedeni gibi sunmak herkese kimi zaman. Katlanılması gereken hastalık ve kötü nefeslere aldırmadan. Tahrik olmak için her yeni dokunuşu beklemek gibi, yazabilmek için her seferinde yeni bir ilhamı beklemek. Ve bir fahişe gibi zevk verdikçe mutlu olan zevk aldıkça kimi zaman pişmanlık kimi zaman mutluluğu uman.Yazılarda fahişenin boynunu bükmüş kadın inceliğini görür insan kimi zaman. Ve aynı zamanda kendini savunmaya hazırdır, tırnakları dışarıda hırçın. Bırakıverin yazılarınızı öylece isteyen istediğini söylesin, yazı kendini bilir ve kendini savunur. Ve bir o kadar incinir.bir fahişe nasıl, ona iyi davranmayan her beden sahibine lanetler okuyup bir daha açmazsa evinin kapılarını, öyle kapar yazılanlar kendisini hor gören her fikre kapılarını. Anlaşılmazlığın zindanına buyur ederler insanlığı. Lakin dokunuşların üzerinden uzun zaman geçerse bir kez daha açar kapılarını. Ki bu dönüş uzun zaman olmalı ve de senin isteğinle olmalı. Seni özlemişçesine, sana taparcasına ve hiç vazgeçmemişçesine ve gözdesiymişçesine, açar kapılarını.Yazılar merhametin sınırlarını zorlayan bir yalnızlık akımı kimi zaman. Kimi zaman sessiz sedasız yol alır iklimlerden, kimi zamansa bir çıkmaz yazgısı olur kalır kör zihinlerde.Sen her nasıl söylersen söyle, nasıl sevmeye çalışırsan çalış, bulabileceğin tek şey onun dokunuşlarını hissetmendir istediğin tek şey.Ve bir yazının fahişeden tek farkı hayatının herhangi bir gecesinde yaşadığın her hangi bir doyum olmamasıdır. Mabedin kıldığın sevgilin gibi her gecedir doyumun, belki de her an…